text
stringlengths
7
4.73k
Bunlar; kemoreseptör tetikleyici bölge, gastrointestinal sistemde yer alan vagal mukozal yol, vestibular sistemdeki nöral yollar, serebral korteks C2 ve C3’ten gelen refleks afferent yollar ve orta beyin afferentleri’dir.
Bu afferent yollardan birinin uyarılması kolinerjik , dopaminerjik, histaminerjik ya da serotonerjik reseptörler vasıtasıyla kusma merkezini uyarır ve kusma gerçekleşir2.
Bulantı ve kusma, ilaç tedavisine bağlı gelişebileceği da ilaç gibi oluşabilmektedir.kusma, gastrointestinal , kardiyovasküler , nörojenik , psikiyatrik , metabolik ve diğer nedenlere bağlı görülebilir3.tedavisinden Bulantı bağımsız ve Bulantı ve kusma yönetiminde bilimsel ilaçlar gelişmeler antiemetik yeni ve bir ASBK olmaya problem nonsteroid insidansı %40 geliştirilmesine rağmen, günümüzde ameliyat sonrası bulantı kusma hastalar için önemli devam etmektedir2,4.
ASBK, ameliyat sonrası ilk 24 saatte gelişen bulantı kusma olarak tanımlanır2 oranında ve görülmektedir5,6.
Ancak günümüzde ASBK yönetiminde antienflamatuar ilaçların kullanımı ile birlikte bu oran %30’lara kadar düşmektedir7.
Hiç taşımayan hastalarda ise insidans %10 oranında değişir8.
Ülkemizde İzveren ve Dal’ın9 çalışmasında abdominal cerrahi girişim sonrası bulantı kusma oranı ameliyat sonrası 1. gün sırasıyla %35,8 ve %19,4, ameliyat sonrası 2. gün ise saptanmıştır.%23,9 Yavaşçaoğlu ve ark.10 tarafından yapılan retrospektif çalışmada ise anestezi sonrası gelişen komplikasyonların sıklıkla ameliyat sonrası 12. saatte görüldüğü ve hastalarda ağrıdan sonra en sık görülen komplikasyonun bulantıkusma olduğu belirtilmiştir.ve %13,4 olarak risk Ameliyat sonrası dönemde bulantı kusmanın görülmesinde hastaya özgü faktörler, anestezik faktörler ve cerrahiye ilişkin faktörler olmak üzere üç temel faktör rol oynar.
Ancak midede abdominal distansiyon ve sıvı birikimi, peristaltizm başlamadan yiyecek ve sıvıların alınması gibi diğer nedenler de ameliyat sonrası dönemde bulantı ya da kusmaya neden olmaktadır1,4.
ASBK, özellikle kadınlarda, taşıt tutma öyküsü olan bireylerde, obez hastalarda 342
ASBK gelişiminde rol oynayan anestezik anesteziği kullanımı, anestezinin süresi, ameliyat sonrası opioid kullanımı ve nitrit oksittir19,20.
ASBK gelişiminde cerrahinin türü önemli bir risk faktörü olmasına rağmen, henüz bunun olduğu bağımsız kanıtlanmamıştır.
Uzun süre genel anesteziye maruz kalma ve yüksek doz opioid kullanımına bağlı olarak bazı ameliyat türlerinde ASBK insidansı daha çalışmalar ASBK yüksektir.
Yapılan son yönünden ve laparoskopik, kolesistektomi ameliyatlarının yüksek riskli ameliyatlar olduğunu göstermiştir2022.jinekolojik faktörü risk bir Desfluran, İnhalasyon Sevofluran), ASBK’nın en önemli nedenleri arasında inhalasyon likit anestezikleri ve ameliyat sonrası opioid kullanımı yer anesteziklerin ASBK alır21,23.üzerine etkisi doza bağlıdır ve genel olarak ameliyattan sonraki ilk 2 ile 6 saat içinde özelliğine belirgindir21.
Uygulanan bakılmaksızın24,25 ameliyat sonrası dönemde kullanılan opioidler doza bağlı olarak ASBK riskini artırır26 ve bu etki opioidlerin ameliyat sonrası dönemde ağrı kontrolünde kullanıldığı süre boyunca devam eder19.ilacın ASBK’nın gelişmesinde rol oynayan bağımsız risk faktörleri için güçlü kanıtlar bulunmasına rağmen, bu risk faktörlerinden hiçbiri profilaktik antiemetik kullanımına yönelik klinik kararlar verebilmek ya da risk değerlendirmesi yapabilmek için tek başına yeterli bir belirleyici değildir21.
Bu nedenle hastalar ASBK’nın gelişmesinde rol oynayan temel risk faktörleri yönünden geçerliliği kabul edilmiş risk şekilde skorları skorlarının ASBK değerlendirilmelidir.kullanımının bulantı kusma oranını ameliyat sonrası azalttığı belirgin görülmüştür27.kullanılarak dönemde objektif ölçüde risk bir için ve uzun süre anestezi ve cerrahi müdahaleye maruz kalan hastalarda çok daha yaygın görülmektedir1114.
Ameliyat sonrası dönemde bulantı kusma anestezinin en sık görülen yan etkilerinden birisidir14.
Bu bağlamda, ameliyat sonrası dönemde en sık görülen sorunlardan birisi olan bulantı ve kusmanın, kanıta dayalı girişimler uygulanarak etkili yönetimi sağlanmalıdır.
Bu derleme, ASBK’nın yönetiminde kanıta dayalı uygulamalara yer vermektedir ve cerrahi girişim geçiren hastalarda ASBK’yı önlemek ve tedavi rehber olabileceği düşünülmektedir.hemşirelere etmek için Ameliyat Sonrası Bulantı Kusmanın Yönetimi sorunlar arasında taburculuk Bulantı ve kusma ameliyat sonrası dönemde yaygın görülen ve hasta memnuniyetini düşüren önemli yer almaktadır15.
ASBK, hastanın konfor düzeyini ve memnuniyetini azaltmakta ve hastanede yatış süresini uzatarak maliyeti artırmaktadır16.
Yapılan bir çalışmada ASBK’nın hastaların %25’inde uzattığı belirtilmiştir17.
Ayrıca yaygın görülmemekle birlikte, hastalarda yara açılması, pulmoner aspirasyon, aspirasyon pnömonisi ve özefageal rüptür gibi ciddi komplikasyonlara da neden olmaktadır2.
Bu nedenle hastalarda bulantı ve kusmaya bağlı gelişebilecek problemlerin en aza indirgenmesinde, hemşireler kanıta dayalı uygulamalar kullanarak ASBK yönetimini en iyi şekilde sağlamalıdır.
ASBK yönetiminde kanıta dayalı uygulamalar şunlardır: süresini 1.
ASBK ile ilişkili risk faktörlerini belirlemek ASBK gelişmesinde birçok risk faktörü önemli rol oynamaktadır18 .
ASBK ile ilişkili risk faktörleri hastaya özgü faktörler, anestezik faktörler olarak sınıflandırılır.
Hastaya özgü en önemli risk faktörü kadın cinsiyetidir ve diğer risk faktörleri sonrası dönemde bulantı kusma öyküsünün olması, sırasıyla ameliyat faktörler cerrahi ise ve 343
Aktaş Y. Y., Gürçayır D., Atalay C. 1: Yetişkinler için ASBK risk faktörleri Kanıt Risk faktörleri Yüksek kanıt düzeyi Çelişkili Yanlış kanıtlanmış ya da sınırlı klinik çalışma Kadın cinsiyet ASBK ve taşıt tutma öyküsünün olması Sigara içmeme Genç yaş Bölgesel anestezi yerine genel anestezi uygulanması İnhalasyon likit ve gaz anesteziklerin kullanımı Ameliyat sonrası dönemde opioid kullanımı Anestezinin süresi Cerrahi girişimin türü ASA fiziksel durum sınıflaması Menstrual siklus Anestezistlerin deneyim düzeyi Kas gevşetici antagonistleri Beden Kütle İndeksiBKI Anksiyete Nazogastrik tüp Oksijen desteği Ameliyat öncesi, sırası ve sonrası açlık süresi Migren tutma öyküsünün içermektedir.
Bu İnhalasyon anestezisi alan hastalarda yaygın olarak kullanılan risk skorları Koivuranta skor ve Apfel skorudur7,27.
Koivuranta risk skoru beş skorda ASBK faktörü gelişmesine yönelik risk faktörleri kadın cinsiyet, ameliyat sonrası bulantı kusma öyküsünün olması, cerrahi girişimin süresinin 60 dakikadan uzun sürmesi, sigara içmeme ve taşıt olmasıdır4.
Basitleştirilmiş risk skoru olan Apfel dört faktörü içermektedir ve ASBK ile ilişkili risk için yaygın olarak faktörlerini belirlemek kullanılmaktadır.
Bunlar cinsiyet, ameliyat sonrası bulantı kusma ve/veya taşıt tutma öyküsünün olması, sigara içmeme ve ameliyat sonrası opioid kullanımıdır7,28.
ASBK azaltmak ASBK’nın gelişmesinde rol oynayan temel risk faktörlerinin azaltılması ASBK insidansını belirgin bir şekilde azaltabilir.
Temel risk önerilen faktörlerini yaklaşımlar şunlardır: Genel anestezi yerine bölgesel anestezinin kullanılması Propofol infüzyonunun tercih edilmesi İnhalasyon likit ve gaz anesteziklerin kullanımından kaçınılması Ameliyat öncesi, sırası ya da sonrası dönemde opioid kullanımının en aza Yeterli hidrasyonun indirgenmesi ve sağlanmasıdır29 .azaltmaya yönelik 344
Genel anestezi gerekli olduğu durumlarda, anestezi indüksiyonu ve idamesinde propofol ameliyat sonrası ilk 6 saat içerisinde görülen bulantı kusma insidansını azaltır31.
Apfel ve ark.32 çalışmalarında, hastalarda ASBK riskini azaltmaya yönelik 6 yaklaşımı değerlendirmiştir.
Bu çalışmada tedavisinin birlikte propofol ve oksijen kullanıldığı durumlarda, ASBK riskinin yaklaşık olarak %25 oranında azaldığı bulunmuştur.kullanımı, yüksek riskli optimal kullanmaksızın ASBK’nın gelişmesinde rol oynayan temel risk faktörleri, ameliyat sonrası dönemde opioid kullanımı azaltılarak kontrol edilebilir21,26,33.
Opioid analjezi yönetimini sağlamak için ağrının giderilmesine yönelik alternatif yöntemler kullanılabilir.
Randomize kontrollü çalışmalar ve metaanalizler, özellikle düşük ve orta şiddetteki postoperatif nonsteroid ağrıda antienflamatuarlar ve siklooksijenaz2 inhibitörleri kullanımının34,35 ve ameliyat sırasında ketamin kullanımının36 ameliyat sonrası dönemde daha az opioid kullanımı sağladığını göstermiştir.
Nonopioid tüketiminin ilaçların azaltılması, opioide bağlı bulantı kusma insidansını azaltmıştır37.kullanımıyla opioid Yapılan metaanaliz çalışmalarda, ameliyat esnasında oksijen desteğinin ASBK insidansına etkisi değerlendirilmiş ve yüksek FiO2 düzeyinin ASBK’yı azalttığına kanıt bulunmamıştır38,39.
Bu nedenle, oksijen desteği klinik rehberlerde ASBK’nın önlenmesinde önerilmemektedir.etkili bir risk ilişkili intravenöz hidrasyonun sağlanması Yeterli faktörlerini ile temel ASBK azaltmaya yönelik yaklaşımlardan biridir2.
Ancak, hidrasyon tedavisinde uygulanan sıvının türünün ASBK üzerine etkili olmadığı bulunmuştur40,41.
Goodarzi ve ark.42 şaşılık ameliyatında yüksek doz İ. V.sıvı infüzyonu uygulanan hastalarda standart sıvı tedavisi alan hastalara göre daha az bulantı geliştiğini saptamıştır.
Hemşireler ASBK’yı değerlendirmeye yönelik skorları kullanarak ameliyat öncesi risk dönemde hastaların risk faktörlerini belirlemeli ve bulantı kusma yönetiminde hemşirenin bağımsız uygulayabileceği nonfarmakolojik içeren bir tedavi yaklaşımı girişimleri de uygulamalıdır.
Ayrıca müzik terapi, hipnoz, akupunktur gibi nonfarmakolojik yöntemler aza kullanılarak indirgenmelidir.
Cerrahi hemşireleri ameliyat öncesinde oral alıma ilişkin kısıtlamalarda kanıta dayalı rehberleri uygulayarak hastanın yeterli hidrasyonunu sağlamalıdır43.kullanımı opioid en
ASBK yönetimi için farmakolojik profilaksi sağlamak tropisetron, ramosetron, 5reseptör Hidroksitriptaminin dolasetron, antagonistleri ve granisetron, palonosetron) reseptör antagonistleri Butrofenon Antihistaminikler ve )’dir18 .ve metilprednizolon) Neurokinin1 Antikolinerjikler rolapitant) gösteren ASBK profilaksisi için tek ilaç tedavisi yerine kombine ilaç tedavisi önerilmektedir.
Farklı ilaç etki mekanizmalara etkinliği kullanıldığında kombinasyonları artırıldığı için, orta derecede ASBK riski olan hastalarda farklı grup ajanlardan iki antiemetik ilaç uygulanmalıdır32,2,4446 .5HT3 reseptör antagonistlerinin antiemetik etkileri fazladır, ancak baş ağrısı yapabilirler.
Bu nedenle, 5HT3 reseptör antagonistleri baş ile ilaçlarla ağrısı riski düşük, antiemetik bir ilaç olan kullanılabilir47.1 mg’ı ve ondansetron dozunun yetişkinlerde geçmemesi önerilmektedir48.4 mg’ı kombine İ. V. ASBK yönetimi için nonfarmakolojik profilaksi sağlamak ASBK yönetiminde çeşitli nonfarmakolojik yöntemlerin etkili olduğu görülmüştür4.
Bu yöntemlerden birisi akupunkturdur49.
Bulantı ve kusmanın azaltılmasına yönelik yapılan nonfarmakolojik çalışmaların çoğu el bileğindeki “perikardiyum akupunktur noktası”nın uyarılması üzerine odaklanmıştır.
P6 noktası, el bileğinin 4 cm proksimalinde, palmaris longus tendonu fleksör karpi radialis kasları arasında yer almaktadır49.ile P6 önlenmesinde akupunktur ASBK’nın noktasının uyarılmasının rolü ve etkinliği henüz açık değildir.
Bazı çalışmalarda P6 akupunktur noktasının uyarılmasının ASBK’yı azalttığı görülürken,5052 diğer çalışmalarda etkinliği olmadığı bulantıkusma üzerine 346
Lee ve ark’nın55 yapmış incelendiği olduğu 26 deneysel çalışmanın ise P6 sistematik akupunktur noktası uyarımı yapılan grupta bulantı kusma görülme oranının plasebo grubuna göre daha az olduğu saptanmıştır.
Antiemetik ilaçlarla ASBK yönetimi algoritması ASBK profilaksisi için müzik terapi57, izopropil alkol inhalasyonu58, ameliyat esnasında gastrik dekompresyon uygulanması59, proton pompa inhibitörü olan esomeprazol kullanımı60 ve sigara içmeyenlere nikotin bandı uygulaması61 gibi yöntemlerin etkili olmadığı bulunmuştur.
Hipnozun ASBK profilaksisi üzerine etkisi ile kanıt yeterli ilgili bulunmamaktadır62.
Kemoterapiye bağlı gelişen bulantı kontrolünde ise kendir tohumu kullanılmasına rağmen, olmadığı ASBK tedavi bulunmuştur63.
Zencefil, yöntemi olarak kullanılmakla birlikte, ASBK’nın olmadığı önlenmesinde etkili alternatif yönetiminde etkisinin 347
Aktaş Y. Y., Gürçayır D., Atalay C. ve ark.65 ise saptanmıştır64.
Mandal çalışmalarında, günübirlik cerrahi hastalarında ASBK’yı önlemeye yönelik hastaları iki gruba ayırarak anesteziden bir saat önce birinci gruba 4 mg ondansetron ve ikinci gruba ise 4 mg ondansetron ve 2 kapsül zencefil kökü uygulamıştır.
Aynı çalışmada ondansetron ile zencefil kökünü birlikte kullanan hastalarda ASBK’nın diğer gruba göre daha az görüldüğü bulunmuştur.
Prapaitrakool Itharat66 çalışmasında, hastalar ameliyat öncesinde plasebo ve 3 çalışma grubu olmak üzere 4 gruba ayrılmış; çalışma grubunda 1. gruba 150 mg, 2. gruba 300 mg ve 3. gruba 600 mg hint içine konularak dutu kaynatılıp kapsül hastalara verilmiştir.
Bu çalışmada hint dutu kullanımının ameliyat sonrası erken dönemde görülen bulantı ve kusmayı azalttığı belirtilmiştir.ve önlenmesine yönelik nonASBK’nın farmakolojik uygulamalarda, izopropil alkol inhalasyonu etkili olmamasına rağmen58, ASBK tedavisinde kullanılan prometazin ya da ondansetron ile karşılaştırıldığında izopropil alkol kullanılarak uygulanan aromaterapinin bulantı şiddetini azalttığı belirtilmiştir67,68.
Ancak izopropil alkol inhalasyonu kullanımı ile yapılan çalışmaların sınırlılıkları nedeniyle ASBK’nın kontrolünde etkili bir tedavi olup olmadığı açık değildir ve ASBK yönetiminde izopropil inceleyen alkolün çalışmalara gereksinim vardır18.etkinliğini tıbbi girişimleri Bu kanıta dayalı uygulamaların ve önerilerin çoğu içermesine rağmen, ASBK’nın gelişmesinde rol oynayan temel risk faktörlerinin azaltılmasında hemşireler önemli bir rol oynar.
Bu bağlamda, ameliyat sonrası dönemde etkili bulantı kusma yönetimi sağlayabilmek için hastalar ameliyat öncesi dönemde risk faktörleri yönünden rutin olarak değerlendirilmelidir.
Kusma değerlendirmesi, ağrı değerlendirmesinde olduğu gibi objektif hale getirilmeli ve sayısal skala ya da sözel skala kullanılarak kayıt edilmelidir.
Ayrıca, hemşireler mevcut 348 göre hangi antiemetik faktörlerine uygulanabileceğini ilaçların tedavi risk ve yaklaşımlarının uygulanan etkilerini bilmelidir.
Hemşireler, ASBK yönetiminde nonfarmakolojik uygulamalar terapi, düşleme, vb.
)ile opioid kullanımını azaltabilir.
Böylelikle düzeyi arttırılabilir43.hastaların trombosit aktivasyon parametrelerinden biridir.
PDW trombosit büyüklüğündeki çeşitliliği direkt olarak ölçer.
Bununla birlikte şimdiye kadar koroner arter bypass cerrahisi yapılan hastalarda postoperatif AF ile PDW ilişkisini inceleyen sınırlı sayıda yayın bulunmaktadır.
Biz CABG yapılan hastalarda PDW ile postoperatif AF arasındaki ilişkiyi incelemeyi planladık.
Yöntemler: Haziran 2011 ile Aralık 2013 arasında CABG yapılan 124 ardışık hastayı değerlendirdik.
AF, 30 sn den uzun süren AF atakları olarak tanımlanmıştır.
Bulgular: Preoperatif PDW değerleri AF grubunda kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha düşük bulundu.
Preoperatif beyaz kan hücresi ve nötrofil lenfosit oranı iki grup arasında benzer bulunurken, postoperatif WBC ve NLR değerleri AF’ si olan grupta daha yüksek tespit edildi.
Postoperatif AF de NLR için 8,5 tahmin değerinin duyarlılığı %73, özgüllüğü %63 ve WBC için 10 tahmin değerinin duyarlılığı %77, özgüllüğü %48 tespit edildi.
Sonuç: Bu sonuçlar yeni başlangıçlı postCABG AF de PDW değerinin öngördürücülüğü hipotezini desteklememektedir fakat diğer faktörlerin önemli olduğunu göstermektedir.
Diyarbakır, Türkiye ORCID: 0000000280486033 2 Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Beyin Cerrahisi ABD.
Yöntemler: Hastaların yaşları, cinsiyetleri, klinik bulguları, radyolojik görüntüleri, yerleşim yerleri, ameliyat kayıtları ve patolojik olarak aldıkları tanıları incelendi.
Bulgular: 72 intrakranial menenjiomalı hastanın 47 ’i kadın, 25 ’i erkektir.
Kadın/Erkek oranı: 1.88’dir.
Olgular 1978 yaş aralığında olup, yaş ortalaması 44.7’dir.
Sıklık sırasına göre başvurma nedenleri ve nörolojik muayene bulguları: Baş ağrısı , bulantıkusma , epilepsi , motor defisit ’dir.
Histopatojik tanıları ise sıklık sırasına göre; 29 meningotelyomatöz, 13 fibröz, 9 transisyonel, 6 oranında psammomatöz tip şeklinde tespit edildi.
Sonuç: İntrakranial menenjiomalar malign tipleri dışında; genellikle benign karekterde yavaş büyüyen, erken tanı konup, total çıkarıldığında tam kür sağlanan, rekürrens oranı çok düşük olan tümörlerdir.
Menenjiomalarda cerrahi kararın verilmesinde ve sürvide; hastaların yaşı, preoperatif performans skalası, tümörün lokalizasyonu, büyüklüğü, rezeksiyon derecesi, histopatolojik özellikleri gibi birçok faktör rol oynamaktadır.
Asemptomatik, küçük boyutta, ameliyata uygun olmayan, yaşlı, kafa tabanı, kavernöz sinüs gibi ulaşılması zor lokalizasyonlarda bulunan hastalarda seri görüntülemelerle yakın takip ve radyocerrahi tercih edilebilir.
MRG takibi 3. ay, 6. ay ve sonrasında yıllık takipler şeklinde ve takipte gerek görülürse, büyüme olursa cerrahi/radyocerrahi önerilir.
Genç olan ve kalsifikasyonu bulunmayanlarda hızlı büyüme riski nedeniyle cerrahi düşünülmelidir.
Anahtar kelimeler: Intrakranial menenjiomlar, kranial cerrahi, klinik çalışma, radyocerrahi DOI: 10.5798/dicletip Yazışma Adresi / Correspondence: Yahya Turan, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Beyin Cerrahisi ABD.
Keywords: Intracranial meningiomas, cranial surgery, clinical study, Radiosurgery fazla görülen, GİRİŞ Menenjiomalar ortaileri yaş ve kadın nüfusta daha çoğu benign olan ektraaksiyal lezyonlardır14.
Menenjiomaların çoğu bening iken, atipik %15 ve malign ise %2’dir47.
Ya klinik bir menenjiom semptomla ve yahut insidental olarak teşhisı konulabilir1,4,8,9.olarak Tümörün çıkarılması genellikle kür sağlar.
Asemptomatik küçük tümörü olanlarda, yüksek ameliyat riski olan yaşlı hastalarda, kafa tabanı gibi cerrahi olarak zor ve derinde yerleşmiş olanlarda Günümüzde yapılabilir1012.radyocerrahi kemoterapi ve hormon tedavisi; malign veya nüks etmiş hastalarda alternatif bir tedavi yöntemi olarak uygulanmaktadır3,1315.total YÖNTEMLER Kliniğimizde Ocak 2012– Ocak 2018 yıllarında opere edilmiş ve menenjiom tanısı almış olan toplam 72 hasta retrospektif olarak incelendi.
Hastalara ait bilgiler, dosyaları incelenerek; ameliyat raporları bulguları, radyolojik anamnez, muayene ve görüntüleri, histopatolojik sonuçlarının değerlendirilmesi ile elde edildi.
Hastaların yaşı, cinsiyeti, klinik şikâyetleri, muayeneleri, nörolojik lokalizasyonları ve patolojik tipleri tayin edildi.
Radyolojik yeri, vaskularitesi, hiperostozisin ve kalsifkasyonun olup olmamasına göre incelendi.
Tümörlerin sınıflanmasında WHO klasifikasyonu kullanıldı.bulguları yerleşim TARTIŞMA Menejiomalar, ilk defa 1614 yıllarında Felix Plater tarafından otopsi çalışmasında tarif edilmiştir.
Fransız cerrah Antoine Louis ilk cerrahi raporu 1754 yılında yazmıştır1,6,16.