text
stringlengths
7
4.73k
Kategorik değişkenler için Kikare testi kullanılmıştır.
*p<0.05 anlamlı olarak kabul edildi.
BULGULAR Çalışmada, Ocak 2017Ocak 2018 tarihleri arasında toplam doğum sayısı 1601 olarak tespit edildi.
Bunların 68 ’inin 1519 yaş adölesan gebe grubunda iken, 168’i 2023 yaş adölesan olmayan gebe grubunda olduğu izlendi.
Gebe kadınların yaş dağılımı incelendiğinde; yaş ortalaması 18.18±0.98 olup, kontrol grubundakilerin ise 21.67±1.10 olarak bulundu .
İki gruptaki kadınların incelendiğinde, ortalaması vücut adölesan yaş grubunda 67.38±4.82 kg, grubundaki Çalışma ağırlığı 286 adölesan olmayan grupta 70.43±4.10 kg olarak bulundu .
Adölesan yaş grubundaki kadınların primipar gebelik oranı %67,6 iken kontrol grubundaki primipar gebelik oranı %55,4 olup bulundu .
İki gruptaki kadınların yaşayan çocuk sayısı ortalaması incelendiğinde; çalışma grubunda 0.63±0.86 yıl iken, kontrol grubunda ise 0.96±1.01 yıl bulundu .
İki gruptaki kadınların incelendiğinde, gestasyonel yaş ortalaması adölesan yaş grubunda 34.46±4.09 hafta, adölesan olmayan grupta 36.47±2.93 hafta bulundu .
Preterm eylem, maternal kan transfüzyonu ve iki grup maternal yoğun bakım açısından arasında istatistiksel fark bulundu .
Ancak iki grup arasında preeklampsi yönünden fark bulunmadı .
Kategorik değişkenler için Kikare testi kullanılmıştır.
*p<0.05 anlamlı olarak kabul edildi.
TARTIŞMA Çalışmamızda, Türkiye İstatistik Kurumuna göre Türkiye’de toplam doğurganlık hızının en yüksek il olan Şanlıurfa’da adölesan gebelerin maternal ve fetal sonuçlarını kontrol grubu gebelerle karşılaştırdık.
Adölesan dönem somatik, endokrinolojik ve psikolojik gelişim ile karakterize bir dönemdir.
Menarşla beraber doğurganlık kazanan adölesan bireyler, gebelik ve ilişkili tüm komplikasyonlar açısından risk altındadırlar.
Hem gelişmekte olan ülkeler hem de gelişmiş ülkelerde adölesan gebelikler önemli bir sağlık sorunu olarak ön plana çıkmaktadır6.
İki grup amniyon açısından sıvıda mekonyum çalışma grubunda %19,1, incelendiğinde; kontrol grubunda ise %8,3’ünde amniyon sıvısı mekonyumlu bulundu .
da verilen % değerlerin karşılaştırılmasında deskriptif istatistik yöntemi kullanıldı.
Kategorik değişkenler testi için Kikare kullanılmıştır.
*p<0.05 anlamlı olarak kabul edildi.
5: Adölesan gebeler ile kontrol grubu gebelerin fetal sonuçlarının dağılımı Fetal Anomali 1 2 0.863 Plasenta previa 7 5 0.020* Kalp Hastalığı 0 Diğer 4 2 9 1.000 0.873 da verilen % değerlerin karşılaştırılmasında deskriptif istatistik yöntemi kullanıldı.
Kategorik değişkenler için Kikare testi kullanılmıştır.
*p<0.05 anlamlı olarak kabul edildi Türkiye İstatistik Kurumu, adölesan gebelerin doğurganlık hızını, 1519 yaş grubunda bin kadın başına düşen ortalama canlı doğan çocuk tanımlamaktadır.
Türkiye’de sayısı olarak adölesan doğurganlık hızı, 2011 yılında binde 32 iken 2016 yılında binde 24’e düşmüştür.ilinde, Ağaçayak ve Türkiye’de Diyarbakır arkadaşlarının8 yaptığı çalışmada adölesan gebe insidansı %3,6 olarak rapor edilmiştir.
Bizim çalışmamızda ise adölesan gebe insidansı %4,2 olarak tespit edildi.
Çalışmamızda adölesan gebeler ile kontrol gurubu gebelerin maternal ve fetal sonuçlarının karşılaştırılmasında; adölesan gebelerde artmış maternal anemi ve kan transfüzyon ihtiyacı, preterm eylem, yoğun bakım ihtiyacı, düşük doğum ağırlıklı yeni doğan ve amniyon sıvıda mekonyum bakımından adölesan gebelerin riskli olduğu tespit edildi.
Çalışmamızda, adölesan gebelerde vajinal doğum ve sezaryen saptanmamıştır, doğumda ancak kan grupta maternal transfüzyon ihtiyacı %23,5, yoğun bakım ihtiyacı %13,2 olarak bulunmuştur.
da verilen % değerlerin karşılaştırılmasında deskriptif istatistik yöntemi kullanıldı.
Kategorik değişkenler için Kikare testi kullanılmıştır.
*p<0.05 anlamlı olarak kabul edildi.
Adölesan dönem gebelikte aneminin var olması; erken doğum tehdidi, düşük doğum ağırlıklı bebek doğurma gibi olumsuz perinatal sonuçların yanı sıra, maternal mortalite ve da morbidite açabilir.gurubundaki adölesan Çalışmamızda, hastaların anemi sıklığı kontrol gurubu ile karşılaştırıldığında, yayınlanan çalışmalarla uygun bulundu ve bu sıklığın adölesan gurubundaki hastalarda daha yüksek olduğu tespit edildi9,10.
Adölesan dönemde hemoglobin değerinin çok düşük olması, hızlı büyüme ve gelişmenin devam etmesi, ayrıca gebeliğin getirdiği yük ve bu gebelerin daha fazla nütrisyonel desteğe ihtiyaç duymasıyla açıklanabilir.literatürde yol Demirgöz ve arkadaşlarının adölesan gebelikler çalışmasında ile adölesan olmayan 288
ve ileri fetal rapor süren edilmiştir11.
Debras adölesan karşılaştırılmış gebelikler riskli gebelikler olarak kabul gebelikler edilmiştir.adölesan Çalışmalarında gebeliklerde erken doğum, müdahaleli doğum, preeklampsi ve maternal anemi riskinin yüksek olduğu ve arkadaşlarının çalışmasında, preterm doğum eylemi oranı adölesan olmayan gruba göre belirgin olarak daha yüksek olduğu rapor edilmiştir12.
Adölesan gebelerde, preterm doğum eylemi başlatan mekanizma kesin bilinmemekle birlikte, bu durumun, immatur uterus, prostoglandin salınımını arttırarak ortaya çıkan plasental oluşum defektinden çalışmalar kaynaklandığını mevcuttur13.
Bizim çalışmamızda, adölesan gebeler ile kontrol gurubu gebelerin maternal ve sonuçlarının karşılaştırılmasında preterm doğum eylemi bakımından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur .
Medhi ve arkadaşlarının çalışmasında adölesan gebelerde preeklampsi gelişme riski daha yüksek bulunmuştur14.
MinjaresGranillo ve ise arkadaşlarının adölesan riski istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır15.
Bizim çalışmamızda literatürdeki bazı çalışmalarla benzer şekilde, adölesan ve preeklampsi adölesan açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı .
Hutcheon ve arkadaşlarının çalışmasında ise preeklampsi görülme sıklığındaki farklılıkların popülasyondaki primipar gebelerin oranı ve maternal yaş dağılımına bağlı olarak değiştiği ileri sürülmüştür16.gebeler olmayan karşılaştırıldığında, çalışmasında preeklampsi gebelerin kesitsel ise Literatürde, adölesen gebeler ile adölesan olmayan gebelerin doğum şekli incelendiğinde; adölesanların vajinal doğum oranı yüksek arkadaşlarının bulunmuştur.çalışmasında toplam 704 hastadan adölesan yaş gurubundaki hastaların sezaryen oranı %30,7 iken, üreme çağındaki yaş grubunun %60,4 oranında sezaryen ile doğumun tercih rapor edilmiştir17.
Adölesan gebelerin sezaryen ile doğum oranı %51,5 iken, kontrol grubu hastaların ise sezaryen ile doğum oranı %63,1 olarak bulunmuştur ve gruplar arasında anlamlı fark olmadığı belirlenmiştir .
Çalışmamızda, adölesan gebeler ile kontrol grubu gebelerin normal doğum, sezaryen ve operatif doğum verilerinin karşılaştırılmasında, istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı saptanmıştır.
Çalışmamızda, sezaryene alınan adölesan gebeler ile kontrol grubu gebelerin sezaryen incelendiğinde, ve plasenta previa mükerrer açısından istatistiksel bakımından anlamlı fark tespit edilmiştir .
Fakat, sezaryena alınan adölesan gebeler ile kontrol gurubu gebelerin sezaryen endikasyonları CPD, ilerlemeyen doğum eylemi, fetal distres, malprezentasyon, fetal anomali , kalp hastalığı ve diğerler hastalıklar açısından istatistiksel bakımından fark .
WHO tarafında yapılan bir çalışmada, perinatal morbidite ve mortalitenin adölesan olan gebelerde daha yüksek olduğu bildirilmiştir18.ile kontrol Çalışmamızda adölesan gebeler grubu gebelerde maternal ve fetal mortalite izlenmedi, ancak daha geniş seri çalışmalarına ihtiyaç olduğu kanaatindeyiz.tespit edilmemiştir incelendiğinde; SONUÇ maternal gebeliklerde Adölesan kan transfüzyonu, yoğun bakım ihtiyacı ve preterm doğum eylemi açısından artmış risk ve kötü perinatal sonuçlara neden olduğundan yüksek riskli gebelikler olarak değerlendirilmelidir.
Dolayısıyla adölesan gebeliklerin önlenmesi hedeflenmelidir.gebeliklerin antenatal takibi ise yüksek riskli gebelikler grubunda riskleri azaltabileceği kanaatindeyiz.
Toplum sağlığı için gebe sağlığına önem vermemiz ve sağlıklı yenidoğanlar amaçlamamız gerekmektedir.yapılması Adölesan olası da
Barut M. U.yazının Çıkar Çatışması: Yazarlar hazırlanması ve yayınlanması hususunda çıkar çatışması olmadığını beyan etmişlerdir.bu Finansal Destek: Çalışmamız, herhangi bir fondan maddi destek almamıştır.
Ozer U. Meme Kanseri Kök Hücreleri ve Demir Bağımlılığı ÖzGiriş: Meme kanseri dünya çapında kadınlarda görülen en yaygın kanserdir.
Üçlü negatif ve meme kanseri ve üçlü pozitif meme kanseri gibi farklı alt tiplerde kategorilere ayrılan heterojen bir hastalıktır.
TNBC’ler ve TPBC’ler farklı genetik altyapıları gösterirler ve bu meme kanserinde terapötik çeşitliliğe yol açar.
Bu çeşitliliğin üstesinden gelmek için hücrelerin tümörijenik özelliklerini bilmek çok önemlidir.
Yöntemler: Flowsitometriden faydalanılarak floresan bir prob olan calceinAM yardımıyla hücreiçi demir seviyelerini ölçmek için TPBC hücre hatları BT474, HCC1954 ve TNBC hücre hatları MDAMB435, MDAMB231, Hs578T kullanıldı.
Meme kanseri kök hücreleri hücre hatlarında CD44+/CD24 ‘ün yüzey ekspresyonu ile tanımlandı.
Bulgular: Burada TNBC’lerinTPBC’lerden daha fazla bazal demire ve BCSC’ye sahip olduğu gösterilmiştir.
Demir ilavesi TPBC’lerde BCSC populasyonunun artmasını sağlamıştır.
Sonuç: Demir BCSC’lerin canlılığını idame etmesi bakımından önemli bir elementtir.
Anahtar kelimeler: Meme kanseri kök hücreleri, demir, TNBC, TPBC.
İyi ve etkin bir cerrahi operasyon için, operasyon sırasında ve sonrasında hemostazın sağlanması en önemli cerrahi gereksinimlerin başında gelmektedir Sağlık alanında aktif olarak kullanılan antihemorajik ajanlar farklı etki mekanizmaları kullanarak kanamayı engelleyebilir.
Bu çalışmada yeni nesil bir antihemorajik ajan olan “Mecsina Hemostopper®”ın etki mekanizmasının, XTT 2Htetrazolyum) sitotoksisite analiz metodu ile fibroblast hücre proliferasyonu üzerine etkileri araştırılmıştır.
Yöntemler: Çalışma için insan 3T3E1 osteoblast ölümsüz hücre hatları ticari olarak satın alındı.
Her flaska her bir farklı doz grubu için 5000 hücre olacak şekilde 9 gruba hücreler dağıtıldı.24 saat inkübasyondan sonra her bir grup için XTT analiz yöntemi ile sitotoksisite değerleri ölçülmüştür.
Bulgular: Mecsina Hemostopper kanama durdurucu ajanın osteoblast hücrelerinde farklı dozlarda ki ilaç uygulama grupları arasında anlamlı fark görüldü .
En fazla ölüm oranı %100 ve %50 'lik ilaç uygulamalarında görülmüşken en fazla canlılık oranı %1’ lik grupta görülmüştür.%10' luk konsantrasyonun ; %2, %1, %0,5, %0,2' lik konsantrasyondaki gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı ölçüde fark bulunmuştur .
Sonuç: Bu çalışmada, yeni nesil kanama durdurucu olan mecsina hemostopper gingival fibroblast hücre hatlarında; farklı konsantrasyonlarda farklı derecede sitotoksik değerleri olduğu saptanmıştır.
DOI: 10.5798/dicletip Yazışma Adresi / Correspondence: Mehmet Kemal Tumer, Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim Dalı, Tokat, Türkiye email: .457247291
Çiçek M., Tumer M. K. Tüm cerrahi uygulamalar opere derecelerde edilmiş kanamalara Cerrahi uygulamanın için operasyon sırasında ve sonrasında etkili bir hemostazın sağlanması ihtiyacı hayati derecede önem arz etmektedir.
Bu nedenle birçok kanama durdurucu ajan operasyonlar sırasında ve şekilde sonrasında kullanılmaktadır1.değişik olmaktadır.sebep iyi olması bölgede yaygın bir Sağlık alanında hali hazırda aktif olarak kullanılan antihemorajik ajanlar farklı etki kanamayı mekanizmaları Hemostopper®”, engelleyebilir.kullanarak “Mecsina ajanlardan yapılmaktadır.özü, Alpiniaofficinarum, Glycyrrhizaglabra syzygiumaromaticum, Thymusserpyllum, Hypericumperforatum, vitisvinifera, Urticaangustifolia, Menthaarvensis gibi bitkisel “Mecsina özlü Hemostopper®” ortamında bir protein ağı oluşturarak vital eritrosit agregasyonunu sağlar.özellikle fibrinojene bağlanarak protein ağı oluşturduğu ve bu ağa eritrositler ruloformasyonu şeklinde elektron mikroskop sıralandığı, sayede Bu deneylerinde hemostaza etkisi gözlemlenebilmiştir2.kanıtlanmıştır.
Uygulandığı bölgede yapılan kemik yapımından başlıca Osteoblastlar, sorumlu genç kemik hücre tipi olarak tanımlanırlar.
Organik ekstraselüler matriksin komponentlerini sentezlerler ve matriksin mineralizasyonunu Bu hücreler, fonksiyonel olarak kemik oluşum ve remodelingi için gerekli olan proteinleri ve ederler.kontrol 292
salgılayan hücrelerdir3.proteoglikanları Osteoblastlar özellikle kemik yüzeylerinde, yan ya¬na, tek katlı epiteli andıracak şekilde bulunurlar4.
Bu minvalde düşünüldüğü zaman, kullandığımız ajanlar operasyon çıkan kemik yüzeylerine ve çevre dokulara temas etmekte ve canlı dokuya uygulanan bu tür maddelerin doku üzerine olan etkilerinin bilimsel olarak araştırılması gerekmektedir.hemostatik açığa bütün sırasında kanamaların ara üzere Bu çalışmanın amacı, T. C. Sağlık Bakanlığı İlaç tarafından ve Eczacılık Genel Müdürlüğü kontrolünde eksternal kullanılmak olarak ruhsatlandırılmış “Mecsina Hemostopper®”’ın sitotoksisite önce araştırılmamış osteoblast etkisinin hücre kültürü proliferasyonuna ortamında XTT sitotoksisite analiz yöntemi ile araştırılmasıdır.testinin daha ürün olan ve YÖNTEMLER Hücre Kültürü Bu çalışmada; Fare Kalvarial Osteoblastik hücre hattı ) ATCC ’den ticari olarak satın alındı.%10 fetal dana serumu içeren DMEM ve HAM’S F12 besiyerinde %95 nem ve %5 karbondioksitli ortamda 37°C’de inkübe edilerek çoğaltıldı.25 cm2’lik flasklarda çoğaltılan hücreler, hücre kültür kaplarını kapladıkları tripsin/EDTA zaman %0.05 flask yüzeyinden çözeltisi kaldırıldı.
Pasajlama sırasında yeni pasajda 1:2 hücre olacak şekilde hücre aktarımı yapıldı.
Kültür besiyeri pasajdan sonra her iki günde bir değiştirildi.
DMSO ile dondurma protokolü uygulanarak stok olacak şekilde saklandı.
Sigma markalı Tripan Blue boyası 45 : 291296 Counter 1100, Grenoble/France) marka hücre sayım cihazı ile canlı ölü hücre miktarı tespit edildi.
Yeterli hücre sayısına ulaştıktan sonra, her flaska her bir ilaç için 5000 hücre olacak şekilde 3 gruba hücreler dağıtıldı.
Deneyler Mecsina Blood Stopper hücrelerin tedavisinde kullanıldı.
Hücreler ve ortam plakalara sırasında kültürlendi.oluşturduğumuz grupları içeren 6 kuyulu kültür kaplarında 510 milyon hücre üremesini takip ettik.
Hedef rakama ulaşıldığında çalışma başlatıldı.
Hücreler 96 kuyulu hücre kültür kaplarına 5000/kuyu olacak şekilde inkübatörde 48 hücrelerin yapışması beklendi.
XTT solüsyonu ile aktivasyon solusyonu karıştırıldı.25 mikrolitre aktivasyon solüsyonu ile 5 mililitre XTT ajanını karıştırıp XTT nin aktifleşmesi sağlandı.
Aktif olan XTT ‘den 50 µl alınıp 100 µl kültür medium içeren hücre ile kaplı kuyulara eklendi.
Hücreler 24 saat inkübatörde bekletildi.24.
saatin sonunda MRC UT6100, Auto Microplate Reader cihazında ELISA yöntemi ile 450 nanometre dalga boyunda Atlas Biyoteknoloji Laboratuarında analiz edildi ve gruplar arasında doz farklılığına bağlı olarak oluşacak sitotoksik etki araştırıldı.
İstatistiksel Analizler La Inc., GraphPad Prism Sürüm 6.01'i kullanarak verileri analiz etmek için tek kuyruklu Ttesti kullanıldı.
Ttesti, muamele edilmiş hücrelerin ve muamele edilmemiş hücrelerin optik yoğunluğunu Jolla CA,
Çiçek M., Tumer M. K.için kullanıldı.değerlerini karşılaştırmak İstatistiksel önem p <0.05 olarak bildirildi.
Bütün değerler ortalama ± standart sapma olarak rapor edildi ve bunlar Microsoft Excel Ver.3.2013 kullanılarak hesaplandı.
BULGULAR Mecsinanın osteoblast hücre proliferasyonuna doza bağımlı etkisi analiz edildi .
Hem %2' lik grubumuz ile %1' lik grubumuz arasında hem de %0,5 ve %0,2’ lik grubumuz arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunamamıştır .
En yüksek canlılık düzeyi %2 ve %1' lik gözlemlenmiştir.
Hücrelerdeki canlılık oranlarına bakıldığı zaman %2 ve %1' lik grupların ayrı ayrı %0,5, konsantrasyonundaki %0,2' gruplarımıza göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmuştur .gruplarımızda doz lik Figür 1: Osteoblast hücre hattı standart grafiği Figür 2: Kontrol osteoblast hücrelerinin ve farklı dozlarda mecsina hemostopper uygulaması yapılmış osteoblast hücrelerinin optik dansite değerlerinin gösterimi osteoblast Mecsinanın olan etkilerinin doz grupları arasında anlamlı fark görüldü 'lik konsantrasyonda istatistiksel olarak en fazla .%100 ve %50 hücresine Figür 3: Kontrol osteoblast hücrelerinin ve farklı dozlarda mecsina hemostopper uygulaması yapılmış osteoblast hücrelerinin hücre canlılık oranlarının % değişimleri TARTIŞMA Operasyon sırasında ve sonrasında kanamanın kontrolü cerrahinin temel prensiplerinden biri olmaktadır.
Özellikle koagulopati hastalığı olan bireylerde bu durum daha da bir önem kazanmaktadır.
Diş hekimliği cerrahisinde halen kullanılmakta olan farklı tipte kanama durdurucu birçok ajan bulunmaktadır.
Diş hekimliği klinik uygulamalarında en çok kullanılan kanama durdurucu ajanlar selülöz kaynaklı olanlardır1.
Yapılan bir çalışmada warfarin kullanımı olan ve INR değeri 14 arasındaki hastaların diş çekim boşluklarına rejenere okside selüloz kullanılmış ve hiçbir hastasında kanamayı kontrol etmek için ikinci 294
Çalışmamızda Hemostopper’ın Mecsina osteoblast hücre hattı üzerine nasıl bir toksik etki gösterdiği analiz edilmeye çalışılmıştır.
Bu göstermekte bir nasıl beri çeşitli eskiden Kanama kontrolünü sağlamak ve postoperatif dönemde kanama insidansını en aza indirmek için yöntemler denenmiştir13.