text
stringlengths
7
4.73k
Bizim hastamız son 1 saattir solunum sıkıntısının aynı şekilde olduğunu ve mevcut durumu rahatlıkla tolere edebildiğini ifade etmiştir.
Solunum sıkıntısının artabileceği düşünülerek hastalar tutulmalıdır.yakın Travmatikhematomlara yaklaşım konusunda ortak görüş bildiren bir rehber olmamasından altında takip 225
Gokgoz M. C., Ökçesiz İ, Taşlı H., Yiğit Y. Ç., Taha A. saat düşündüğümüzden dolayı solunum sıkıntısı olan hastanın cerrahi öncesi ilk basamak tedavisinde minimal invaziv bir yöntem olan USG eşliğinde aspirasyon düşünülmüştür.
İğne ile aspirasyon açısından zorluk oluşturan nokta, hematom içeriğinin pıhtılaşma sonucunda yoğun bir hal almasıdır.içerisine kanama Bizim hastamızda nodül ilk dolayı olduğunu aspirasyon sırasında gelen kana göre daha kıvamlı olan 10 cc’likhemorajik koyu renkli materyal yeterli görülüp hastanın durumunun stabil olması nedeniyle takipte kalınmıştır.
Hastaya 8 sonra yapılan kontrol USG’sindenodülün içerisindeki heterojen alanın kısmen küçüldüğü ve hematom imajı veren alanın daha büyüdüğü görülmüştür.
İkinci sefer yapılan aspirasyonda 20 cc hemorajik koyu kırmızı renkli materyal aspire edilmiştir ve aspirasyon sonrasında hasta belirgin hissedilir düzeyde rahatladığını ifade etmiştir.
Her iki iğne aspirasyonunun 10 dakika sonrasında aspirasyona bağlı hemoraji oluşup oluşmadığı ile kontrol edilmiştir4.
Radyolojik olarak grafi, USG ve BT yaklaşımda belirleyici rol oynayan diğer öncesinde hastanın faktörlerdir.
Cerrahi durumu iğne eşliğinde ise USG aspirasyonu cerrahiye göre noninvaziv ve hastanın şikayetlerini rahatlatıcı bir seçenektir.stabil Çıkar Çatışması Beyanı: Yazarlar çıkar çatışması olmadığını bildirmişlerdir.
Finansal Destek: Bu çalışma her hangi bir fon tarafından desteklenmemiştir.
Hast., Pediatrik Endokrinoloji ve Metabolizma Kliniği, Ankara, Türkiye ORCID: 0000000218143216 6 Sami Ulus Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim ve Arş.
Yöntemler: Tip 1 DM’li çocukların ve benzer yaştaki sağlıklı olguların tam oftalmolojik muayenesi yapıldıktan sonra yüksek sıralı korneal aberrasyonları , toplam RMS] Pentacam HR ile ölçüldü.
Bulgular: DM grubunda 52 hasta kontrol grubunda 39 gönüllü bulunmaktaydı.
DM grubunda ortalama preprandial kan glukoz değeri 86.4 ± 8.2 mg/dl ve ortalama HbA1c değeri %5.2±0.75 olarak saptandı.
DM grubunda yaş ortalaması 12,64±3,75 yıl iken kontrol grubunda 11,94±4,09 yıl idi.
İki grup arasında yaş ve cinsiyet açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık yoktu .
Grupların yüksek sıralı korneal aberasyon değerleri , toplam RMS] karşılaştırıldığında gruplar arasında anlamlı farklılık saptanmadı .
Sonuç: Kan glukoz seviyesi iyi kontrol edilen çocuklarda korneanın yüksek sıralı aberasyonları değişmemektedir.
Anahtar kelimeler: Yüksek sıralı aberasyonlar, Diabetik kornea, Korneal topografi DOI: 10.5798/dicletip.407247 Yazışma Adresi / Correspondence: Hasan Kızıltoprak, SB Ankara Ulucanlar Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ulucanlar Cad.
GİRİŞ Diabetes mellitus tüm dünyada önemli bir halk sağlığı problemidir.
Dünya genelinde 2030 yılına kadar 340 milyondan fazla kişinin DM'den etkileneceği ve diyabetik komplikasyonların ciddi boyutlara ulaşacağı tahmin edilmektedir.
Tip 1 DM, çocuklarda görülen diyabet tipidir ve yaklaşık olarak dünyada 30 milyon civarında Tip 1 DM hastası vardır1.
Tip 1 DM pankreastaki β hücrelerinin otoimmün mekanizmalarla insülin salgısında tahrip edilmesine bağlı gelişen yetersizlik ve kan glukoz düzeyinin yükselmesi ile karakterizedir.glokom5, katarakt3,4, retinopati2, DM refraktif değişiklikler6,7 ve gözyaşı bezi disfonksiyonu810 gibi oküler komplikasyonlara yol açabilir.
Bunun yanında korneanın tüm tabakalarının morfolojik, metabolik ve fizyolojik etkileri mevcuttur1114.özellikleri üzerinde olumsuz Gözün yapısal bileşenlerinin birçok özelliği retinada oluşan imajın kalitesi üzerinde etkilidir.
Bu özelliklerden birisi o yapısal bileşenin kırıcılığı, diğeri ise neden olduğu aberasyonlardır15.
Bu nedenle aberasyonların ölçülmesi ve gerektiğinde düzeltilmesi görsel kalitenin arttırılması için önemlidir.
Görüntüleme yöntemlerindeki gelişmeler başta kornea olmak üzere tüm gözün aberasyonlarının değerlendirilmesine ve bunlara yönelik çözümler geliştirilmesine olanak sağlamıştır16,17.
Çalışmamızın amacı da sıkı glisemik kontrolü olan tip 1 DM'li çocuklarda korneanın yüksek sıralı aberasyonlarını değerlendirmektir.
Çalışma öncesinde hastaların velilerinden veya yasal vasilerinden bilgilendirilmiş onam alındı.gerçekleştirildi.
Kliniğinde Çalışma grubu Sami Ulus Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Pediatrik Endokrinoloji ve Metabolizma Kliniğinden kliniğimize kontrol muayenesi için yönlendirilmiş, iyi glisemik kontrolü olan, Tip 1 DM'li çocuklardan oluşturuldu.
Tüm Tip 1 DM’li çocuklar insülin tedavisi almaktaydı ve preprandiyal kan glukoz düzeyi ≤ 100 mg / dl idi.
Ayrıca bu hastaların hiçbirinde nefropati ve retinopati bulgusu mevcut değildi3,18.
Kontrol grubu rutin göz muayenesi için polikliniğe başvuran, herhangi bir sistemik veya oküler hastalığı çocuklardan olmayan, oluşturuldu.
Çalışmada tüm katılımcıların sadece sağ gözlerine ait veriler değerlendirildi.yaştaki sağlıklı benzer 72
Snellen eşeline göre en iyi düzeltilmiş görme keskinliği en az 20/20 olan, 1.00 diyoptri ve altında kırma kusuru dışında göz problemi olmayan, diyabetik retinopati bulgusu olmayan ve DM dışında herhangi bir sistemik hastalığı bulunmayan hastalar çalışmaya dâhil edildi.
Korneal skar, şaşılık, nistagmus, üveit, katarakt ve diyabetik retinopatisi olan, geçirilmiş travma veya oküler cerrahi öyküsü olan, kontakt lens ve kronik topikal ilaç kullanımı olan hastalar çalışmaya dahil edilmedi.
Ayrıca ölçümlere uyum sağlayamayacak olgular da çalışma dışında tutuldu.
Tüm katılımcılara görme keskinliği ölçümü, nonkontakt tonometre ile göz içi basıncı ölçümü, biyomikroskopik muayene ve dilatasyonlu fundus muayenesi yapıldı.
DM grubundaki olgularda aynı gün preprandiyal kan glukozu ve HbA1c ölçümü yapıldı.
Korneal aberasyonlar Pentacam HR cihazı teknisyen tarafından, mezopik şartlarda, gözyaşı filminin yayılmasını sağlamak için göz kırptıktan 34 saniye sonra yapıldı.
Her ölçüm 3 defa tekrarlandı ve en iyi hizalama ve fiksasyona sahip olanı veri analizi için seçildi.5 mm’lik santral korneal bölgenin 4. sıraya kadar olan total korneal trefoil, vertikal / horizontal koma, sferik aberasyon, yüksek toplam RMS] sıralı root mean square , değerlendirildi.
Değerlendirilemeyen, yüksek yansıma ile oluşan şekil bozuklukları analizlere dâhil edilmedi.
ve analitik yöntemler kullanılarak test edildi.
DM grubunu ve kontrol grubunu karşılaştırmak için normal dağılım gösteren veriler için bağımsız örneklem ttesti, normal olmayan veriler için MannWhitney U testi kullanıldı.
P değeri 0.05 altındaki sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.
BULGULAR Çalışmamıza 91 olgu dâhil edildi.
Bunlardan 52’si DM grubunda , 39’u ise kontrol grubundaydı.
DM grubunda yaş ortalaması 12,64±3,75 yıl iken, kontrol grubunda 11,94±4,09 yıldı.
İki grup arasında yaş ve cinsiyet açısından istatistiksel olarak anlamlı .
Diyabetli hastaların ortalama takip süresi 5.71±3.04 yıldı.
DM grubundaki tüm hastaların preprandiyal kan şekeri 100 mg/dl’nin altında olup ortalama 86,4±8,2 mg /dl düzeyindeydi.
Ortalama HbA1c değeri tüm hastalarda %6,5’un altında olmak üzere ortalama %5,2±0.75 olarak saptandı.
DM’li çocuklar ve kontrol grubu arasında vertikal/horizontal trefoil, vertikal/horizontal koma, sferik aberasyon, YSRMS ve toplam RMS değerleri arasında anlamı farklılık saptanmadı .
TARTIŞMA ışığın sapmasına ideal görüntü oluşturacak Optik sistemlerde pozisyondan aberasyon denilmektedir.
Oküler aberasyonlar monokromatik ve kromatik iki gruba ayrılmaktadır.aberasyonlar olmak üzere Monokromatik sıralı aberasyonlar ve yüksek sıralı aberasyonlar olarak iki alt gruba ayrılmaktadır.
Korneanın kaynaklanan aberasyonları Retinal görüntünün kalitesi kornea ön ve arka yüzündeki yapısal aberasyonlardan değişiklikleri aberasyonları arttırarak görsel kaliteyi düşürebilir.
Önceki çalışmalarda DM’nin hem göz yaşı film tabakasında hem de korneada yapısal değişikliklere neden olduğu gösterilmiştir810,20,21.
Bu değişikliklerin korneadan arttırması beklenir.
Shahidi ve ark.’ın22 yaptığı çalışmada diyabetik hastalardaki aberasyon artışının sadece korneadan değil, kristalin lenste meydana gelen yapısal değişikliklerden de kaynaklandığı gösterilmiştir.
Valeshabad ve ark.’ın 23 çalışmasında de diyabetik aberasyonlardaki artışa katkı yaptığı saptanmıştır.
Başka bir çalışmada ise hem tip 1 hem de tip 2 DM’de kan glukoz seviyesi iyi kontrol edilse dahi korneal ve total korneal arttığı gösterilmiştir24.aberasyonların retinopatinin yüksek sıralı ise
sıralı yüksek çocuklarda Kızıltoprak H., Koç M., Tekin K., İnanç M., Kurnaz E., Aycan Z., Yılmazbaş P. Bildiğimiz kadarıyla literatürde sıkı glisemik kontrol olan DM’li aberasyonların değerlendirildiği bir çalışma mevcut değildir.
Çalışmamız bu konuda yapılmış ilk çalışma olup, sıkı kan şekeri regülâsyonuna sahip diyabetli çocukların korneal yüksek sıralı aberasyonlarının sağlıklı akranlarından farklı olmadığını ortaya koymuştur.
Bu benzerliğin birkaç nedeni olabilir.
İlki, çalışma grubunun sıkı glisemik kontrolü olan hastalardan seçilmiş olmasıdır.
Sıkı glisemik kontrol korneada yapısal değişiklik gelişmesine engel olmuş olabilir.
Glisemik kontrolü iyi olmayan hastaların değerlendirilmesi bu konu hakkında daha değerli veriler sunabilir.
Benzerliğin diğer nedeni ise takip süresinin kısa olması olabilir.
Bilindiği gibi diyabetik hastalarda retinopatinin gelişmesi için uzun yıllar geçmesi gerekmektedir.
Benzer şekilde korneada yapısal değişikliklerin meydana gelmesi ve yüksek sıralı zaman aberasyonların gerekebilir.
Bu da ancak bu hastaların daha uzun takip süresine sahip hastaların değerlendirildiği çalışmalarla mümkündür.
Bu çalışmalardan birisi Adnan ve ark.’ın yaptığı çalışma olup, bu çalışmada tip 1 DM’de aberasyonların zamanla arttığı gösterilmiştir.
Ancak bu çalışmada glisemik kontrolün ne derece sıkı olduğu hakkında bilgi verilmemiştir25.için daha uzun artması Çalışmamızın bazı dezavantajlı yönleri mevcuttur.
Bunlardan ilki takip süresinin kısa olan hastalardan oluşuyor olması, ikincisi ise hasta sayısının nispeten az olmasıdır.
Diğer dezavantajı aberasyonların Pentacam ile ölçülmüş olmasıdır.
Çünkü aberasyon ideal yöntem aberrometri için değerlendirmeleri kullanımıdır.
Pentacam ile aberasyon ölçümlerinin tekrarlanabilirliği konusunda bazı şüpheler mevcuttur26.
Sonuç olarak; sıkı glisemik kontrollü olan Tip 1 DM’li çocuklarda korneal yüksek sıralı aberasyonlarda anlamlı bir değişim izlenmemektedir.
Ancak, bu sonucun daha geniş hasta sayısına ve uzun takip süresine sahip, ölçümlerin aberrometre çalışmalarla değerlendirilmesine ihtiyaç vardır.ile yapıldığı Çıkar Çatışması Beyanı: Yazarlar çıkar çatışması olmadığını bildirmişlerdir.
Finansal Destek: Bu çalışma her hangi bir fon tarafından desteklenmemiştir.
Keywords: Stereotactic biopsy, Brain tumor, Neurosurgery DOI: 10.5798/dicletip Yazışma Adresi / Correspondence: Erkut Baha Bulduk, Eskisehir Government Hospital, Department of Neurosurgery, Eskisehir, Turkey email:
Bulduk E. B., Aslan A., Öcal Ö.,Emmez Ö. H., Kurt G., Aykol Ş. Beyin kitle lezyonlarının stereotaktik biyopsisi: Üçüncü basamak hastane deneyimi Öz Giriş: Stereotaktik biyopsi , hassas beyin bölgelerindeki lezyonlar için uygulanan bir tekniktir.
Amaç: Bu çalışmanın amacı stereotaktik biyopsinin tanısal güvenilirliğini ve risk oranını ortaya koymaktır.
Yöntemler: Çeşitli intrakranyal lezyonlar nedeniyle stereotaktik biyopsi uygulanan hastaların verileri geriye dönük olarak toplanmıştır.
Çalışma, Şubat 2004 ile Nisan 2014 tarihleri arasında Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroşirürji Anabilim Dalı'nda gerçekleştirilmiştir.
Veri analizi; yaş, cinsiyet, lezyon yeri, histopatoloji ve cerrahi operasyon sonuçlarına göre yapılmıştır.
Bulgular: Hasta sayısı; yaşları 11 ile 84 arasında , yüzde altmışı erkek ve yüzde kırkı kadın olmak üzere toplam 242 idi.
Mortalite ve morbidite oranları sırasıyla %0,4 ve %3,3'tür.
Tanı koyma oranı %81 iken, %19'unda tedavi modalitesini ilerletemeyeceğimiz nonspesifik sonuçlar vardı.
Patolojileri eksizyonel biyopsi ile onaylanan 36 hasta arasında tanısal doğruluk 24 hastada görüldü .
Sonuç: Düşük mortalite ve morbidite riski yanında, tanısal olmayan sonuçların yüksek ve tanısal doğruluğun düşük oranı stereotaktik biyopsinin sınırlamalarıdır.
Daha fazla numune almak için dikkatli beceri, planlama için gelişmiş yazılım kullanımı ve intraoperatif patolojik inceleme ile tanısal doğruluk oranı arttırılabilinir.
Anahtar Kelimeler: Stereotaktik biyopsi, beyin cerrahisi, beyin tümörü.
ORCID: 0000000254374003 2 Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, Radyoloji Anabilim Dalı, Diyarbakır, Türkiye.
Yöntemler: Ocak 2013 Mart 2017 yılları arasında kliniğimize başvuran 106 ASDH olgusu geriye dönük olarak incelendi.
Her bir olgunun yaş, cinsiyet, subdural hematometiyolojisi, ve BT sonuçları değerlendirildi.
Olguların beyin BT kesitlerindeki orta hat şifti, hematom hacmi ve dansitesi hesaplanarak incelendi.
Sonuçlar istatistiksel olarak değerlendirildi.
Bulgular: Beyin cerrahi kliniğine başvuran 106 ASDH olgusunun erkek, 26 kadın], ortalama yaş 37,93±27,16 idi.
Olguların 65’i kendiliğinden rezorbe oldu.