text
stringlengths
7
4.73k
ASR birinci yıl öncesinde ve sonrasında benzer oranlarda tespit edilmiştir.
ASR’ nu ön görmek açısından biyokimyasal parametreler yol için gösterici olabilir mi sorusuna cevap biyopsiler ASR ve olarak ikiye ayrılmıştır.
Sonuçta anlamlı fark yaratacak bulgu tespit edilememiştir.
Biyopsi yapılan hastalar içinde ile olmayan akut rejeksiyon öyküsü olan hastaların greft sürvileri karşılaştırıldığında rejeksiyon olanlarda greft sürvisinin daha kısa olduğu tespit edilmiştir .
Erken dönem akut rejeksiyon, sık akut rejeksiyon atakları ve tedaviye dirençli akut rejeksiyon greftin uzun dönem survisini belirleyen faktörlerdendir18.
Ayrıca tekrar eden akut rejeksiyon atakları kronik risk faktörüdür19,20.
Hiç Akut rejeksiyon öyküsü olmayanların greft ömrünün daha uzun olduğu tespit edilmiştir21.
Biyopsilerin 13 tanesine Cd4 boyası yapılmış olup bunların 4’ünde boyanma görülmüştür.
Antikor aracılıklı rejeksiyon öyküsü olan bu 4 hastanın 3’ nün greft kaybı olmuştur.
Laboratuvarda yeterli miktarda kit olmaması nedeniyle Cd4 boyasının az sayıda nefropatisi allograft için yapılması birisini oluşturmaktadır.çalışmanın zayıf noktalarından ve vasküler obliterasyon Histolojik olarak kronik allograft nefropatisi intersitisyel fibrozis, tubüler atrofi, glomerüler sklerozis ile karakterizedir22.
Banff sınıflamasında kronik allograft nefropatisi için daha çok IFTA terimi sınıflamaya glomeruler, kullanılmıştır.
Bu mezengial matriks ve vasküler değişiklikler dâhil edilmemiştir23.
Kalsinörin inhibitörü toksisitesi olan biyopsi sayısı 20 olarak bulunmuştur.
KNI Toksisitesi ve olan siklosporin tacrolimus kullanımı karşılaştırıldığında siklosporin kullananlarda toksisitenin daha fazla olduğu tesbit edildi .
Kalsinörin inhibisyonu üzerinde etki eden iki ilaç olan tacrolimus ve siklosporinin histopatolojide benzer olduğu bilinmektedir.
Ancak takrolimus sikloporin’e göre potent, terapötik aralığı geniş, zayıf vazokonstriktör ve intersitisyel fibrozis yapıcı etkisi daha düşüktür24.bozukluklara açısından gruplar neden ve mTOR Ayrıca olarak çalışmamızdaki 4 hasta sirolimus, 2 hasta ise everolimus kullanmakta idi.inhibitörü ile olan kaybı biyopsi sırasındaki hastalar kaybetmemiş greft Greft hastalar fonksiyonlarını arasındaki farklar incelendiğinde biyopsi sırasındaki albümin seviyesi greft kaybı olan grupta anlamlı olarak daha düşük bulunmuştur .
Bu bulgu survi açısından değerlendirildiğinde greft anlamlılığını korumuştur.
Ayrıca biyopsi sırasında proteinürisi olan hastalar dışlanarak yapıldığında tekrar regresyonu anlamlılığını etmiştir.
Literatürdeki çalışmalar incelendiğinde, böbrek naklinin ilk yılındaki albümin değerinin greft survisi açısından bağımsız prediktif değeri olduğu pretransplant serum albümin seviyesinde her 0.2 g/dl artış ile transplant sonrası mortalitede %13 azalma bildirilmiştir26.2015 yılında belirtilmiştir25.
Yöntemler: Haziran 2012 Haziran 2017 tarihleri arasında, Üniversitemiz Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Kliniği’nde cerrahi rezeksiyon uygulanan 18 bronşektazi hastasının tıbbi kayıtları retrospektif olarak incelendi.
Hastaların takip verilerine telefon veya poliklinik kontrolleri ile ulaşıldı.
Hastalar yaş, cinsiyet, semptomlar, tanı yöntemleri, lezyonun yerleşim yeri, yapılan ameliyat, morbidite, mortalite ve cerrahi tedavinin sonuçları açısından değerlendirildi.
Bulgular: En sık görülen semptom kronik öksürük ve balgam çıkarma idi.
Sekiz hastada sol akciğer tutulumu, 9 hastada sağ akciğer tutulumu ve 1 hastada iki taraflı akciğer tutulumu vardı.
Bronşektazinin en sık etkilediği alan sol alt lob idi .
On altı olguda tam rezeksiyon, 2 olguda tam olmayan rezeksiyon uygulandı.
Tüm hastaların cerrahi tedavi sonuçlarına ulaşıldı.
Ortalama takip süresi 30 ay idi.0n yedi hastada tedavide başarı sağlanırken 1 olgu tedaviden yarar görmedi.
Sonuç: Bronşektazili hastalarda cerrahi tedavi %95 başarı oranı ile iyi bir tedavi seçeneğidir.
Hemoptizi gibi hayatı tehdit edici komplikasyonları kontrol altına alır, semptomlarda ve hayat kalitesinde tatmin edici düzelme sağlar.
GİRİŞ YÖNTEMLER ve uygun fizyoterapisi , solunum bronkodilatör tedavi ve medikal/konservatif seçenekleridir.
Bununla birlikte, medikal/konservafif tedaviye cevapsız, kistikfibrozis dışı bronşektazili hastalarda uygun tedavi seçeneği cerrahidir2.
Farklı yayınlarda, cerrahi tedavide mortalite oranları %03,4 arasında verilmiştir3,4.
Cerrahi sonrası uzun dönem sonuçları ile ilgili az bilgi vardır4Bu çalışmanın amacı, cerrahi tedavi uygulanan bronşektazi hastaları ile ilgili klinik ve tedavi cerrahi özellikler sonuçlarımızı paylaşmaktır.cerrahi tedavi ile Tüm tanıları radyolojik yönlendirilmiş Haziran 2012 Haziran 2017 tarihleri arasında, Üniversitemiz Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Kliniği’nde, cerrahi rezeksiyon uygulanan 18 bronşektazi hastasının medikal kayıtları retrospektif olarak incelendi.
Hastalar, acil servis veya göğüs hastalıkları polikliniklerine müracaat etmiş ve göğüs bilgisayarlı tomografi sağlanarak ile olgulardan tarafımıza oluşmaktaydı.hastalık öyküleri, fizik muayeneleri, hematolojik ve biyokimyasal Tüm incelemeleri hastalarda akciğer fonksiyon testleri ve akciğer fonksiyonları kısıtlı olan hastalarda akciğer perfüzyon sintigrafisi ile solunum rezervleri belirlendi.
Birinci saniye zorlu ekspiratuvar volüm değeri 2 litre ve üzeri olan veya FEV1 değerinin beklenenin %80’i olan ve egzersiz dispnesi olmayan hastalarda ilave bir solunum rezervi değerlendirilmesi yapılmadı .
FEV1 değerinin 1.5lt hastaların, yapıldı.ise başarısızlık olarak BULGULAR Olgularda ortalama yaş:44 , kadın/erkek oranı 11/7 idi.
Kronik öksürük ve balgam çıkarma en sık görülen semptomu oluşturuyordu.
Yedi olguda yandaş hastalık, 2 olguda sigara öyküsü mevcuttu.
Bir olgu henüz çocukluk çağında iken 2 olgu erişkin yaşta müracaat etmekle birlikte çocukluk çağından beri şikayetlerinin devam ettiğini ifade ettiler.
Olguların hiçbirinde kistikfibrozis veya başka bir doğumsal hava yolu anomalisi, immun yetmezlik ve silierdiskinezi mevcut değildi.
Tüm olgularda postenfeksiyöz etyolojinin rol oynadığı düşünülmektedir.
Göğüs BT en sık kullanılan tanısal araçtı .
Sol alt lob en çok etkilenen akciğer bölgesini oluşturmaktaydı .
On altı hastada tam rezeksiyon, 2 hastada tam olmayan rezeksiyon uygulandı.
En sık sol alt lobektomi yapıldı .
Hiçbir olguda mortalite gözlenmezken,%20 oranında postoperatif morbidite gelişti.
İki olguda ekspansiyon kusuru, bir olguda uzamış hava kaçağı ve ekspansiyon kusuru bir olguda ise atelektazi gözlendi.
Ortalama takip süresi 30 ay idi.
En çok olgu 2016 yılında, en az olgu 2014 yılında opere edildi .
Olguların takibi sonucu cerrahi tedavi başarı oranı %95 olarak saptandı.mukolitikajan, lokalizasyonunu belirlemek ve üzerinde olması ve egzersiz dispnesinin olmaması lobektomi için yeterli kabul edildi.
Yukarıdaki kriterlere uymayan hastalarda tahmini ameliyat sonrası FEV1 değerinin %40 ve üzeri olması lobektomi için yeterli kriter idi.
Hemoptizisi olan altı hastaya kanamanın tarafını ve için ayrıca bronkoskopi uygulandı.
Pürülan balgam çıkaran hastalara 10 gün süre ile antibiyotik tedavi, bronkodilatatör, antienflamatuvar ve fizik tedavi uygulandı.
Medikal/konservatif tedaviye rağmen yılda en az beş kez antibiyotik kullanmayı gerektiren akciğer enfeksiyonu geçirme, medikal tedaviye yanıtsız kronik öksürük ve balgam çıkarma, cerrahi hemoptizi ve harap olmuş endikasyonları Yeterli oluşturmakta pulmoner ve kardiyak rezervin olması ve uygunluk bölgesel kriterlerimiz idi.
Tüm hastalarda çift lümenli endotrakeal entübasyon tüpü kullanıldı.torakotomi uygulandı.
Hastalarda arkayan Bronşların aşırı diseksiyonundan kaçınıldı ve pnömonektomi yapılan hastalarda bronş güdükleri interkostal kas flebi ile desteklendi.
Ameliyat sonrası 30 gün içerisinde ortaya çıkmış ise ameliyat sonrası komplikasyon veya mortalite olarak değerlendirildi.
Hastaların tanıları patolojik olarak doğrulandı.
Cerrahi tedavinin sonuçları için hastalara telefon veya poliklinik kontrolleri ile ulaşıldı.
Hastalara uygulanan rezeksiyonun tam olup olmadığını değerlendirmek için kontrol göğüs BT veya yüksek çözünürlüklü bilgisayarlı tomografi çekildi .
Hastalar çalışma ile ilgili olarak bilgilendirildi.
Tüm hastalar yaş, cinsiyet, yandaş hastalıklar, semptomlar, sigara öyküsü, tanı yöntemleri, hastalığın yerleşim yeri, yapılan ameliyat, tedavinin morbidite, mortalite ve cerrahi sonuçlar açısından değerlendirildi.
Cerrahi tedavinin sonuçlarını değerlendirmede, hasta temel kriter olarak alındı.memnuniyeti Semptomların tamamen veya büyük oranda tedavide başarı, semptomların kaybolması 167
Ancak bu durum gelişmekte olan ülkelerde halen bir sağlık sorunu olmaya devam etmektedir5.
Gelişmekte olan ülkelerde, bronşektazinin en yaygın nedeni pulmoner enfeksiyonların yetersiz tedavisidir.
Ancak akciğer tuberkülozu ve tedavi edilmemiş yabancı cisim gibi diğer nedenlerin de göz önünde tutulması gerekir6.
Bagheri ve ark.7, tedavi uyguladıkları 277 hastadan oluşan çalışmalarında bronşektazinin en yaygın nedeninin akciğer enfeksiyonlarının yetersiz tedavisi olduğunu bildirmişlerdir.
En yaygın hasta yakınması ise yaşam kalitesini bozan ve depresyona yol açan balgamlı öksürüktür8.
Nitekim bizim çalışmamızda, postinfeksiyöz etyoloji tek etyolojik nedeni, kronik öksürük ve balgam çıkarma ise en önde gelen cerrahi endikasyonu oluşturmaktaydı.
İran’da cerrahi yaygın idi.
Ancak tomografinin Bilgisayarlı olarak kullanımından önce, bronşektazi tanısında en yaygın kullanılan yöntemler direkt grafi ve bronkografi günümüzde, BT görüntülemenin yüksek kalitesinden dolayı bronkografi kullanılmamaktadır.
Gelişmiş BT görüntüleme, cerrahlara iyi anatomik detaylar sağlayarak, iyi yapmalarını mümkün kılar ve genellikle kalmaz9.
Manyetik bronkografiye rezonans görüntüleme bronşektazi tanı ve takibinde radyasyonsuz görüntüleme yöntemi cerrahi planlamayı daha gerek 169 göğüs tedavi altın çalışmamızda doğrulanmasında Bizim olma avantajına sahip olmakla birlikte YÇBT standart tanının yöntemdir10.tüm hastalarda, YÇBT’ ye gerek kalmadan, BT cerrahi planlama için gerekli verileri sağladı.
Göğüs cerahisindeki klinik ilerlemelere rağmen, bronşektazide halen optimal tartışmalıdır6,11.
Medikal tedavi yetersiz kaldığı zaman, kliniklerince, bronşektazi hastaları, semptomlarda düzelme beklentisi ile bir göğüs cerrahi kliniğine yönlendirilir12.
Linguler segmentteki bronşektazik tutulumu gösteren tomografi kesiti
Dadaş E. kaldığı veya hemoptizi gibi yaşamı tehdit eden durumlarda palyatif cerrahi göz önünde bulundurulmalıdır16.
Serimizde tam olmayan cerrahi uygulanan 2 hastadan bir tanesinde bilateral alt lob tutulumu olmasına rağmen hemoptizi tarafı olması nedeniyle sol alt lobektomi, diğer hastada ise sağ üst ve orta tutulum olmasına rağmen solunum lobda rezervinin kısıtlı olması nedeni ile orta lobektomi ve üst lob posteriyor segment wedge rezeksiyonu uygulanmıştır.
Prieto ve ark.13 çalışmalarında, %89 oranında tam rezeksiyon uyguladıkları hasta grubunda hastaların %74’ü asemptomatik hale gelir iken, %25’inde klinik düzelme sağlamış, %1’inde ise klinik başarısızlık elde etmişlerdir.
Söz konusu tam olmayan rezeksiyon çalışmada %11 için, uygulanmış ve bu gruptaki hastalar asemptomatik hasta, semptomlarında düzelme olan hasta ve düzelme olmayan hasta oranları sırası ile %9, %64 ve %27 olarak belirtilmiştir.
Yine Ötgün ve ark.11, çalışmalarında %24 tam olmayan rezeksiyon uygulamışlardır.
Söz konusu çalışmada tam olmayan rezeksiyon grubundaki hastaların %15’inde semptomlar tamamen %61’inde semptomlarda düzelme sağlamış, %23’ünde ise semptomların belirtilmiştir.rezeksiyon Çalışmamızda, uygulanan 2 hastadan bir hastada tam klinik düzelme sağlanırken diğer hastanın şikayetlerinin uzun dönemde tekrar ortaya çıktığı görüldü.kaldığı olmayan aynı tam kaybolur iken, için önlemek gelişimini Tüm hastalarımızda, ameliyat sonrası bronşiyal fistül aşırı diseksiyondan kaçınıldı ve pnömonektomi uygulanan 2 olguda bronşiyal güdük canlı bir doku ile desteklendi.
Hiçbir olgumuzda bronşiyal fistül gözlenmedi.
Prieto ve ark.13 119 hastadan oluşan çalışmalarında canlı doku ile bronş güdüğünü desteklemiş ve bir olguda fistül sorunu ile karşılaşmışlardır.
Kutlay ve ark.nın6 çalışmasında ise destek kullanılmamış ve bir olguda fistül gelişmiştir.
Aynı olgunun operasyon sonrası tomografi kesiti ve ve amaç, edilerek hemoptizi korumaktır.cerrahisinde yaşam Bronşektazi kalitesini yükseltmek ve akciğer apsesi, gibi ampiyem ciddi komplikasyonlardan Ayrıca, progressif bir hastalık olan bronşektazide, hastalık bölgesel iken etkilenmiş parankim rezeke segmentlerinin sağlam korunması gerekir2,7,11parankimin 13.
Bronşektazide, akciğer tam fonksiyonlarını mümkün olduğu kadar çok koruyan anatomik rezeksiyonlar yapılmalıdır.
Bu amaçla her tip rezeksiyon mümkündür.
Yeterli akciğer fonksiyonları için en az iki lob veya altısegment korunmalıdır9,14,15.
Silindirik olmayan ile ve kanıtlanmış psödomonas lokalize olmayan hastalık bronşektazinin için cerrahi göreceli oluşturmaktadır10.kontrendikasyonları Multisegmental ve iki taraflı tutulumda cerrahi tartışmalıdır.
Ancak medikal tedavinin yetersiz kültürü enfeksiyonu hastalık, tedavisi balgam 170
Kutlay H, Cangir AK, Enön S, et al.
Sırmalı M, Karasu S, Türüt H, et al.
Yüncü G, Ceylan KC, Sevinc S, et al.
Balkanlı K, Genç O, Dakak M, et al.Şahin A, Meteroğlu F, Kelekçi S, et al.
Morbidite oranımız Şahin ve ark.nın17 çalışması ile uyumlu iken , başarı oranımız ise Kutlay ve ark.nın6 sonuçları ,ile uyumlu idi.
Son dönemde yapılan bir metaanaliz çalışmasında erişkin grupta cerrahiye bağlı mortalitenin çocuk yaş grubuna göre daha yüksek olduğu saptanmış ve araştırmacılar erişkin grupta diabet ve kalp hastalığı gibi yandaş hastalıkların bundan sorumlu olduğu sonucuna varmışlardır18.
Sonuç olarak, bronşektazinin cerrahi tedavisi %95 gibi yüksek başarı ve kabul edilebilir mortalite morbidite oranları ile etkili ve güvenli bir tedavi seçeneğidir.
Hemoptizi gibi hayatı tehdit edici komplikasyonları kontrol altına alır ve hasta memnuniyeti açısından tatmin edici sonuçlar sağlar.