text
stringlengths
7
4.73k
SONUÇ Araştırmaya katılan 225 öğretim elemanın da ; %66,2’si kadın, %33,8’i erkektir.
Katılımcıların, %23,6’sının Tıp Fakültesi’nde, %28,0’ının Eczacılık Fakültesi’nde, %13,7’sinin Hemşirelik Yüksekokul’ unda ve %34,7’sinin Hukuk Fakültesi’nde görev yapmakta olduğu bulunmuştur.
Katılımcıların ; %4,9’u zayıf , %58,6’sı normal kilolu , %29,8’i fazla kilolu ve %6,7’si obez olarak bulunmuştur.
Fazla kilolu ve obezler birlikte öğretim değerlendirildiğinde elemanlarının %41,4’ünün kilosunun normalin üzerindedir.
Obezite oranı en yüksek bölüm; Eczacılık Fakültesinde iken , bu oran Tıp Fakültesi öğretim üyelerinde %3,7 ile daha düşüktür.
Hukuk Fakültesinde hiç zayıf katılımcı yoktur.
Kilosu normalin üzerinde olanların oranı %33,3 ile Eczacılık Fakültesinde en yüksek iken, Hemşirelik Yüksekokulunda bu oran %12,9 ile en düşüktür.
Obezite bakımından en yüksek oran %9,6 ile Eczacılık Fakültesinde iken, en düşük oran %3,7 ile Tıp Fakültesindedir.
Katılımcıların %72,0’sinin sürekli öğün atladığı görülmektedir.
Bazen atlayanlarda dikkate alındığında bu oran % 94,7’ye çıkmakta, öğün atlamayanların oranı çok düşük kalmaktadır.öğün Tıp Fakültesi en yüksek yağ alımına sahip bölüm iken, Hukuk Fakültesi günlük en düşük yağ alımına sahip bölümdür.
Eczacılık Fakültesi’nin günlük kalori ve protein alımı , diğer bölümlere göre daha yüksek günlük Tıp karbonhidrat alımı diğer bölümlere göre daha yüksektir.
Fakültesinin iken, iken fazla öğün atlayan katılımcıya sahip bölümler arasında öğün atlama durumu bakımından istatiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamaktadır .
4:Katılımcıların Öğün Atlama Durumlarına Göre Dağılımı Öğün atlama Evet Hayır Bazen Toplam S 162 12 51 225 % 72,0 5,3 22,7 100 iken, bölüm Hukuk fark bulunmuştur Katılımcıların görev yaptıkları bölümlere göre yağ alım değerleri arasında istatistiksel olarak .
Tıp anlamlı Fakültesi en yüksek yağ alımına sahip Fakültesi günlük en düşük yağ alımına sahip bölümdür.
Eczacılık Fakültesi’nin günlük kalori ve protein alımı diğer karbonhidrat alımı bölümlere yüksektir.
Ancak istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır .
Fakültesinin göre daha iken, Katılımcıların alanlarına göre günlük kalori ve yağ alım değerleri arasında istatiksel olarak anlamlı fark vardır .
Sağlık alanında görev yapanlar en yüksek günlük kalori .düzeyi Öğretim aktivite üyelerinin in aktif değerlendirildiğinde % 66,7’sinin olduğu görülmüştür.
Sağlık alanında görev yapanlar en yüksek günlük kalori ve yağ alımına sahip grup iken, Hukuk alanında görev yapanlar en düşük günlük kalori ve yağ alımına sahiptir.
Sağlık alanında görev yapanların günlük ve protein karbonhidrat alımları Hukuk alanında görev yapanlara göre daha yüksektir.düzeyi aktivite üyelerinin Öğretim değerlendirildiğinde % 66,7’sinin in aktif olduğu görülmüştür.
Minimal düzeyde aktif olanların oranı % 30,7 iken çok aktif olanların oranı yalnızca % 2,6’dır.
Çıkar Çatışması Beyanı: Yazarlar çıkar çatışması olmadığını bildirmişlerdir.
Finansal Destek: Bu çalışma her hangi bir fon tarafından desteklenmemiştir.
Aşınmış total diz protezine bağlı ihmal edilmiş metalloz olgusu Öz 10 yıl önce yapılan total diz protezini takiben ağrı ve ciltte renk değişikliği ile polikliniğe başvuran hastada mevcut protezlerin olağanüstü aşınması sonucu oluşan metalloz bulgusu bildirilmesi amaçlanmıştır.
Yazışma Adresi / Correspondence: Selçuk Frik, T. C. Keywords: Children, chronic cough, management DOI: 10.5798/dicletip.457227Yazışma Adresi / Correspondence: Ali Özdemir, Pediatric Pulmonology Section Department of Pediatrics , Mersin City Training & Research Hospital, Mersin Türkiye email: 229
Özdemir A.,Yılmaz Ö. Kronik Öksürük: Çocuk Hastalıkları Klinik Pratiğinde İhmal Edilen Alan Öz Giriş: Çocuk hastalıkları pratiğinde öksürük en sık ve aynı zamanda en az irdelenen şikayettir.
Çalışmamızda, kronik öksürük yönetimi hakkında genel pediatristlerin bilgi, tavır ve klinik yaklaşımlarını araştırmayı amaçladık.
Yöntemler: Veri bilgileri literatürde öksürük rehberlerinden geliştirilen anket ile sağlanmıştır.
Bulgular: Çalışmamıza Mersin bölgemizde 109 genel pediatri hekiminden 88’i katılmış, bunlardan %43,2’si kadın ve yaş ortalaması 42.01±7.89 yıldır.
Kronik öksürüğün tanımına verilen yanıtlar 2 hafta ile 6 ay arasında değişkenlik göstermiştir.
Çalışmaya katılanların %45,4 kronik öksürük şikayeti olan çocuklarla sık karşılaştıklarını belirtmişlerdir.
Çoğunlukla 1 ile 4 arası diğer branşlardan konsültasyon ile yardım talep edilmiştir.
En sık istenen testler akciğer radyografisi ve tam kan sayımıdır .
Kronik öksürük tedavisinde çocuk hekimlerinin çoğunluğu sıklıkla antibiyotikler , öksürük kesiciler , ekspektoranlar , antihistaminikler ve ampirik antireflü tedavisi önermişlerdir.
En sık yazılan antibiyotik makrolidlerdir .
Pasif sigara maruziyetini sadece %12,5 çocuk hekimi sorgulamış ve sigara içen ebeveynlere nadiren profesyonel yardım almaları önerisinde bulunmuştur .
Çocuk hekimlerinin çoğunluğu kronik öksürük yönetiminde yeterli olmadıklarını düşünmüşlerdir.
Tüm hekimler kronik öksürükle ilgili ulusal rehbere ihtiyaç olduğunu ve bu konuda mezuniyet sonrası eğitime katılmak istediklerini belirtmişlerdir.
Sonuçlar:Çalışmamıza katılan çocuk hekimlerinin kronik öksürük yönetimi ilgili bilgi eksiklikleri vurgulanmışlardır.
Genel çocuk hekimliğinde kişisel klinik farklılıkları azaltmak için kronik öksürük yönetimi eğitimi gereklidir.
Çok sayıda ilaç değişik mekanizmalarla toksik hepatite neden olmaktadır.
Hastalığın görülme sıklığı ve sebepleri bölgesel farklılıklar gösterebilmektedir.
Çalışmadaki amacımız kliniğimize başvuran toksik hepatitli olguların demografik, klinik ve laboratuar özelliklerini sunmaktır.
Yöntemler: Ağustos 2014Haziran 2016 tarihleri arasında kliniğimize anormal karaciğer fonksiyon testleri nedeniyle yatırılan, klinik ve laboratuar değerlendirme sonrası TH tanısı konulan hastalar alındı.
Hastaların demografik özellikleri, toksik hepatitin muhtemel etiyolojisi, klinik özellikleri, biyokimya ve tam kan değerleri, klinik seyirleri kaydedildi.
Bulgular: Çalışmaya yaş ortalaması 41.4±16.8 olan 56 hasta alındı.
Hastaların 31 ’inde ilaçlar, 11 ’inde bitkisel maddeler, 6 ’ında narkotik madde ve 8 ’inde bitkisel madde, ilaç ve narkotik kullanımına bağlı toksik hepatit geliştiği saptandı.
İlaçlar içinde en çok antibiyotik ve nonsteroid anti inflamatuvar ilaç kullanımı hikayesi saptandı.
Bitkisel madde kullanımı olan hastalarda en sık meryem otu, lavanta çayı ve atom çayı kullanım hikayesi mevcuttu.
Narkotik madde olarak en sık ekstazi kullanımı saptandı.
Otuz yaş altı ve erkek cinsiyet narkotik madde kullanımı için risk faktörü olarak saptandı.
Sonuç: Bölgemizde ilaç ve bitkisel madde kullanımına bağlı gelişen TH anormal karaciğer fonksiyon testlerinin önemli bir sebebi olarak dikkate alınmalıdır.
Özellikle genç erkeklerde narkotik kullanımı toksik hepatit etiyolojisinde önemli yer tutmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Toksik hepatit, ilaca bağlı karaciğer hasarı, bitkisel ürünler, NMetil3,4metilendioksiamfetamin, ekstazi.
Keywords: Toxic hepatitis, druginduced liver injury, herbal products, NMethyl3,4methylenedioxyamphetamine GİRİŞ içeren yanısıra sorumlu dışarıdan ksenobiyotiklere kendi metabolizmasının son Vücudun alınan ürünlerinin maddelerin temel organ metabolizmasından ilaç ve bitkisel karaciğerdir1.
Bu nedenle maddeleri bağlı karaciğer hasarlanması bunların önde gelen toksik etkilerinden biridir1,2.
Hem ilaçlara hem de bitkisel maddelere karaciğer bağlı hasarlanması toksik hepatit kliniğinin gelişmesine neden olur.
Toksik hepatit çoğunlukla dozlarında kullanırken idiyosenkratik mekanizmalar sonucunda gelişmektedir3.
İlaç geliştirme kalmasının yanısıra kullanımda olan ilaçların da piyasadan geri çekilmesinin en önemli nedeni olması münasabetiyle hem hekimleri hem hastaları çabalarının önerilen ilaçların yarıda bu 158 olduğu tahmin hem de ilaç sanayini etkileyen önemli bir durumdur.
İlaçlara bağlı karaciğer hasarının insidansı 1015/10.000100.000 kişi yıllık edilmektedir4,5.arasında Amerika Birleşik Devletler’inde akut hepatit vakalarının yaklaşık %10’unun, akut karaciğer yetmezliği vakalarının ise yarısından fazlasının sebebidir6,7.
Toksik hepatit asemptomatik karaciğer fonksiyon testlerinin yüksekliğinden akut/subakut karaciğer yetmezliğine değişen bir çok klinik tablo ile karşımıza çıkabilir5.
Hastalığın görülme sıklığı ve sebepleri bölgesel farklılıklar gösterebilmektedir.
Çalışmadaki amacımız kliniğimize başvuran TH’li olguların demografik, klinik ve laboratuar özelliklerini sunmaktır.
Çalışmaya alınma kriterleri; alanin veya asetat aminotransferaz , alkalen herhangi bir seviyedeki yüksekliğiyle birlikte sarılık veya koagulopati olması , sarılık veya koagulopati olmayanlarda ise ALT veya AST’nin normalin üst sınırını 5 kat, ALP’ın NÜS’nı 2 kat geçen yüksekliğe sahip olanlar çalışmaya alındı8.
Hastanın başvurusunda TH ile benzer klinik ve laboratuvar bulgulara sahip olabilmesi nedeniyle hepatit A, B, C, D, E ve otoimmun çalışılmıştı.
Hastaların hepatit devamlı veya geçici süre için kullandıkları ilaç, şifalı bitki ve uyuşturucu madde kullanımı tarih sırasıyla öğrenilerek kaydedildi.
Hastaların TH’in muhtemel demografik etiyolojisi, klinik özellikleri, biyokimya ve tam kan değerleri, ultrasonografi sonuçları, klinik seyri prospektif olarak kaydedildi.
Gebeler, 16 yaş altında olanlar, alkol bağımlılığı olanlar , kronik hepatit B, C ve D tanılı hastalar ve radyolojik olarak biliyer obstruksiyon bulguları olan hastalar çalışmaya dahil edilmedi.serolojileri özellikleri, ALT ve ALP değerleri kendi NÜS’larına bölünerek bir katsayı bulunduktan sonra ALT katsayısının ALP katsayısına bölünerek elde edilen R değerine göre karaciğer hasarlanma tipi belirlendi9.
Hastaneye yatışları esnasında tüm hastalardan imzalı bilgilendirilmiş onam formu alınmıştır.
İstatistiksel Analiz İstatistiksel analizler SPSS 15.0 for Windows paket programı dağ ılımı kullanılarak Verilerin yapıldı.159 testi Sü rekli Smirnov değ işkenlere kullanılarak Kolmogorov değ erlendirildi.ait tanımlayıcı istatistikler ortalama ve standart sapma değerleri ile gö sterildi.
Çarpraz tabloların analizinde Yates dü zeltmeli ve Pearson kikare İki grup ortalama karşılaştırılmasında Student’s ttesti kullanıldı.
Hipotezler çift yö nlü olup, p< 0,05 ise istatistiksel olarak anlamlı sonuç kabul edildi.testi kullanıldı.değ erlerinin BULGULAR özellikleri Bu çalışmaya yaş ortalaması 41±16 yıl olan toplam 56 hasta alındı.
Hastalar etiyolojik olarak ilaç, bitkisel ürün ve uyuşturucu madde kullanan şeklinde üç gruba ayrıldı.
Grupların yaş ortalamaları; ilaç grubunda 45 yaş , bitkisel ürün grubunda 47 yaş ve uyuşturucu madde grubunda 21 yaş idi.
Uyuşturucu madde grubunun yaş ortalamasının hem ilaç hem de bitkisel ürün grubuna kıyasla anlamlı derecede küçük olduğu saptandı .
Hastaların demografik, klinik ve 1’de laboratuvar gösterilmiştir.
Hastaların 4’ünde diyabetes mellitus 3’ünde bağımlılık göstermeyen alkol kullanım öyküsü mevcuttu.
Hastaların eozinofil sayıları 223 ± 127/µL olarak saptanmış olup hiçbir eozinofili gözlenmedi.
En çok hepatosellüler tipte karaciğer hasarlanması gözlendi.
Hastaların %37’sinde başvuru sırasında sarılık mevcuttu.
Hastaların INR ortalaması 1.15 ± 0.32 olup başvuru sırasında sadece 4 hastada INR>1.5 idi.
Toksik hepatit hastalarımızın demografik, klinik ve laboratuar özellikleri.
Sıklık sıralaması İlaçlar Bitkisel ürünler Uyuşturucu maddeler 1 2 3 4 Amoksisilinklavulanik asit Lavanta çayı , Meryem otu , Atom çayı Ekstazi Ornidazol Esrar + LSD Hardal otu , Gergedan boynuzu, Palamut çayı, Nazo çay, Yarpuz otu , , Karabaş otu , Çörek otu , Pancar otu Albendazol , Diklofenak , Azatiopurin Sefuroksim aksetil , Klaritromisin , Dekstraprofen , Siproteron+Etinil estradiol , Fenitoin , Fenofibrat hastane sonrası, izlemleri sırasıyla, grubunda 3 Hastaların hiçbirisinde karaciğer transplantasyonu gerekmedi.
Hiçbir boyunca hastamızda karaciğer veya karaciğer dışı sebeplere bağlı ölüm gözlenmedi.
Biri meme kanserli kadın, diğeri kalp yetmezlikli erkek olan iki hastamız ve ikinci taburculuk dördüncü aylarda öldüğü tespit edilmiştir.
Not: Bazı ilaçlar aynı hasta tarafından birlikte alınmış olsa da etiyolojik ajan olarak birlikte kaydedilmiştir.ilaçlar, 11’inde Hastaların 31’inde bitkisel maddeler, 6’ında narkotik madde ve 8’inde bitkisel madde, ilaç ve narkotik kullanımına bağlı TH gelişimi saptandı.
İlaç grubunda 30 farklı ajanın, bitkisel madde grubunda 12 farklı ürünün, uyuşturucu farklı maddenin kullanıldığı görüldü.
Yedi hastada ilaç ve bitkisel maddeleri, bir hastada ilaç ve uyuşturucu maddenin aynı anda kullanıldığı saptandı.
İlaç grubundaki 14 hastanın birden fazla ilacı birlikte kullandıkları saptandı.
Muhtemel ilaçlar grup olarak sıralandığında nonsteroid antibiyotikler ve antienflamatuvarlar antiepileptikler sırayı almaktaydı.
En sık karşılaşılan etiyolojik ajan ise amoksisilinklavulanik asit idi.
En sık karşılaştığımız TH yapan muhtemel ajanlar gruplara göre 2’de gösterilmiştir.
Toksik hepatit etiyolojileri yaş ve cinsiyet açısından değerlendirildiğinde narkotik madde grubunda istatsitiksel anlamlı farklılık saptandı.
Otuz yaş altı ve erkek cinsiyet narkotik madde etiyolojisi için risk faktörleri olarak saptandı.
Yaklaşık iki yıllık sürede, 56 TH vakasının değerlendirildiği çalışmada, TH’lerin bölgemizdeki en sık nedeni ilaçlardır.
İkinci sırada yer alan bitkisel ürün kullanımının TH’lerin üçte birinden sorumlu olduğu ortaya konmuştur.
Ayrıca genç hastalardaki TH’in önde gelen sebebinin uyuşturucu maddeler olduğu görülmüştür.
Dünya genelinde TH’in en sık nedeni ilaçlar, antibiyotikler olduğu bunlar gösterilmiştir8,1012 Bulgularımız önceki çalışma sonuçlarıyla tutarlı olarak antibiyotiklerin en ilaçlar olduğunu gösterdi.sık karşılaşılan Benzer şekilde antibiyotikler içinde de en sık karşılaşılan amoksisilinklavulanik asit8,1012 hasta) ilk üç hasta), MDMA olarak ve amfetamine benzeyen sentetik bir bileşiktir14.idrarla MDMA’nın atılmakla birlikte kalan %25’i primer olarak karaciğerde aracılığıyla metabolize olmaktadır15.
Öfke, uyanıklık, yakınlık, cinsel uyarılma ve disinhibisyon duygularını ortaya çıkardığından dolayı MDMA, özellikle genç yetişkinler arasında yaygın kullanılan, bağımlılık yapıcı bir ilaç haline sonucunda gelmiştir16.
Ekstazi bazıları karaciğer nakline giden TH vaka sunumları bildirilmiştir17,18.