text
stringlengths
7
2.59k
Malign lezyonlar içerisinde en düşük oran 0,4 ile invaziv duktalkarsinoma, en yüksek otan 1,15 ile invaziv müsinöz karsinoma ait bulundu.
Malign lezyonlar ile benign lezyonlar arasındaki ortalama ADC değerleriarasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu.
Malign lezyonlar ile benign lezyonlar arasında Lezyon/Normal meme ADCoranı arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu.
Benign ve malign lezyonların ayırımında ADC sınır değerleri, ROCanalizi.
Benign ve malign lezyonların ayırımında lezyon/normal meme dokusuADC oranlarının sınır değer ölçümü, ROC analizi.
Bunlardan 1 tanesi fibroadenom, 2 tanesiatipik duktal hiperplazi, 3 tanesi apse ve 1 tanesi intraduktal papillomdu.
Malign lezyonlardan 8 tanesi(%9) belirlenen eşik değer olan 1081X10-6mm2/sn‟den yüksek ADC değerine sahipti.
Malign gruplar arasında ortalama min ADC değerinin histopatolojik sonuçdeğişkeni açısından anlamlı farklılık gösterip göstermediğini belirlemek amacıylaKruskal Wallis H testi uygulandığında anlamlı farklılık bulunmuştur.
Farkın hangigruplardan kaynaklandığını bulmak için Mann Whitney U testi uygulanmıştır.
Bunagöre DCIS, invaziv lobuler karsinom ve invaziv müsinöz karsinom ortalama minADC değerleri, invaziv duktal karsinom ve invaziv mikst karsniom ortalama minADC değerine göre anlamlı yüksek çıkmıştır.
Benzer testler yapıldığındafibroadenom lezyonlarının ortalama min ADC değeri, intraduktal papillomlezyonlarının ortalama min ADC değerine göre anlamlı yüksek çıktığı saptanmıştır.
Ġnvaziv müsinöz karsinom ile fibroadenomlezyonlarının ortalama min ADC değeri arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlıçıkmıştır.
Bu sonuçlara ER ve PR nin negatifolduğu grupun ortalama min ADC değeri ikisinin de pozitif olduğu grup ortalamamin ADC değerinden düşük çıkmıştır.
Ancak bu fark istatistiksel olarak anlamlıbulunmamıştır.
Bu sonuçla c-erbB-2 pozitif kabul edilenlezyonlarda ortalama min ADC değeri negatif kabul edilen gruba göre düşükçıkmıştır.
Ancak aradaki fark anlamlı bulunmamıştır.
Bu sonuçlarak iki gruparasında ortalama min ADC değerlerine göre anlamlı farklılık saptanmamıştır.
Testegöre Ki67 değerleri ile ADC değerleri arasında korelasyon izlenmedi.(p=0,669>0,05).
Ki67 ile ADC arasında korelasyon incelemesiLezyon ADCKĠ67Pearson Correlation -,049Sig.
Sağ meme üst dış kadranda 23 mm çapında invazivduktal karsinom tanılı kitle.
Her iki memede en büyüğü sol meme üst iç kadranda33 mm çapında çok sayıda fibroadenom izleniyor.
51 yaşında kadın hasta, sol retroareoler alanda 17 mm çaplı invaziv müsinöz karsinom tanılıkitleA.
51 yaşında kadın hasta, sol meme üst dış kadranda 28 mm çapında kontrastlı incelemelerdespikule konturlu irregüler kitle.
Sol memede santral yerleşimli 12 mm çapında keskinsınırlı, lobule konturlu, yuvarlak şekilli fibroadenom tanılı lezyonA.
TARTIġMA :Konvansiyonel meme MRG ve bu incelemenin bir parçası olan dinamikkontrastlı inceleme günümüzde birçok merkezde yaygın olarak kullanılmaktadır.
Konvansiyonel meme MRG incelemesinde lezyonun morfolojik bulguları velezyonun kontrast tutma dinamiği değerlendirilir.
Ancak müsinöz karsinom, lenfomave metastaz gibi lezyonların morfolojik bulgularının benign lezyonlarlakarışabilmesi, benign hiperplastik lezyonların, metaplazilerin ve bazıfibroadenomların malign lezyonlar gibi kontrast tutabilmesi, fibrozis ağırlıklı küçükhücreli karsinomların, papiller ve medüller karsinomların diğer malign lezyonlaragöre daha geç ve daha az kontrast tutabilmesi nedeniyle konvansiyonel meme MRGözgüllüğü %40-80 arasında olup düşüktür.
[18,108-110] Bu nedenle özgüllüğüarttıracak yeni sekanslar araştırılmakta ve DAG bu sekanslar içerisinde en fazla umutverici sekans olarak dikkat çekmektedir.
Genç yaşlarda meme dokusu fibroglanduler dokudan zengin olduğu için fizikmuayene ve mamografi için kısıtlayıcı neden olabilmektedir.
Buna karşın DAG veADC haritalarında, fibroglanduler dokudan zengin memede lezyonlarıngösterilebilmesi ve sınırlarının çizilebilmesi, yağ dokusundan zengin memeyenazaran daha kolaydır.
[113] mammografive DAG‟nin meme kanseri saptama yeterliliğini karşılaştırdıkları çalışmasında ikiyöntem arasında anlamlı fark bulmuşlardır.
(DAG%94,3 Mamografi%84,9) Özellikledens memelerde bu farkın daha da belirgin hale geldiğini belirtmişlerdir.
Bu çalışmasonucunda özellikle genç popülasyonda radyasyona maruziyeti engelleyerek DAGile tarama yapılabileceğini, DAG‟in mamografi ve US gibi diğer konvansiyonelyöntemlere göre üstün ve kantitatif sonuçlar veren bir yöntem olduğunusavunmuşlardır.
[113]DAG rutin olarak en yaygın serebral inmeyi değerlendirmedekullanılmaktadır.
DAG‟nin santral sinir sistemi dışındaki kullanımı kısıtlılıkgöstermektedir.
Klinik uygulamada en yaygın olarak kullanılan diffüzyon sekansıolan eko planar görüntüleme(EPI) tekniği ile elde edilen görüntülerde manyetikduyarlılık(susceptibility) ve kimyasal kayma(chemical shift) artefaktı sorunolmaktadır.
[114]51Meme dokusunın çok yoğun yağ dokusu ile çevrili olması ve memeninanatomik lokalizasyonu nedeniye hava-doku ara yüzünün fazla olması, EPĠsekansının bu artefaktlara duyarlılığı yüzünden meme görüntülemede DAGkullanılabilirliğini zorlaştırmaktadır.
Günümüz teknolojisi ile özellikle memegörüntülemede DAG‟nin uzaysal rezolüsyonu düşük olup incelenecek lezyonun 2x2piksel ve en az 5 mm boyutta olması önerilmektedir.
[13] Bu nedenle yapılançalışmalar sonucu HASTE(“Half Fourier Single Shot Turbo Spin Echo”) sekansı ileyapılan DW meme görüntüleme ile bu artefaktların ve EPI sekansınındezavantajlarının elimine edilebildiği savunulmuştur.
[18,106]DW incelemelerde görüntü eldesinde seçilecek “b” değeri çok önemlidir.
“b”değeri 400 sn/mm2ve bu değerden daha düşük seçildiğinde görüntü sadece suyunmoleküler difüzyonundan değil, dokuların kapiller yatağında bulunan kanınmikrosirkulasyonundan ve buna bağlı olarak perfüzyonundan etkilenir.
[16] Bunedenle düşük “b” değeri ile görüntü eldesinde ADC değerlerinde oluşacakperfüzyon etkisi malign lezyonlarda benign lezyonlara nazaran daha belirginolacaktır.
Bu etkiye “psödodiffüzyon” adı verilir.
Bu durumda kapiller perfüzyonnedeni ile ADC değeri normal dokuda olması gerekenden daha yüksekçıkacaktır.
[18] “b” değeri 400 sn/mm2üzerinde seçildiğinde ise elde olunangörüntünün sinyal gürültü oranı azalmaktadır.
Oluşacak sinyal kaybına rağmenyüksek “b” değeri ile elde edilen görüntülerde malign benign ayrımı yapabilmeyeteneği daha fazladır.
[115] Biz çalışmamızda 3 farklı “b” değeri kullandık.
DAG ile amaç özgüllüğü arttıracak sınırADC değeri seçmektir.
Buçalışmada 1.5 T MRG ile EPI sekansı kullanılmış olup b değeri 1000 sn/mm2alınmıştır.
Literatürde diğer çalışmalarda lezyon gruplarında saptanan ve çalışmamızdasaptanan ADC ortalamalarını karşılaştırmak için hazırlanan tablo 11 sunulmaktadır.53MALĠGN BENĠGNEġĠKDEĞERDUYARLILIK ÖZGÜLLÜKGuo ve Ark.
Gruplara göre ADC değerinin dağılımı (literatür ve çalışmamız) ( { } işaretiiçerisindeki rakamlar çalışmanın yapıldığı Tesla değerini, ( ) işareti içerisindeki rakamlarçalışmadaki lezyon sayısını ifade etmektedir)Yapılan tüm bu çalışmalarda elde edilen ortak sonuç, malign ve yüksekdereceli tümörlerin ADC değerleri, benign tümörler ile karşılaştırıldığında anlamlıoranda düşüktür.
Bizim çalışmamızda malign meme lezyonları ile benign memelezyonları arasında (p<0,01) istatistiksel anlamlı farklılık izlenmiştir.
Bu farklılık,artmış selüler dansitenin tümörün ekstrasellüler volüm içeriğini azaltmasına ve ADCdeğerinin düşmesine bağlıdır.
[13] Dinamik kontrastlı incelemeler lezyonlarınvaskularitesi ile direkt ilişkili olup tümör selüleritesi ile ilişkili değildir.
[109]Günümüz koşullarında hücresel selüleriteyi gösteren en önemli görüntüleme yöntemi54DAG‟dir.
[13] Bu sonuçlar da göstermektedir ki selülerite ile ADC değerleri arasındagüçlü bir ilişki bulunmaktadır.
Çalışmamızda ADC ölçümü 1.5 cm altındaki lezyonlarında bir sefer,üstündeki lezyonlarda 3 sefer gerçekleştirildi.
En düşük ADC değeri esas alındı.
Yapılan çalışmalarda lezyon heterojenitesi nedeniyle min ADC değerinin ortalamaADC değerleriyle karşılaştırıldığında min ADC değerinin esas alınmasının dahayüksek duyarlılık ve özgüllük sağladığı gösterilmektedir.
Ölçümler lezyon/normal memedokusu ADC oranı şeklinde hesaplandığında eşik değeri 0,9 olarak belirlediğimizzaman benign-malign ayrımı yapabilme yeteneğinde duyarlılık %96, özgüllük %89bulundu.
Duyarlılığın daha yüksek çıkmasının nedeni normal meme dokusundakifarklılığın ortadan kalkması şeklinde yorumlandı.
ADC değeri, hem de lezyon/normal memeADC oranlarında benign-malign lezyonları ayırmada duyarlılık ve özgüllük oranlarılüteratürde belirtilen diğer çalışmalara göre daha yüksek bulundu.
Bu durumunliteratürde birçok çalışmada ortalama ADC değerlerinin alınmasında karşınçalışmamızdaki ölçümlerde min ADC değerinin kabul edilmesine bağlı olabilir.
Ayrıca biz çalışmamızda 3.0 T MRG cihazı ile çalışırken tablodakiçalışmaların büyük çoğunluğu 1.5 T MRG cihazları ile gerçekleştirilmiştir.
3.0 TMRG, 1.5 T MRG‟e nazaran daha yüksek sinyal gürültü oranı ve daha yüksekspatyal rezolusyün sağlamaktadır.
Buna karşın daha güçlü manyetik alan oluşumunabağlı manyetik duyarlılık(susceptibility) artefaktı ve görüntü distorsiyonu olmaihtimali daha fazladır.
Ancak 1 cm‟den küçük lezyonlarda3.0 T ile elde edilen görüntülerde lezyon görünürlüğü 1.5T ile elde edilengörüntülere nazaran daha başarılı bulunmuştur.
Ġki lezyon arasında ortalama min ADC değeri açısından farkistatistiksel olarak anlamlı çıkmıştır.
(p<0,05)Bu farkın nedeni invaziv duktal karsinomun hücreden yoğun bir kanser türüolmasıdır.
Bu da su moleküllerinin hareketini sınırlayarak diffüzyon kısıtlılığına yolaçmaktadır.
[113,124] Bazı çalışmalarda tümör grade‟i ile ADC değerleri arasındailişki olduğu sonucuna varılmıştır.
Yüksek gradeli tümörlerde diffüzyon kısıtlılığıdüşük gradeli tümörlere göre, hücre morfolojisi ve ekstraselüler matrikstekifarklılıklar nedeniyle daha fazla olduğu savunulmuştur[124, 125]Çalışmamızda malign lezyonlar içerisinde en yüksek ADC ortalamasındasahip grup invaziv müsinöz karsinomdu.
Bu çalışmada b değeri 1000 olarakalınmıştır.
Çalışmamızla birlikte bu çalışmaların ortak sonucu invaziv müsinözkarsinomun ADC değerleri invaziv duktal karsinoma oranla daha yüksektir.
Ġnvazivmüsinöz karsinom invaziv meme kanserlerinin özel bir türüdür.
En tipik özelliği ise56ekstraselüler alanda izlenen müsin içeriğidir.
Müsin içeriği nedeniyle sıvılarındiffüzyonu kolaydır.
Ġnvaziv duktal karsinom ise hücreden yoğun tümörlerdir vesuyun diffüzyonunu kısıtlarlar.
Bu yüzden bu iki lezyon arasındaki ADC değerfarklılığı anlaşılabilir.
Hatakeneka ve ark.‟ın[126] ve Qiu Long Hua ve ark.‟ın[123] yaptığıçalışmalarda invaziv medüller karsinom lezyonlarının ADC değerleri deçalışmamızdaki sonuçlarla paralellik göstermektedir.
Bu çalışmalarla birlikteçalışmamızda invaziv duktal karsinom ve invaziv medüller karsinom ortalama ADCdeğerleri birbirine çok yakın olup aralarında anlamlı istatistiksel fark saptanmamıştır.Ġnvaziv duktal karsinom, DCIS, invaziv müsinöz karsinom ve invaziv medüllerkarsinom ADC değerlerini literatürdeki sonuçlarda çalışmamızdaki sonuçlarıkarşılaştırmak için tablo 12‟de değerler sunulmaktadır.
Gruplara göre ortalama ADC değerleri dağılımı (literatür ve çalışmamız) ( { }işareti içerisindeki rakamlar çalışmanın yapıldığı Tesla değerini, ( ) işareti içerisindekirakamlar çalışmadaki lezyon sayısını ifade etmektedir)57Tüm bu çalışmalardan çıkarılabilecek ortak sonuç invaziv duktal karsinomortalama ADC değerleri, DCIS ve invaziv müsinöz karsinoma oranla anlamlıderecede düşüktür.
Ġnvaziv duktal karsinom ile invaziv medüller karsinom arasındaADC değerleri açısından anlamlı fark yoktur.
DAG‟de ADC değerlerinin meme kanserinde prognostik faktörlerlekorelasyonu arasında literatürde az sayıda çalışma vardır.
Bu çalışmalar sonucundaçelişkili sonuçlar elde edilmiştir.
Choi ve ark.‟ın[121] 335 invaziv duktal karsinom tanılı hastada yaptığıçalışmada c-erbB-2 ile ADC değerleri arasında bir korelasyon bulunmamıştır.
Kamitani ve ark.‟ın[127] 81 invaziv meme kanseri hastasıyla gerçekleştirdiğiçalışmada c-erbB-2 ile ADC değerleri arasında korelasyon bulunmamıştır.
Çalışmamızda da 80 invaziv meme kanseri lezyonunda c-erbB-2 ile ADC arasındabir korelasyon izlenmedi.
Choi ve arkadaşlarının 335 invaziv duktal karsinom tanılı hastada yaptığıçalışmada ER(+) ve PR(+) tümörlerin ADC değeri ER(-) ve PR(-) tümörlere göreanlamlı derecede düşük çıkmıştır.
20‟nin üzeri Ki67(+), 20 nin altındakideğerler (-) kabul edildiğinde ADC değerleri Ki67(+) tümörlerde anlamlı derecededüşük çıkmıştır.
Buna göre Ki67değerleri ile ADC değerleri arasında anlamlı korelasyon bulunmamıştır.
Biz çalışmamızda hormon reseptör pozitifliğini 3 gruba ayırdık.
ER ve PR‟nin herikisinin de (-) olduğu, yalnızca birinin(+) olduğu ve her ikisinin (+) olduğu şeklindesınıfladık.
Bunagöre Ki67 ile ADC değerleri arasında anlamlı korelasyon bulunmadı.
(p=0,669)Literatürde prognostik faktörler ile ADC değerleri arasında korelasyonuirdeleyen az çalışma vardır.
Bu çalışmalar sonucu korelasyon olup olmadığınıgösteren net sonuçlara henüz ulaşılamamıştır.
Daha standart kriterler belirlenerek vedaha fazla sayıda lezyonla çalışmalar tekrarlandığında bir korelasyon olup olmadığıgösterilebilir.
Çalışmamızın sınırlayıcı taraflarından biri menstrüel siklus boyunca memefibroglanduler dokusunda meydana gelen değişikliklerdir.
Siklusun birinci ve ikincidöneminde ADC değerleri düzenli bir düşüş gösterir.
Üçüncü ve dördüncidöneminde ise artış izlenmektedir.