text
stringlengths
7
4.73k
Eksozomun hücre dışına salınımında Rab GTPazlar hücre iskelet sistemi proteinleri, moleküler motor proteinleri ve SNARE proteinleri rol alır.
Eksozom salınımı, hücre içi Ca2+ seviyesi, hücre içi ve dışı pH gradienti, hipoksi gibi faktörlerden etkilenmektedir.
Yüksek Ca2+ seviyesi ve hipoksik koşullarda eksozom salınımının arttığı belirtilmektedir14.
Eksozomların hedef hücre tarafından alınma yolları Eksozomlar hedef hücrelere farklı yollar ile alınabilirler.
Eksozom üzerindeki ligand, hedef hücre yüzeyindeki reseptöre bağlanabilir.
Eksozom, üzerinde bulunan adezyon molekülleri hücre ile membranına füzyon yapabilir.aracılığı hedef 3.
Eksozom hedef hücre tarafından fagosite edilebilir.
Eksozomların hedef hücre tarafından alınma yolları .
Tümör kökenli eksozomların morfolojisi ve moleküler içeriği salınan eksozomlar Tümör hücrelerinden taşıdıkları spesifik miRNA’ları, proteinleri dolaşıma ve tümör mikroçevresine sokarlar.
Böylece tümör hücrelerinin hem kendi aralarında hem de mikroçevrede bulunan diğer hücreler ile haberleşmesini sağlarlar16.
Farklı edilen tipte tümör hücrelerinden elde tespit eksozomlarda farklı hücresel aktiviteye sahip biyomoleküller edilmiştir.
Kanser hücrelerinden salınan eksozomlar, normal hücrelerden salınan eksozomlarda bulunan ısışok proteinleri, tetraspaninler gibi proteinlerin yanı sıra eksozomun köken aldığı kanser hücrelerine spesifik proteinleri de içerirler.
Örneğin mide, yumurtalık ve meme kanser salınan eksozomlar HER2 hücrelerinden 212
Kanser kökenli eksozomlarda bulunan bir diğer protein matriks metalloproteinaz 2 ’dir.
MMP2 tümör hücrelerinin göç etmesini ve metastazı kolaylaştırmak ekstrasellüler amacıyla matriksin yıkımında rol alan bir kollajenaz enzimidir17.
Eksozomlar içerisinde, proteinlerden başka, kanser tiplerine spesifik olarak bulunan çeşitli onkojenik veya tümör baskılayıcı özellikte miRNA’lar da tespit edilmiştir.
Örneğin miR200 meme kanser hücrelerinden köken alan edilmişken, miR105 eksozomlarda meme, yumurtalık, gastrik ve prostat kanser hücrelerinden eksozomlarda salınan bulunmuştur.
Bu miRNA onkojenik özellikte olup metastaz, invazyon, tümör gelişimi gibi tespit birçok olayda rol almaktadır.miR494’ün ise meme ve küçük hücreli akciğer kanserlerinde tümörün büyümesini, hayatta kalmasını ve hücre göçünü desteklediği belirtilmektedir.
Buna karşın prostat, meme ve beyin tümör hücresi kökenli eksozomlarda tespit edilen miR34a’ların tümör baskılayıcı özellikte olup apoptozu arttırdığı belirlenmiştir.
Eksozom salınımı hipoksik tümör mikro çevresinden etkilenir.geç endozomlar lizozomlarla birleşme eğiliminde iken hipoksik koşullarda geç endozomlar lizozomlar ile birleşmekten kaçarlar ve MVB’ler plazma membranı ile birleşirler, böylece eksozomlar tümör hücresinden salınırlar18.
Meme kanser hücreleri ile yapılan bir çalışmada hipoksi seviyesi arttıkça eksozom salınımının da arttığı belirlenmiştir19.
Eksozomların kanser hücresi ve tümör mikroçevresi üzerine etkileri .213
Bozkurt S. Tümörler heterojen bir hücre popülasyonu içerirler.
Tümörlü dokuda tümör hücrelerinin yanı sıra mezenşimal kök hücreler, endotel hücreleri, fibroblastlar, immün sistem hücreleri gibi farklı hücreler bulunabilir.
Tümör hücrelerinin hem kendi aralarında hem de bu hücrelerle karşılıklı haberleşmesi, tümörü başlatan hücrelerin hayatta kalma, çoğalma, invazyon ve metastaz yapma özelliklerini desteklemektedir.ile gerçekleşen bu Eksozomlar aracılığı kompleks haberleşme ağı ile kanser hücreleri immün sistemden kaçabilmekte, immün sistem hücrelerini baskılayabilmekte, tümör mikro çevresinde anjiogenezi arttırmakta, ilaç direnci kazanmakta, invazyon ve metastaz yapma yetenekleri elde etmektedirler 15,20,21.
Eksozomlar ve metastaz Kanser hücrelerinin metastaz yapabilmesi için hücrelerin, hücre dışı matriksiinvaze ederek lenfatik dolaşıma sistemik dolaşıma veya katılmaları gerekir.
Metastaz çok etkenli bir süreçtir.
Kanser birlikte mikroçevre, sitokinler, stromal hücreler ve immün sistem hücreleri de bu sürece dahil olurlar.özellik Hücrelerin metastatik kazanabilmesi epitelyalmezenkimal dönüşüm gereklidir.
Bu sayede hücreler invazyonve göç yetenekleri kazanırlar22,23.hücreleri için ile dışı sürecinin birçok Eksozomlar metastaz tümör noktasında yer alırlar.
Metastatik hücrelerinden salınan eksozomlarda metastazı destekleyen biyomoleküller tespit edilmiştir.
Örneğin epitelyalmezenkimal geçişte etkili olan WntBeta katenin yolağı bileşenleri veya hücre değiştiren MatriksMetalloproteinaz enzimleri gibi.taşınan ve metastatik Eksozomlar süreçte rol alan bir diğer protein grubu ise integrinlerdir.
Bu proteinler metastatik organın hedeflenmesinde Yapılan rol çalışmalarda, metastatik tümör hücrelerinden salınan eksozomların metastatik olmayan tümör hücrelerine çeşitli onkogen ve onkogenik matriksi alırlar.içinde 214 proteinleri transfer etme yolu ile bu hücreleri de metastatik tespit edilmiştir24.getirdikleri hale CD39 çalışmada metastatik tümör Yapılan bir tarafından salınan eksozomların hücreleri tespit yüzeyinde CD39+/CD73+ enzimleri edilmiştir.olup ektoATPaz bir ATP’denadenozin oluşumunu indüklemektedir.
CD73 ise bir 5’ ektonükleotidaz’dır ve AMP’denadenozin oluşumunu sağlar25.
ATP’nin çevresinde bol eksozomlarca taşınan bu enzimlerin adenozin bulunmuştur.oluşumunu uyardıkları Adenozinimmün antitümör fonksiyonlarını baskılamakta, lenf noduna girişi kolaylaştırarak metastazı uyarmaktadır26.tümör mikro hücrelerin olduğu Tümör kökenli eksozomlar ilaç dirençliliğine yol açabilir.tedavisinde eksozomların radyoterapi ve kemoterapiye Tümörlerin dirençliliği kanser ciddi bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır.
Tümör kökenli istenmeyen becerilerinden biri de ilaç dirençliliğine katkıda bulunmalarıdır.
Örneğin sisplatin dirençli over kanseri hücrelerinden salınan eksozomlarda bulunan Anneksin A3 proteinin ilaç dirençliliği ile ilintisi tespit edilmiştir27.
Over, prostat, ile yapılan hücre meme kanser hücreleri kültürü çalışmalarında da ilaca dirençli olan tümör hücrelerinden eksozomlar içerisindeki spesifik miRNA’ların ve MDR1 gibi proteinlerin, duyarlı hücreleri de dirençli hale getirdiği gösterilmiştir28.
Örneğin yapılan bir çalışmada adriamisin dirençli meme kanser hücrelerinden salınan ve içlerinde miR100, miR20 ve miR30a taşıyan eksozomların, duyarlı olan meme kanser hücrelerinde ilaç dirençliliği geliştirdiği belirlenmiştir29.salınan Eksozomların izlenmesindeki rolleri tanı ve hastalık seyrinin tedaviye Eksozomlar kanserin verilen cevabın ve prognozun izlenmesinde olma potansiyel biyobelirteçler tanısında,
Çünkü eksozomlar köken aldıkları kanser hücrelerini yansıtırlar.
Ayrıca hemen elde edilebilmeleri sebebi ile de “sıvı biyopsiler” olarak bir çalışmada, normal prostat epitel hücreleri ile prostat kanser hücrelerinden kaynaklanan eksozomlar karşılaştırılmış ve prostat kanser hücrelerinde biyobelirteç olabilecek dört protein tespit edilmiştir.
Araştırıcılar tespit edilen bu dört proteinden ikisinin daha önce hiç rapor edilmediğini belirtmektedirler31.
Bir diğer çalışmada ise, metastatik olan ve olmayan prostat kanser hastalarının serum miRNA kompozisyonları karşılaştırılmış ve sonuçta farklı gruplar ifadelendiği aynı çalışmada sağlıklı kişilerin serum eksozomları serum ile eksozomları arasında da 12 miRNA’nın farklı ifadelendiği belirlenmiştir32.
Glioblastoma hastaları ile yapılan bir çalışmada ise serum kökenli eksozomlardan elde edilen miR21 seviyesinin sağlıklı kişileri hasta bireylerden %87 sensitivite ve %93 spesifite ile ayırdığı bulunmuştur.miR21 onkogenik özellikte olup; p53, PTEN gibi birçok tümör baskılayıcı geni hedeflemektedir33.
Bir başka çalışmada da glioblastoma hasta serumlarından elde edilen eksozomlarda mutant EGFRvIII’ü kodlayan mRNA tespit edilmiştir34.
Eksozom içerisinde bulunan moleküllerin hastaları farklı risk gruplarına göre sınıflandırmada da faydalı olabileceği belirtilmektedir.16 miRNA’nın Ayrıca bulunmuştur.hastalarının prostat kanser Eksozomların kullanım yolları kanser tedavisinde olası Son yıllarda eksozom ile çalışan araştırıcıların üzerinde durdukları konulardan biri de tedavisinde kullanım eksozomların kanser potansiyellerinin araştırılmasıdır.
Özellikle kanser gelişimine katkısı olan eksozomların hedef tedavi çalışılmaktadır.yaklaşımları Eksozomlar kanser hücrelerinin gelişimi için lokal ve sistemik çevreyi modifiye ettikleri için alınmasının kullanıldığı üzerinde 215 bir olarak engelleyen bunların salınımının engellenmesinin bir tedavi yaklaşımı düşünülebileceği belirtilmektedir.
Örneğin bir çalışmada seramid inhibitör oluşumunu kullanılarak eksozom oluşumunun azaltılması hedeflenmiştir35.
Bir diğer çalışmada eksozom salınımı hücre içi Ca2+ miktarının artması ile tetiklendiği için Ca2+ kanallarının amiloride ile baskılanması sonucu eksozom oluşumunun azalması hedeflenmiştir36.
Kanın filtre edilmesi olduğu azaltılmasına da bulunmaktadır.ile yönelik çalışmalar eksozom riski ilaç tedavisinde, eksozomların Kanser hedeflenmelerinin yanı sıra tedavi amaçlı olarak direkt kullanıldıkları çalışmalar da lipozom bulunmaktadır.
Eksozomlar doğal özelliği taşıdıkları, nanoboyutta oldukları ve kanda büyük ölçüde stabil kaldıkları için ilaçların kanser hücrelerine spesifik olarak olabilecekleri avantajlı iletilmesinde yaklaşımda düşünülmektedir.
Ancak cevaplanması sorular bulunmaktadır; Örneğin donör hücre tipinin ne olacağı, terapötik kargonun ne olacağı ve eksozom nasıl gereken bu birtakım sorular gerekli ve Çıkar Çatışması Beyanı: Yazar çıkar çatışması olmadığını bildirmiştir.
Finansal Destek: Bu çalışma her hangi bir fon tarafından desteklenmemiştir.
Yöntemler: Çalışmaya alınan hastalarının tamamı kör teknik ile supraklavikülar blok uygulanan hastalardı.
Hastalar iki gruba ayrıldı ve Grup levopubivakain ; 25 hastaya levobupivakain 20 ml üzerine 20 ml SF ile tamamlanarak 40 ml ve Grupbupivakain ; 25 hastaya bupivakain 20 ml üzerine 20 ml SF tamamlanarak 40 ml uygulanan hastalar dahil edildi.
Hastalar; Amerikan anestezistler birliği sınıflaması, yaş, cinsiyet, boy, kilo, motor blok başlama süresi, duysal blok başlama süresi, postoperatifaneljezik ihtiyacı ve komplikasyon açısından değerlendirildi.
Bulgular: Her iki grup arasında: yaş, kilo, boy, cinsiyet, ASA açısından fark yoktu.
Grup B hastalarında motor blok başlama süresi ortalama ± standart sapma dakika bulunurken, Grup L deki hastaların motor blok başlama süresi ort±ss dakika bulundu .
Bupivakain gruptaki hastaların duysal blok başlama süresi ortalama 19,46 ± 11,10 dakika iken, levobupivakain gruptaki hastaların duysal blok başlama süresi ortalama 25,36 ± 11,15 dakika bulundu .
Sonuç: Çalışmamızda bupivakain ile levopubikaine göre daha erken duysal ve motor blok sağlandığını ve kör teknik ile yapılan supraklavikuler bloğun deneyimli kişiler tarafından yapıldığında pnömotoraks açısından da güvenli bir uygulama olabileceğini bulduk.
Keywords: Supraclavicular block, bupivacaine, levobupivacaine, efficacy anestezinin, kullanılmaktadır.için anestezide sayılabilir2.
Regional çok GİRİŞ Lokal anestezi sıklılığı son zamanlarda gitgide genel Lokal artmaktadır1.anesteziye birkaç üstünlüğü vardır.
İşlem sırasında hastanın bilincinin açık olması, cerrahi sonrası analjezik özelliği olması, daha erken mobilizasyon, daha erken hastaneden anestezi taburculuk bir günübirlik iyi hastalar birkaç uygulamadır.
Regional Bunlardan molekül kliniğimizde en sık kullanılan iki molekül lokal anestezide en sık vardır.
Etkisi biridir kullanılan moleküllerden levopubivakain’e göre erken başladığı ve vardır.ilgili sonlandığı ile Levobupivakain S ise izomeridir ve birbirine yakın moleküllerdir.
Bupivakain’in ciddi toksititesi bildirilmiştir.
Bupivakain ile ilgili enjeksiyonu intravenöz istenmeden kardiakarreste sebep olabileceği bildirilmiştir3.
Bupivakain’interapötik aralığı daha dardır.literatür Bupivakain’in Klinisyenler bupivakain toksititesini gözönüne tercih etmekte alarak bazen bupivakain zorlanabilmektedirler.
Levopubivakain’in toksititesinin daha az olması ve cerrahi sonrası analjezi etkisinin devam etmesi nedeni ile tercih edilebilmektedir4.
Nörovasküler yapı supraklavikuler alanda tek bir paket içinde yer almaktadır.
Tek seferde blok yapabilme şansı vermektedir.
Supraklavikuler blok diğer üst ekstremite bloklarına göre daha az volümde ilacın uygulanması, etkisinin daha erken başlaması ve kolay uygulanılması açısından önemlidir5.
Ancak pnömotoraks riski diğer üst ekstremite bloklarına göre daha yüksek iken frenik sinir blokajı ise interskalen bloğa göre daha azdır.
Bizim kliniğimizde levopubivakain sık kullanmaktadır.
Lokal anestezide en sık kullanılan kullanılan iki ajanın supraklavikülar blokta etkisini araştırmak istedik.
Kliniğimizde supraklavikularblok’un komplikasyonlarının sıklığı, hasta ve cerrah memnuniyeti açısından önemli olacaktır.180
Kliniğimizde fakültesi Çalışmamız Dicle üniversitesi tıp anestseziyoloji ve reanimasyon kliniğinde yapıldı.
Etik kurul onamı alındıktan sonra 0.11.2010 ile 01.01.2011 tarihleri arasında operasyona alınan 50 hasta seçildi ve prospektif olarak takip edildi ancak veriler tarandı.
Dahil edilme retrospektif olarak kriterleri.1865 yaş arası, 5080 kilogram hastalar seçildi.
Hariç bırakma kriteri çalışmada dışlanma kriterleri; sistolik kan basıncı 90 mmhg altında olanlar, koagülopatisi ya da antikoagülan tedavi alanlar, blok yapılacak alanda enfeksiyon bulgusu veya deformitesi ve olanlar, kooperasyonkurulamayan hastalar, psikiyatrik tedavi gören hastalar, alkol ve uyuşturucu lokal anestezi ajanlarına bağımlısı olanlar, allerjisi bilinen hastalar, girişim yapılacak tarafta diyafragma paralizisi olanlar, akciğer hastalığı Lokal anesteziyi en az 2 yıllık deneyimi olan asistanlar yapmaktadır.
Uygulanan solüsyonlar ve gruplar ile ilgili olarak Grup L için; 25 hastaya levobupivakain 20 ml üzerine 20 ml SF ile tamamlanmış 40 ml olmuş.
Grup B için; 25 hastaya bupivakain 20 ml üzerine 20 ml SF tamamlanarak 40 ml uygulanan hastalar dahil edildi.
Hastalar sırtüstü yatar pozisyona alındıktan sonra.
Omuzundan adduksiyona ve ön kol 90 derece fleksiyondaalındı.
Hasta başı ters istikamete bakacak şeklide çevrildi.
Blok uygulayacağımız klavikula orta noktasına işaret koyuldu.
Blok yapılacak taraftaki omuza bir adet EKG elektrodu yapıştırıldı.
İşlem yapacağımız kısım povidin iyot ile temizliği sağlandı ve üzeri delikli yeşil ile örtüldü.
Cilt, cilt altı anestetezisi için %2’lik lidokainadrenalinli olarak 2 mililitre yapıldı.
İğne olarak ise 22G, 50 milimetre kullanılmıştır.
İğne ucu stimülatöre bağlanmıştır.
Stimülatör açılınca 1 miliamper ve 2 hertz olarak ayarlanmıştır.
İşlem ve hafif sırta doğru yapılacak noktadan iğne orta hatta ve aşağı yöne doğru yönlendirilmiştir.
Kas seyirmeleri alınınca stimülatör 0,4 MA’ya kadar düşürülmüştür.
Bu seviyede seyirme devam etmiyorsa aspirasyon testi yapılmış ve lokal anestezik enjekte edilmiştir.
Lokal anestezikler grup B için 40 ml bupivakain ve serum fizyolojik eşit olacak şekilde karıştırılmıştır.
Aynı şeklide grup L içinde levopubivakain ve serum fizyolojik eşit oranda karıştırılmıştır ve 40 ml elde edilmiştir.
İşlem sonrası 5 dakikada bir pinprick testi ile duysal blok test edilmiştir.
Motor blok zamanı ise yine aynı kolun hareket kabiliyetini kazanma zamanı olarak kaydedilmiştir.
Motor blok kalitesi için ise modifiyebromage skalası ile değerlendirilmiştir.
Motor blok başlama zamanı tarafındaki omuzu olarak kaldıramama değerlendirilmiştir.