text
stringlengths 7
4.73k
|
---|
Özcan A, Şenol M, Karaca Ş: Dermatolojide aktif öğrenci eğitimi. |
Semptomlarının çok çeşitli olması nedeni ile de HenochSchönlein purpurası, çocukpolikliniklerinde takip edilen ve yatırılan hastalıklar için de önemli bir yer tutmaktadır. |
Amacımız HenochSchönlein purpuralıhastaların klinik analizlerinin incelenerek ortaya konulmasıdır. |
Gereç ve Yöntem: Polikliniklerimizde HenochSchönlein purpurası tanısı almış 212 hastanın tıbbi kayıtları retrospektif olarakincelendi. |
Bu hastaların yaş grupları, tanı aldıkları mevsimler, tutulan sistemler, laboratuvar bulguları, verilen tedaviler, oluşankomplikasyonlar ve prognozları incelendi. |
Veri analizi için SPSS 13 istatistik paket programı kullanıldı. |
Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 9,33±3,20 yıldı. |
Hastalık daha çok sonbahar ve kış mevsiminde görüldü. |
Yaş grupları ilemevsimler, eklem tutulumu, santral sinir sistemi tutulumu, gastrointestinal tutulum ve skrotal tutulum arasında anlamlı bir ilişkimevcut değilken, yaş grupları ile böbrek tutulumu arasında pozitif bir ilişki saptandı. |
Sonuç: Hastaların yaşları arttıkça tedavi süreleri ve kombine ilaç tedavisine ihtiyaçları artmaktadır. |
Çocukluk Çağı HenochSchönlein Purpuralı Hastaların Klinik Analizleri Türk derm2012; 46: 737Giriş sıklıkla deri, HenochSchönlein purpurası eklem,gastrointestinal sistem ve böbreklerin etkilendiği çocuklukçağının sık rastlanan sistemik bir vaskülitidir. |
Genel toplumda HSPgörülme sıklığı çocuklarda yaklaşık 22,1/100.000 çocuk/yıl olarakbildirilmiştir1. |
Erkek çocuklarda kızlara göre 1,5 kat daha sık görülür2. |
Patogenezi tam olarak aydınlatılamamakla birlikte etiyolojideinfeksiyonlardan ilaçlara, aşılardan çeşitli besinlere kadar pek çok ajansuçlanmaktadır2. |
Çalışmamızın amacı, hastanemizde tanı konmuş,HSP’li hastaların retrospektif çalışma ile klinik analizlerinin incelenerekortaya konulmasıdır. |
Gereç ve YöntemBu çalışmaya, Ocak 2004Ekim 2008 tarihleri arasında Çocuk Sağlığı veHastalıkları Anabilim Dalı Pediyatrik Nefroloji polikliniğine, genelpediyatri polikliniğine ve çocuk acil polikliniklerine getirilen ve HSPtanısı almış 212 hasta alındı. |
Bu hastaların tanısı American College ofRheumatology 1990 yılında HSP için yayınladığı tanı kriterlerine görekondu 3. |
Bu hastaların yaş grupları, tanı aldıkları mevsimler,tutulan sistemler, laboratuvar bulguları, verilen tedaviler, oluşankomplikasyonlar ve prognozları retrospektif olarak incelendi. |
İzlemindebulguları tamamen iyileşen hastaların bulgularının tekrarı relaps olarakdeğerlendirildi. |
Veri analizi için SPSS 13 istatistik paket programıkullanıldı. |
Sürekli değişkenler için ortalamaları karşılaştırmadaStudent–t testi kullanıldı. |
Bu değişkenler arasındaki ilişkiyi belirlemekamacıyla; Pearson korelasyon katsayıları hesaplandı. |
Kategorikdeğişkenler arasındaki ilişkiyi belirlemede ise Kikare testi kullanıldı. |
Hesaplamalarda istatistik anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak alındı. |
BulgularÇalışmaya alınan 212 hastanın 121’i erkek 91’i ise kızdı. |
Erkek/kız oranı 1,33 olarak tespit edildi. |
HenochSchönlein purpurası tanı kriterleriDöküntü cinsi palpabl purpuraTanı yaşıTrombositopeniKarın ağrısı tipiKanlı dışkılamaPatoloji<20 yaşyokvaryemeklerden sonra artan 2. |
Hastalar yaşlarınagöre 3 gruba ayrıldı I. gruba 05 yaş arası olgular, II.gruba 610 yaş arasıolgular, III.gruba 1118 yaş olgular alındı .1. gruptaki hastaların14’ü erkek , 11’i kızdı .2. grup hastaların 60’ı erkek, 52’si kızı ve 3. grup hastaların ise 47’si erkek ,28’i kızdı . |
Hastaların başvuru esnasındaki mevsimlere göredağılımı yapıldı. |
İlkbahar aylarında 48 , yaz aylarında 48, sonbahar aylarında 63 ve kış aylarında 53 hastabaşvurdu. |
Hastaların yaş gruplarına göre dağılımı ile mevsimlerle ilişkisikarşılaştırıldı ve anlamlı bir ilişki saptanmadı . |
HSP’li hastalarınsistem tutulum yerleri ve sıklığı belirlendi . |
Renal tutulumu olan hastaların tamamında hematüri görülürken 29 hastada hematüri ve proteinüri birlikte görüldü. |
Renal tutulumuolan hastalardan 7’sine renal biyopsi uygulandı, 2 hastabiyopsi için ileri merkeze sevk edildi, 1 hastaya ailenin biyopsiyikabul etmemesi nedeniyle renal biyopsi yapılamadı. |
Renal biyopsi yapılan6 hastada diffüz mezengial proliferasyon tespit edilirken 1 hastada klas II lupus nefriti tespit edildi. |
Hastaların yaş grupları ile sistem tutulumları arasındaki ilişki incelendi. |
Buna göre, yaş grupları ile eklem tutulumu, GİS tutulumu, santral sinirsistemi tutulumu ve skrotal tutulum ile anlamlı bir ilişkibulunmazken yaş grupları ile renal tutulum arasında istatistikselolarak anlamlı bir ilişki saptandı . |
Bunagöre hasta yaşı arttıkça renal tutulum oranı artmaktaydı. |
Hastalarıncinsiyetleri ile renal tutulum, GİS tutulumu, relaps oranı ve invajinasyonaçısından ayrı ayrı istatistiksel analiz yapıldı, ancak hiçbirinde anlamlı birilişki saptanmadı . |
Hastaların başvuru esnasında 14’ünde invajinasyon mevcuttu. |
Bunlardan 3’ü inkomplet invajinasyon olarak değerlendirildi. |
İnvajinasyonlu 1 hasta opere edilirken geri kalan 13 hastaklinik izlem esnasında spontan düzeldi. |
Yaş grupları ile invajinasyonarasındaki ilişki istatistiksel olarak incelendi ancak anlamlı bir ilişkisaptanmadı . |
Hastaların laboratuvar bulguları belirlendi . |
Hastaların laboratuvar bulgularıyla sistem tutulumları ve relaps arasındakiilişki karşılaştırıldı. |
Hastaların başlangıçtaki lökosit değerlerinin sistemtutulumu ve relaps ile ilişkisi değerlendirildiğinde lökositoz ile renal tutulumve GİS tutulumu arasında anlamlı bir ilişki saptanırken diğersistem tutulumları ve relaps açısından bu anlamlı ilişki gösterilemedi. |
Hastaların başlangıçtaki trombosit değerlerinin sistem tutulumu ve relapsile ilişkisi değerlendirildiğinde ne sistem tutulumları ne de relaps açısındanistatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmadı . |
Hastalarımızın laboratuvar bulgularıHasta sayısı Yüzde |
Türk derm2012; 46: 737Akgün ve ark. |
Çocukluk Çağı HenochSchönlein Purpuralı Hastaların Klinik Analizleri 75 4. |
Serum CRP ve eritrosit sedimantasyon hızı yüksekliğiile GİS tutulumu, eklem tutulumu ve relaps arasında herhangi biristatistiksel ilişki saptanmazken her ikisinin yüksek düzeyleri ile renalilişki mevcuttu . |
Sistemtutulum arasında anlamlı bir tutulumlarının kendi aralarında ve relaps ile istatistiksel ilişkileri araştırıldıve ne GİS tutulumunun eklem tutulumu ile ne de renal tutulum ve relapsile anlamlı ilişkisi saptandı. |
Benzer şekilde eklem tutulumu ile renal tutulumveya relaps arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki yoktu . |
Uygulanan tedaviye göre hastalar sadece antihistaminik alanlar , antihistaminik ve nonsteroid antiinflamatuvar alanlar, antihistaminik ve steroid alanlar ,ve antihistaminik,NSAİİ ve steroid alanlar , olarak dört gruba ayrılarak tedavisüreleri ve sonuçları ortaya kondu. |
Tedavi süreleri hastaların klinikdurumlarına göre 2 hafta ile 12 hafta arasında değişmekteydi. |
Hastagrupları ve tedavi grupları dağılımı 4’te gösterildi. |
Hastaların takiplerinde 182’si şifa ile sonuçlanırken, 5 hastaailenin isteği üzerine ileri merkeze sevk edildi. |
Yirmi beş hasta iseilk ataktan sonra kontrollere gelmedi. |
Hastaların 46’sında takiplerinde relaps gelişirken 166 hastada ise relaps görülmedi. |
TartışmaHenochSchönlein purpurası, deri döküntüsü, GİS semptomları, eklemve böbrek tutulumu ile karakterize çocukluk çağının en sık görülensistemik vaskülitidir4. |
Erkek çocuklarda kızlara göre 1,5 kat daha sıkgörülür2. |
Erkek/kız oranı 1,33 olarak bulundu. |
Yaşgrupları ile eklem tutulumu, GİS tutulumu, SSS tutulumu, skrotal tutulumile anlamlı bir ilişki bulunmazken renal tutulum arasında istatistikselolarak anlamlı bir ilişki saptandı. |
Hasta yaşı arttıkça renal tutulum oranıartmaktaydı. |
Assadi F5, HSP’nin renal tutulumun büyük çocuk veerişkinlerde daha fazla olduğunu belirtmiştir. |
Bir başka çalışmada dabenzer şekilde yaş ile birlikte böbrek tutulum sıklığının arttığıgösterilmiştir6. |
Erişkin yaş grubu ve çocuklarda görülen HSP’nin klinik velaboratuvar bulgularının karşılaştırıldığı bir başka çalışmada da, böbrektutulumunun erişkinlerde daha sık ve daha şiddetli olduğu bildirilmiştir7. |
HSP’ye sıklıkla kış aylarında rastlanmaktadır8. |
Yapılan bir çalışmadavakaların 2/3’ünün sonbahar ve kış aylarında görüldüğü bildirilmiştir9. |
Çalışmamızda ise vakaların en sık sonbahar aylarında görüldüğü, bunu kış aylarının . |
Çalışmamızdaki hastaların tamamında başvuru esnasında HSPvaskülitine ait deri döküntüsü mevcuttu. |
Bunlardan 133 tanesine başvuru esnasında deri biyopsisi uygulandı. |
Tamamında deritakip ettiği saptandı tutulumu olduğu gözlendi. |
Hastalarımızın tamamında deri tutulumununolmasının sebebi, vakalarımızda HSP tanı kriterleri olarak Ozen S ve ark.tarafından 2006 yılında bildirilen HSP için tanı ölçütlerinin kullanılmasıve bu kriterlere göre tanı için palpabl purpuranın zorunlu olmasıdır10. |
Hastalarımızdan 143’ünde artralji ve/veya artrit şeklinde eklemtutulumu, 99 hastada invajinasyon, karın ağrısı ve/veya gaytadagizli veya aşikar kan şeklinde GİS tutulumu, 2 hastada SSStutulumu, 2 hastada skrotal tutulum, 48 hastadahematüri ve/veya proteinüri şeklinde renal tutulum mevcuttu. |
Değişikçalışmalarda, sistem tutulumları açısından değişik oranlar bildirilmiştir. |
Fretzayas A ve ark.11 HSP’de %91,8 oranında eklem tutulumu, %40,5oranında da GİS tutulumu bildirmişlerdir. |
Assadi F5 ise, 45 vakalık bir seriile yaptığı çalışmasında eklem tutulum oranını, %73,3 GİS tutulumoranını da %68,6 olarak bildirmiştir. |
Ülkemizde Peru H ve ark.yaptıklarıbir çalışmada da eklem tutulum oranını %66, GİS tutulum oranını da%56 olarak bildirmişlerdir. |
Aynı çalışmada GİS tutulumu olan 144vakanın 8’inde invajinasyon geliştiği ve bunların 3’ünün opere olduğu geri kalan 5 vakanın steroid tedavisi ile veya spontandüzeldiği bildirilmiştir12. |
Hastalarımızın başvuru esnasında 14’ünde invajinasyon mevcuttu. |
Bunlardan 3’ü inkompletinvajinasyon olarak değerlendirildi. |
İnvajinasyonlu 1 hasta opereedilirken geri kalan 13 hasta klinik izlem esnasında spontandüzeldi. |
Yaş grupları ile invajinasyon arasındaki ilişki istatistiksel olarakincelendi, ancak anlamlı bir ilişki saptanmadı. |
HSP’de SSS tutulumu, böbrek tutulumu gibi hayatı tehdit eden birdurumdur. |
Baş ağrısı, bilinç değişiklikleri ve konvülsiyonlar en sık görülennörolojik bulgulardır13. |
Almanya’da yapılan bir çalışmada HSP’denörolojik tutulum oranı %2 gibi çok düşük bulunmuştur14. |
Vakalarımızda SSS tutulumu %0,9 oranındaydı. |
Nong ve ark.4 Taywan’da HSP ile ilgili 15 yıllık deneyimlerini sunduklarıçalışmalarında vakaların büyük çoğunluğunda deri döküntülerininbacaklarda ve kalçalarda olduğunu bildirmişlerdir. |
Başka çalışmada isegövde ve üst ekstremitede döküntü görülme oranı %35,1 olarakbildirilmiştir15. |
Aynı çalışmada %9,6 oranında persistan purpura raporedilmişken bizim vakalarımızın hiç birinde persistan purpurayarastlanmadı. |
Vakalarımızın deri tutulumlarını değerlendirdiğimizdehastaların tamamında başvuru esnasında bacakta döküntümevcuttu. |
Yüz yedi hastada gluteal bölgede döküntügörülürken 58 hastada kollarda, 56 hastada ellerde, 29 hastada ise gövdede döküntü tespit edildi. |
HSP genellikle kendini sınırlayan ve iyi prognozlu bir hastalık olmasınarağmen, böbrek tutulumu morbidite ve mortaliteden büyük orandasorumludur. |
Prognozu böbrek tutulumu belirler. |
Çocukluk yaş grubuHSP’li vakaların yaklaşık %2080’inde böbrek tutulumunun görüldüğübildirilmiştir16,17.Şikago’da yapılan bir çalışmada, HSP’li vakaların%88,6’sında hematüri, %66,7’sinde hematüri ve proteinüri , %17,8’inde nefrotik sendrom, %8,9’unda akutnefritik sendrom ve %13,3’ünde nefritiknefrotik sendrom tespitedilmiştir5. |
Aynı çalışmada hastalığın başlangıcında ve seyri esnasındanefritiknefrotik sendrom gelişmesinin glomeruler hastalığın şiddetinibelirleyen anlamlı bağımsız bir belirteç olduğu sonucuna varılmıştır5. |
Fretzayas A. ve ark.11 ise HSP’li hastalarda renal tutulum oranını %25,7olarak bulmuşlar ve çalışmalarında böbrek tutulumu olan 19 hastadan2’sinde kalıcı mikroskobik hematüri saptamışlardır. |
Çalışma grubumuzdarenal tutulumu olan hastaların tamamında hematüri görülürken, 29 hastada hematüri ve proteinüri birlikte görüldü. |
Renal tutulumuolan hastalardan 7’sine böbrek biyopsisi uygulandı, 2 hasta biyopsi için ileri merkeze sevk edildi, 1 hastaya ise biyopsiendikasyonu konulmasına rağmen ailenin renal biyopsiyi kabul etmemesiüzerine biyopsi yapılamadı. |