text
stringlengths
7
4.73k
Meditasyon,dua, ilahi ve benzer uygulamalar genellikle herbalizm ile kombineedilerek uygulanır19.
Geleneksel Çin Tıbbı: Çinde binlerce yıldır uygulanan, iyi gelişmiş birsistemdir.
Sistem insan vücudunu bir bütün olarak ve doğanın bir parçasıolarak görür.
Vücut ve doğa arasındaki bu harmoninin bozulmasıhastalıkların temelini oluşturmaktadır.
Bu harmoniyi tekrar tesis etmekiçin sıklıkla, Çin bitkisel ilaçları, akupunktur/moksibüsyon, Tui Na ,zihin/vücut egzersizi ve Çin diyet tedavisi gibi yöntemler kullanılır20.
Bitkisel Tıp: Hastalıkların tedavisinde botanik reçeteler kullanılmasıdır.
Bitkilerle iyileştirme en eski yöntemlerden biridir.
Avrupa ve ABD’debitkisel ilaçların tüketimi çok hızlı bir şekilde artmaktadır.
Bu bitkiselilaçlar genellikle eczanelerde, yiyecek satan dükkanlarda ve hattamanavlarda bile satılmaktadır.
Bunun nedeni doğaya geri dönüş olarakaçıklanmaktadır.
Tamamlayıcı/Alternatif Tıp ve DermatolojiTürk derm2012; 46: 626Dua: Zihinvücut etkileşimli bir TAT yöntemi ve spiritüel tedavinin birparçası olarak kabul edilmekle birlikte kişilerin her gün ya da bazızamanlarda yaptıkları kişisel duaların TAT olarak kabul edilmemesiniönerenler de vardır22.
Yapılan bir çalışmada TAT kullanım oranı, hastalıkiçin yapılan kişisel dualar çıkarıldığında, %62’den %36’ya düşmüştür.
Dolayısıyla bu tür duaların TAT kullanım oranlarında enflasyona yolaçacağı ileri sürülmüştür23.
TAT Konusundaki ÇalışmalarHastalarımızın TAT yöntemlerine bilgimiz dışında başvurduklarınıdüşünürsek, dermatalojik sorunu olan hastaların TAT kullanım oranı vebu tür yöntemleri tercih edenlerin demografik özelliklerini saptamakönemli olabilir.
TAT kullanımının etki ve yan etkileri hakkında yeterlibilimsel veri olmadığından, hastaların bu yöntemlere yaklaşımlarınınsaptanması, bu tür yöntemlerden en azından daha az zarar görmelerinindermatologlar tarafından sağlanabileceğini düşündürmektedir.
Buamaçla yapılan çalışmalar hasta ve/veya hekimlerin bu yöntemlere bakışaçılarını öğrenmek ve bu yöntemlerin bilimsel açıdan etkilerinideğerlendirebilmek arasındaki bir spektrumda yapılmaktadır.
Türkiye’de de belli hasta gruplarının TAT kullanımları ile ilgili yapılan anketçalışmaların bir kısmı hemşirelik okulları tarafından yapılmıştır2429.
Buçalışmalardan birinde ebelerin hamile hastalara TAT önerme oranları%58,9 olarak tespit edilmiş ve önerilenler arasında bitkisel tedaviler, diyetve egzersiz en sık olarak bildirilmiştir24.
Bir başka çalışmada ise astımlı,kronik obstrüktif akciğer hastalığı olanlarda TAT kullanım oranı %86,3olarak bildirilirken, bir diğerinde sadece astımlılarda bu oran %63 olaraksaptanmıştır25,26.
Kanserli hastalarda uygulanan bir başka çalışmada,hastalar TAT kullanımındaki ilk bilgileri çoğunlukla arkadaş çevresi ya dabasından öğrendiklerini bildirmişlerdir27.
Kronik böbrek hastalığı olanhastalarda uygulanan bir çalışmada ise TAT kullanımı %25,2 oranındaolan hastaların %78,3’ü bunu tam bir iyileşme umuduyla kullandıklarınıbildirmişlerdir28.
Tıp fakültesi öğrencileri ve hemşirelik okuluöğrencilerinin TAT kullanımına yaklaşımları ile ilgili bir çalışmada ise,hemşirelik okulu öğrencilerinin TAT’ın eğitim müfredatına dahil edilmesikonusuna tıp fakültesi öğrencilerinden daha sıcak yaklaştığı tespit edilmiştir29.
Yaygın değişken immün yetmezlikli hastalarda yapılan bir anketçalışmasında, hastaların TAT kullanma oranı %83,7 olarak saptanırken,bunların %34,9’u dini yöntemleri kullandıklarını bildirmişlerdir.
Bugrubun sadece %11’i TAT kullandıkları konusunda doktorunubilgilendirmiş ve TAT kullananların %50’si bu tedavilerden yarargördüklerini ifade etmişlerdir30.
Uygulanan bir başka çalışmada iseailelerin, çocukları hastalandığında doktordan önce TAT kullanımınıtercih etme oranı %38 olarak saptanmıştır31.
Diyabetli hastapopulasyonunda uygulanan bir çalışmada hastaların %41’i TATkullanırken, şehirde doğanlar, eğitim seviyesi nispeten yüksek olanlar,daha uzun süredir hasta olanlar, daha genç olanlar ve kalabalık ailelerdeyaşayanlarda TAT kullanım oranı daha yüksek olarak bulunmuştur32.
Yine radyoterapi alan hastalarda uygulanan anket çalışmalarındahastaların TAT kullanma oranı %44,3 olarak saptanırken, en sıkkullanılan tedavinin ısırgan otu olduğu belirlenmiştir33.
Yukarıda görüldüğü gibi, ülkemizde birçok başka grup hastada anketçalışmaları yapılmasının yanında dermatoloji ve veneryal hastalıklarla ilgilihasta gruplarına yapılan birkaç çalışma da mevcuttur.
Bu çalışmalardanbirinde dermatoloji polikliniğine başvuran 1000 hastaya uygulanan anketçalışmada, bu hastaların sadece %12,6’sının TAT kullandığı ifade edilmişve kullanım oranının gençlerde, bekarlarda ve eğitim düzeyi yüksekolanlarda daha fazla olduğu bildirilmiştir.
En çok psoriasis, akne, alopesi,alopesi areata ve verrükada kullanılan yöntemlerin en sık kullanılanları datopikal bitkisel ürünler, dua okuma ve balneoterapi olarak bildirilmiştir.
Yine bu olguların %63,4’übu yöntemlere ait masrafların sosyal güvenlik kurumları tarafındanödenmesine sıcak bakmamaktaydı34.
Bir diğer benzer çalışmada ise TATkullanım oranı %33,5 olarak saptanmıştır35.
Akneli hastalara yönelikyapılan bir başka çalışmada ise hastaların TAT kullanma oranı %55,6olarak bildirilmiş, en sık kullanılanlar ise kozmetik sabunlar, kil ve limonsuyu olarak tespit edilmiştir, melasma ve akne vulgarisli hastalarda yapılanbir diğer çalışmada ise bu oran %52,1 ve kullanılan tüm ürünler debitkisel ürünler olarak bildirilmiştir36,37.
Uluslararası alanda yapılan çalışmalar ülkemizde yapılanlardan çok dahaeski dönemlere aittir ve hala yapılmaya devam edilmektedir.
Yapılan birçalışmada, son bir yıl içinde deri problemi olduğunu söyleyenlerin%49,4’ünün herhangi bir nedenle TAT kullanma hikayesinin mevcutolduğu, yine bu grubun sadece %6’sının bunu spesifik bir deri hastalığıiçin kullanmış olduğu bildirilmiştir.
TAT kullandığını ifade edenlerde,kullanmayanlara göre deri hastalığının daha sık olduğu, fakat derihastalığının mı yoksa TAT kullanımının mı daha önce olduğusaptanamamıştır.
Bu çalışmada en sık kullanılan yöntem isevitamin/mineral olmayan doğal bitkisel ürünler olarak saptanmıştır.
Yineaynı çalışmada 65 yaşının üstündeki deri problemi olan hastaların diğergruplara nazaran daha az TAT kullandığı halde, 2564 yaş grupları isedaha çok TAT kullanmaya eğilimliymiş.
Eğitim düzeyi arttıkça TATkullanma olasılığı da artıyormuş.
TAT’ı spesifik bir deri hastalığı içinkullananların sadece %16,9’u bu kullanımı doktoru ile paylaşmış.
Spesifikderi hastalıkları için TAT kullanımının en sık nedeni konvansiyoneltedavilerle birlikte kullanılarak tedavinin etkilerini arttırmak olarakaçıklanmış , ikinci en sık neden TAT kullanımının ilginç olabileceği, son neden ise konvansiyonel tedavilerin başarısız olması olarak bildirilmiştir1.
Fleischer ve ark.psoriyasisli 317 hasta ile yaptıkları bir çalışmada,hastaların %62’sinin TAT kullandığını ve kullananların PASI indekslerinindaha kötü olduğu saptamışlardır3.
Simpson ve arkadaşları ise, 70 atopikdermatitli hastada yaptıkları çalışmada TAT kullanım oranını %50,4olarak bulmuşlardır2.
Yine yapılan bir başka çalışmada deri probleminedeniyle en sık kullanılan 10 bitkisel ürün arasında yoğunluklakullanılanların antikoagülan etkileri olan ürünler olduğu bildirilmiştir.1.
Benzerbir çalışmada ise en sık kullanılan bitkisel ürünlerden olan ekinazyayakarşı atopik hastaların %20’sinde IgE antikorları saptanmıştır38.
Tayvan’da bir dermatoloji polikliniğine başvuran hastalara uygulananankette, dermatolojik sorunlar için %41 oranında TAT kullanıldığı ve buoranın <30 yaş, >50 yaş üstünde daha yüksek olduğu belirlenmiştir39.
Yine İngiltere’nin 2 ayrı bölgesinde yapılan çalışmada da dermatolojipolikliniğine başvuran hastaların üçte birinden fazlasının TATyöntemlerine başvurduğu, bunların da %45’den fazlasının bu yöntemidermatolojik sorunları için kullandığı bildirilmiştir40.ilaç etkileşimlerine veBazı TAT kullanımlarının ters etkilere, konvansiyonel tedavilerin yeterli kullanılmasını engellemeye nedenolmaları sebebi ile, bu konuda doktor ve hastanın açık olarakkonuşmaları önem kazanmaktadır.
Türk derm2012; 46: 626Doğan ve ark.
Tamamlayıcı/Alternatif Tıp ve Dermatoloji65kullanımını doktorlarıyla paylaşmadıkları bildirilmiştir41.
Yapılan bir diğerçalışma ise dermatologların hastaların TAT kullandığını tahmin etmeyetilerinin oldukça düşük olduğunu göstermektedir42.
Ülkemizde,dermatologların TAT konusuna yaklaşımlarını içeren herhangi birçalışmaya ise rastlanmamıştır.
Fakat bu tür çalışmalar uluslararası alandaaz da olsa mevcuttur.
İtalya’da dermatologlar arasında yapılan bir çalışmada; dermatologların%88,3’ü hastaların kendilerinden TAT konusunda tavsiye istediğini ifadeetmişlerdir.
Yine dermatologların %30’u hastalarıyla TAT konusundakonuşmalarının gereksiz olduğunu savunmuşlar ve buna temel olarak daTAT’ın etkisiz olduğu ya da kendilerinin bu konuda yeterli bilgilerininolmamasını göstermişlerdir.
Bu çalışmada, şahsen TAT kullandığını ifadeeden doktorların hastalara TAT önerme oranının isediğerlerinden daha yüksek olduğu bildirilmiştir41.
Bir diğer çalışmadadoktorların %60’nın TAT konusunda eğitime sıcak baktığı ifadeedilmiştir43.
Ülkemizde bu konuda Bursa’da pratisyen hekimlerle yapılanbir anket çalışmasında hekimlerin %74,4’nün TAT konusunda daha çokşey bilmek istedikleri, %51’inin TAT’ın etkili olabileceğine inandığı,%38’inin inanmadığı, yine hekimlerin %29’nun kendilerinin de TATkullandığı belirtilmektedir44.
SonuçBütün bu çalışmalar metod ve kalite açısından birbirlerinden çok farklıolmakla birlikte özetlemek gerekirse, Türkiye’de genel hastapopülasyonunda TAT kullanım oranı %25,286,3 aralığındayken, buoran dermatoloji hastalarında %12,6 55,6 arasında değişmekteydi.
Uluslararası çalışmalarda dermatoloji hastaları arasındaki TAT kullanımoranı ise %3362 aralığında görülmektedir.
Hastaların çoğudoktorlarından TAT konusunda tavsiye isterken, çok az bir kısmıkullandıkları TAT yöntemlerini doktorlarıyla paylaşmışlardır .
Doktorların TAT konusunda daha bilgili olmak için eğitimisteme oranları ise %6074,4 aralığındaydı.
TAT yöntemleri, tam olarak belirlenemeyen yapıları, etkileri konusundauygulayıcıların farklı iddiaları ve güvenilirlikleri nedeniyle oldukçatartışmalıdır.
Alternatif tıp diye bir şeyin olmadığı, etkisi kanıtlanmış tıpya da kanıtlanmamış tıptan bahsedilebileceği de ifade edilmektedir45.
Alternatif kanser tedavisi ile ilgili bir derlemede bu tür tedavilerinetkilerinin kanıtlanamadığını söylemenin yanlış olduğu, aksine alternatifkanser tedavileri ile ilgili yapılan çalışmalarda bu tedavilerinetkilerinin olmadığının gösterildiği, yani etkili olabilecekleri söylemininçürütüldüğü ifade edilmiştir46.
TAT konusuna çok sıcak bakmayanların varlığının yanında bukonuların tıp okullarında eğitim müfredatına konması gerektiğinisavunanlar da vardır.
Gaylord ve arkadaşları, TAT kullanımınınoldukça artması, konvansiyonel ilaçlarla etkileşimlerinin etkili birşekilde kontrol edilebilmesi, TAT konusundaki araştırmaların bilimselkalitelerinin arttırılabilmesi, kültürel iletişimde pozitif etkileşiminolabileceği gibi nedenlerle ABD’de tıp fakültelerinde eğitimprogramlarına TAT ile ilgili eğitimlerin de dahil edilmesi gerektiğiniifade etmişlerdir47.
Almanya’da ise 2003 yılında tıp eğitimindefakülte öğrencilerinin eğitim programına yasal olarak dahil edilmesinerağmen, TAT kullanımına yaklaşım hala çok tutucudur.
Bu konudakieğitim ise şu ana kadar çok geliştirilememiştir ve kanıta dayalıterapötik ve tanısal yöntemleri içeren bir öğrenci ders kitabı vemüfredatı hala yoktur.
Tıp fakültesi yöneticilerinin %39’nun TATtedavilerini bırakmak konusunda pozitif, %31’inin ise negatif yaklaşımda olduğu dasaptanmıştır48.
Bazı yazarlar ise, insanların çoğunun alternatif tedavi değil detamamlayıcı tedaviyi tercih ettikleri göz önüne alındığında, bundansonra yapılacak TAT ile ilgili randomize çalışmalarda, hastalarakonvansiyonel zorunda olmadıklarınınbildirilmesini, hastalarla TAT kullanımlarının tartışılmasını, hem hastahem de doktorun deri hastalıklarının tedavi ve bakımını optimize etmekiçin ellerinden geleni yapmasını ve bazı TAT şekillerinin potansiyel yanetkilerinin de akılda tutulması gerektiğini ifade etmişlerdir1.
Bir başka grup yazar ise TAT’ın hala sistematik olarak öğretilememesininnedenlerini aşağıda sayılan birkaç faktöre bağlamışlardır: TAT’ınüniversite eğitimine dahil edilmesinin bu metodların kabul edilmesiolarak yorumlanabileceği, pratik deneyim ve bilgi eksikliği, derslerdenelere odaklanılacağının bilinememesi, TAT taraftarları ve karşıtlarıdışında objektif bir bakış açısına sahip kalifiye öğretim üyesi yokluğu,tedaviye devam edeceklerininhastaların nereye kadar bu bilinememesi49.
ABD’de 125 tıp fakültesini içeren bir anket çalışmada okulların%64’ünün TAT ya da onunla ilgili bir konuda elektif kurslardüzenledikleri bildirilmiştir.
Eğitim formatları ders, uygulayıcılartarafından yapılan gösteriler ya da hasta sunumları şeklindeyken, en sıkişlenen konular ise karyopraktik, akupunktur, homeopati, bitkiseltedaviler ve zihinvücut teknikleriydi50.
Bütün bu çalışmalar ve bilgiler gözönüne alındığında dermatolojiksorunları olan hastaların tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yoğunbir şekilde TAT’ı kullandıkları öngörülebilir.
Bu konuda hemdermatologların yaklaşımı, hem de halkın TAT kullanım oranı ve buyöntemlerle ilgili fikirlerini içeren detaylı anket çalışmalarına gereksinimoldukça açıktır.
Fakat diğer ülkelerde yapılan çalışmalar da göstermektedir ki, TAT’ındermatolojiyi ilgilendiren konuları dermatoloji pozitif bilimi içindeincelenmeli ve ciddi kanıta dayalı çalışmalar ve araştırmalar ile bilgisahibi olunarak hastaların bu tür ürünlerden, ki bazılarının ciddi yanetkileri kanıtlanmıştır, öncelikle zarar görmesinin önlenmesi, devamındada kanıta dayalı etkilerden yararlanmaları sağlanmalıdır51,52.
Sonuç olarak, dermatoloji hastalarının çoğunun TAT metodunudenediğini bilen ya da tahmin eden doktorların çoğu da, günlükpratiklerinde hastalarından gelecek soru ve sorunlara daha bilinçliyaklaşabilmek için bu metodların öncelikle zararları, içerikleri,etkileşimleri ve varsa yararları konusunda daha çok bilgi sahibi olmakistemektedirler.
Bu şekilde hastalar da öncelikle bu tür metodlarıntehlikelerinden korunabileceklerdir.
Ayrıca ABD ve bazı diğer ülkelerdeTAT kullanımı lisansa bağlanmış ve çeşitli yaptırımlar öngörülmüştür.
Butür uygulamaların sağlık konusunda oldukça büyük bir pazar olanülkemizde de yakın gelecekte var olacağı olasılığını düşündüğümüzde,bu sürece hazırlıklı olmak ve gerekli kontrol mekanizmalarının içindebulunmak oldukça mantıklı gibi görünmektedir.
Dolayısıyla bu konuda gereken eğitim programlarının planlanabilmesi, uygulanabilmesi ve oluşturulabilecek üst kurullardagörev alınabilmesi amacıyla gerekli alt yapının hazırlanabilmesi için birbaşlangıca gereksinim olduğu konusu detaylı olarak tartışılmalıdır.
Kutlu S, Ekmekçi TR, Köşlü A, Purisa S: Dermatoloji polikliniğine başvuranolgularda tamamlayıcı ve alternatif tıp yöntemlerinin kullanımı.
Bilgiç Ö, Ak M: Akne vulgarisli hastalarda tamamlayıcı ve alternatif tıpuygulamaları.
Durusoy Ç, Güleç AT, Durukan E, Bakar C: Dermatoloji polikliniğine başvuranakne vulgaris ve melasma hastalarında tamamlayıcı ve alternatif tıp kullanımı:Anket çalışması.
Ori ji nal Araş tır maOri gi nal In ves ti ga ti onDOİ: 10.4274/Turkderm.1668067Birinci Basamak Sağlık Kuruluşlarında Çalışan HekimlerinDeri ve Zührevi Hastalıklar ile İlgili Deneyimleri veMezuniyet Öncesi Eğitim Hakkındaki GörüşleriThe Experiences of Primary Care Physicians on Dermatological Disordersand their Opinion of Undergraduate Education Tahsin Aybal, Serkan Güme, Muzaffer Kahyaoğlu, Nida Kaçar*, Şeniz Ergin*Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi, 5.
Dönem Öğrencileri ve *Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı, Denizli, TürkiyeÖzetAmaç: Dermatolojik yakınması olan hastaların büyük bölümü ilk olarak 1. basamak sağlık kuruluşlarına başvurmaktadır.
Buçalışmada 1. basamakta görevli hekimlerin Deri ve Zührevi hastalıklar ile ilgili deneyimleri ve mezuniyet öncesi eğitim hakkındakigörüşlerinin araştırılması amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem: On beş soruluk anket hazırlanarak bu anket Denizli il merkezindeki tüm aile ve toplum sağlığı merkezlerinde görev yapmakta olan hekimler tarafından doldurulmuştur.
Bulgular: Denizli ilindeki ASM ve TSM’lerinde çalışmakta olan 142 hekimden 124’üne ulaşıldı.
Ulaşılan hekimlerden 65’i anketimiziyanıtladı.
Hekimlerin çalıştığı kurumların %42,8’inde okul taraması ve/veya halk eğitimi şeklinde dermatolojik koruyucu hekimlikhizmetleri verildiği kaydedildi.
En sık karşılaşılan hastalıklar ekzema , mikoz , ürtiker , akne vepsoriyazis olarak tanımlandı.
Birinci basamak sağlık kuruluşlarında rutinde kullanılmayan tanı ve tedaviye yönelikgirişimlerden en sık dermatoskop kullanma gereksinimi, 1. basamakta kolaylıkla kullanılabilecek tanısal yöntemlerden de en sıkpotasyum hidroksit ile direkt mantar bakısı ve Wood incelemesi eğitimi gereksinimi duyulduğu saptandı.
Hekimlerin mezuniyetöncesi almış oldukları Deri ve Zührevi Hastalıklar staj süresinin ortalama 3,5±2 hafta olduğu saptandı ve hekimlerin büyük bölümü bu sürenin yeterli olmadığını belirtti.
Poliklinik eğitiminde primer hasta muayene ederek yer alınması , eğitimsürecinde 1. basamak sağlık kuruluşlarının yer alması , intörnlükte dermatolojiye yer verilmesi ve olgutartışmaları mezuniyet sonrası pratik yaklaşıma en fazla katkı sağlayacak eğitim etkinlikleri olarak belirtildi.
Sonuç: Bu çalışma 1. basamak sağlık kuruluşlarında çalışan hekimlerin dermatolojik yakınma ile gelen hastaya yaklaşımları hakkındaönemli veriler ortaya koymaktadır.
Hekimlerin mezuniyet öncesi eğitim ile ilgili görüşleri de mezuniyet sonrası tecrübelerlebirleştirilerek yanıtlanmış olması nedeni ile önem taşımaktadır.
Key Words: Dermatology, education, practitioner, primary careGi rişTürkiye’de, tıp fakültelerinde verilen Deri ve Zührevi Hastalıklar eğitimigenellikle dönem 5 öğrencilerine verilen zorunlu 1 aylık staj süresi ilesınırlıdır.
Staj süresince öğrencilere hem teorik ders anlatılmakta hemde öğrencilerin poliklinik ve klinik çalışmalarına katılımısağlanmaktadır.
Tıp fakültesi mezunları birinci basamak sağlıkhizmetleri veren kuruluşlarda çalışmaktadırlar.