mustozsarac's picture
Add new SentenceTransformer model.
54d7534 verified
|
raw
history blame
116 kB
metadata
base_model: sentence-transformers/multi-qa-mpnet-base-dot-v1
datasets: []
language: []
library_name: sentence-transformers
pipeline_tag: sentence-similarity
tags:
  - sentence-transformers
  - sentence-similarity
  - feature-extraction
  - generated_from_trainer
  - dataset_size:62964
  - loss:MultipleNegativesRankingLoss
widget:
  - source_sentence: Google, Fransa Rekabet Kurumu'nun verdiği cezayı temyize götürecek
    sentences:
      - >-
        Google France'ın Yönetim Kurulu Başkanı Sebastien Missoffe, Rekabet
        Kurumunun ceza kararının bazı unsurlarına katılmadıklarını ve ”eser
        sahibinin haklarına komşu hakları uygulamak için gösterdikleri çabaya
        karşın ceza miktarını fazla bulduklarını” belirtti. Missoffe, Fransa'da
        imzalanan anlaşmalara sadık kaldıklarını ve eser sahibinin haklarına
        komşu hakları tanıdıklarını ifade etti. Rekabet Kurumunun geçen ay
        kendisinden istediği ”yayınevleri ve basın ajanslarına telif hakkına
        tabi içeriklerinin kullanımı için ücret teklifi sunması” ihtarına
        uyduklarını aktaran Missoffe, ”Teklifimizi 1200'den fazla gazete
        yayımcısına götürdük, anlaşmalarımızın belli yönlerini değiştirdik”
        dedi. Google'ın başvurusu Paris Temyiz Mahkemesinde incelenecek.
      - >-
        Anadolu Efes, ligde 15 kezle en fazla şampiyonluk yaşayan takım unvanına
        sahip. Adını 2011-2012 sezonunda Anadolu Efes olarak değiştiren Efes
        Pilsen, lig tarihinde ilk şampiyonluğunu 1978-1979 sezonunda kazandı.
        Lacivert-beyazlılar, ligde 2001-2002, 2002-2003, 2003-2004 ve 2004-2005
        sezonlarında üst üste 4 şampiyonluk yaşadı. Anadolu Efes, Süper Lig'de
        son olarak 2020-2021 sezonunu şampiyon tamamladı. Fenerbahçe'nin 10
        şampiyonluğu var Fenerbahçe'nin Basketbol Süper Ligi'nde 10 şampiyonluğu
        bulunuyor. İlk şampiyonluğunu 1990-1991 sezonunda yaşayan
        sarı-lacivertli takım, daha sonra 16 yıl şampiyon olamadı. 2006-2007
        sezonunda Ülker ile sponsorluk anlaşması imzalayan ve Fenerbahçe Ülker
        olarak ligde mücadele eden sarı-lacivertliler, 16 yıl aradan sonra
        şampiyon olarak, kulübün 100. yılında hasretine son verdi. Fenerbahçe
        Ülker, 2007-2008 sezonunda da şampiyonluğa ulaşıp tarihinde ilk kez üst
        üste iki kez zirveye çıktı. Efes Pilsen'e 2009-2010 sezonunda play-off
        final serisinde 4-2 üstünlük kurarak şampiyon olan sarı-lacivertliler,
        sonraki iki şampiyonluğunu Galatasaray'a karşı elde etti. Fenerbahçe
        Ülker, 2010-2011 sezonunda play-off finalinde rakibini 4-2 ile geçerek
        kupayı kaldırdı. Sarı-lacivertliler, 2013-2014 sezonunda da 3-3
        eşitliğin olduğu play-off final serisinde Ülker Spor ve Etkinlik
        Salonu'ndaki son maça sarı-kırmızılı takım çıkmayınca, 6. kez şampiyon
        olarak rakibini şampiyonluk sayısında geride bırakmayı başardı.
        Fenerbahçe, 2015-2016 sezonunda Anadolu Efes'i geçerek 7, 2016-2017
        sezonunda da Beşiktaş Sompo Japan'a play-off finallerinde üstünlük
        sağlayarak 8. kez şampiyonluğunu elde etti. Sarı-lacivertli takım,
        2017-2018 sezonunda play-off finallerinde TOFAŞ'ı geçerek 9.
        şampiyonluğuna ulaştı. Fenerbahçe, geçen sezon da play-off finallerinde
        Anadolu Efes'e üstünlük sağlayarak 10. şampiyonluğunu kazandı.
        Galatasaray 5 kez şampiyon oldu Galatasaray, Basketbol Süper Ligi'nde 5
        kez şampiyonluk kupasını müzesine götürdü. Sarı-kırmızılı takım, ilk
        şampiyonluk kupasını 1968-1969 sezonunda kazandı. Ligde play-off
        sistemine geçildikten sonra 1984-1985 sezonunda finalde Fenerbahçe'ye ve
        1985-1986 sezonunda da Efes Pilsen'e 2-1'lik üstünlük kurarak üst üste
        iki kez şampiyonluk kupasını müzesine götüren sarı-kırmızılılar,
        1989-1990 sezonunda da play-off finalinde Paşabahçe'yi 3-1 ile geçerek
        şampiyonluk yaşadı. Ligde 2012-2013 sezonunda play-off finalinde
        Banvit'e 4-1 üstünlük kuran sarı-kırmızılılar, 23 yıllık şampiyonluk
        hasretine son verdi ve 5. şampiyonluğunu kazandı. Galatasaray, 2013-2014
        sezonunda play-off final serisinde yönetim kurulunun kararıyla son maça
        çıkmadı. Türkiye Basketbol Federasyonu Yönetim Kurulu, play-off final
        serisinin 7. maçını 20-0 Fenerbahçe Ülker lehine tescil ederek,
        sarı-lacivertli takımı şampiyon ilan etti. Beşiktaş'ın 2 şampiyonluğu
        var Beşiktaş, ligde iki kez şampiyonluğa ulaştı. Siyah-beyazlılar,
        1974-1975 sezonunda 57 puanı bulunan Galatasaray'ın önünde 60 puanla
        ligi ilk sırada tamamlayarak, ilk şampiyonluğunu elde etti. Beşiktaş,
        2011-2012 sezonunda ise play-off final serisinde Anadolu Efes'e 4-2
        üstünlük kurup, 37 yıl sonra mutlu sona ulaşarak ligde ikinci kez
        şampiyon oldu. Eczacıbaşı da 8 kez şampiyonluk sevinci yaşadı Basketbol
        şubesini yıllar önce kapatan Eczacıbaşı, ligde 8 şampiyonluk kazandı.
        Ligde İTÜ 5, Ülkerspor da 4 kez kupayı müzesine götürdü. İlk şampiyon
        Altınordu 1966-1967 sezonuyla başlayan Deplasmanlı Erkekler Basketbol
        Birinci Ligi'nde ilk şampiyonluğu Altınordu kazandı. Ligde 1983-1984
        sezonunda play-off sistemine geçildi ve bu tarihten itibaren lig
        şampiyonu, play-off maçlarının ardından belirlendi. Pınar Karşıyaka ve
        TOFAŞ'ın ikişer, Muhafızgücü'nün de ligde bir şampiyonluğu bulunuyor.
        2019-2020 sezonunu tamamlanamadı Basketbol Süper Lig'inde 2019-2020
        sezonu yeni tip koronavirüs salgını nedeniyle tamamlanamadı. Salgın
        nedeniyle lige 23. hafta maçlarının ardından 19 Mart'ta ara verilirken,
        Türkiye Basketbol Federasyonu Yönetim Kurulu 11 Mayıs'ta sezonu şampiyon
        ilan edilmeden ve küme düşme olmadan sonlandırma kararı aldı.
        Şampiyonlar Basketbol Süper Ligi'nde şampiyon olan takımlar şöyle:
      - >-
        Markaların ve perakendecilerin sınır ötesi bir e-ticaret şirketi
        kurmalarına yardımcı olan Flow, New Enterprise Associates liderliği
        üstlendiği B Serisi yatırım turunda 37 milyon dolar yatırım aldığını
        açıkladı. Yatırım turuna katılan diğer isimler American Express
        Ventures, Latitude Ventures, Liza Landsman oldu. 37 milyon dolarlık yeni
        yatırımla birlikte Flow'un aldığı toplam yatırım miktarı 55 milyon
        dolara yükseldi. Şirket, 37 milyon doları Flow'ın satış ve pazarlama
        ekibini genişletmek ve ürünü geliştirmek için kullanacağını açıkladı.
        Flow CEO'su Rob Keve, sosyal medya ve dijital pazarlamanın büyüsü
        sayesinde, tüketiciye yönelik birçok markanın globaldeki tüketicilere
        ulaştığını söyledi. Bununla birlikte, bu tüketiciler için gerçek
        alışveriş deneyiminde nakliye genellikle yavaş ya da pahalı olarak
        karşımıza çıkıyor. Ayrıca site yerel ödeme hizmetleri ile bütünleşmekte
        başarısız olabiliyor. Flow ise hem e-ticaret sitesi hem de tüketici için
        bu sorunları ortadan kaldırmayı hedefliyor. Flow, mevcut e-ticaret
        platformlarının en üstünde yer alıyor. Böylece alışveriş deneyimi yerel
        fiyatlandırma ve ödeme seçenekleriyle otomatik olarak konumlarına
        uyarlanıyor. Ayrıca, Flow'un taşıyıcılarla olan ilişkileri sayesinde,
        uluslararası nakliye zamanında ve uygun fiyatlı hale getiriliyor. Bir
        işletme, halihazırda uluslararası denizcilik fırsatları ve dağıtım
        merkezlerine sahip olsa bile lojistik yönetimi için Flow'u
        kullanabiliyor. 2015 yılında kurulan şirketin müşterileri arasında MZ
        Wallace ve Charles & Colvard gibi çok kanallı işletmelerin yanı sıra
        MVMT Watches gibi online markalar da bulunuyor. Flow, müşterilerinin
        yıldan yıla yüzde 200 oranında arttığının altını çiziyor.
  - source_sentence: Arama
    sentences:
      - >-
        Zorunlu Çerezler Bu çerez, insanlarla botları ayırt etmek için
        kullanılır. Bu, web sitelerinin kullanımı hakkında geçerli raporlar
        hazırlamak için kullanılmakta olup web sitesi için faydalıdır. İşlevsel
        Çerezler Kullanıcının web sitesinin seçtiği dil sürümünü hatırlar.
        Performans/Analitik Çerezler Ziyaretçinin web sitesini nasıl
        kullandığına ilişkin istatistiksel veriler oluşturmak için kullanılan
        benzersiz bir kimliği kaydeder. Google Analytics tarafından talep
        oranını kısmak için kullanılır. Kabul et Reddet Reklam/Pazarlama
        Çerezleri Bu çerez, Alexa Analytics'e gönderilen tüketici davranışları
        hakkında bilgi toplamak için kullanılır. (Alexa Analytics bir Amazon
        şirketidir.)
      - >-
        Taipei Intel Developer Forum‘da tanıtılan UrbanMax isimli ürün, Intel’in
        dizüstü ve netbook arasında gelip giden bir tasarım şeklini gösteriyor.
        UrbanMax, 11,1 inç (28 cm) köşegene sahip dokunmatik ekranıyla birlikte
        Windows Vista işletim sistemi çalıştıran hafif bir dizüstü bilgisayar.
        Aslında ilk bakışta bir tablet; fakat alt tarafından çıkan klavye, düz
        bir yüzeye yerleştirildiğinde açılarak bir dizüstü bilgisayara
        dönüşüyor. Tabii, etkin olarak kullanabiliyorsanız, her zaman bir ekran
        klavyeniz var. {pagebreak::İçinde Neler Var?} İçinde Ne Var? UrbanMax
        isimli prototip, içinde MacBook Air’larda kullanılan ufaltılmış bir Core
        2 Duo işlemci barındırıyor. 1366×768 piksellik ekran yeterince keskin
        bir görüntü üretecek kadar piksele sahip durumda. Ayrıca bu küçük
        makinede HD video oynatabilmek de mümkün olacak deniliyor. Enerji
        tasarrufu açısından bir de SSD maliyetini bu ürüne eklememiz gerekiyor.
        Bunların haricinde içinde Intel’in en son geliştirdiği ve her türlü
        kablosuz bağlantı teknolojisini de destekleyen bir kart olduğu düşüncesi
        çok yanlış değil. :: UrbanMax, dev bir iPhone’a benziyor mu? Bilgi için:
        Intel Yazan: Berkin Bozdoğan
      - >-
        By Euronews Fransa'da aşırı sağcı lider Marine Le Pen Paris'i ziyaret
        eden Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah El-Sisi'nin Fransa'nın sağlam bir
        müttefiği olmalı dedi. REKLAM Fransa'da aşırı sağcı lider Marine Le Pen
        Paris'i ziyaret eden Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah El-Sisi'nin
        Fransa'nın sağlam bir müttefiği olmalı dedi. Sosyal medya hesabından
        paylaşımda bulunan Le Pen ”Bölgede istikrarın çıpası olan ve ülkesinde
        Müslüman Kardeşleri bastıran Mısır Devlet Başkanı El-Sisi Fransa'nın
        güçlü bir müttefiği olmak zorunda özellikle Türkiye'nin Libya
        konusundaki provokasyonları ve terörizmle mücadele konusunda,”
        ifadelerini kullandı. Bu açıklamada ayrılıkçılık ve radikal İslam'la
        mücadele için hazırlanan tasarının bakanlar konseyine sunulmasından
        birkaç gün önce geldi. Le Pen tasarının doğru yönde atılmış adımlar
        içerdiğini fakat kanunun herkesi hedef almak yerine İslamcılığa daha
        fazla odaklanması gerektiğini belirtmişti. Paris ziyaretinde Fransa
        Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'la bir araya gelecek olan El-Sisi, Libya
        ve terörizmle mücadele dahil bir çok bölgesel konuyu ele alacak. Fransız
        aşırı sağ parti Ulusal Birlik lideri Marine Le Pen sosyal medya
        hesabından bir çağrı yaparak, ülkedeki Ülkü Ocaklarının yanı sıra Milli
        Görüş vakıflarının da kapatılması gerektiğini söylemişti.
  - source_sentence: Manş Denizi'nde bir teknenin batması sonucu en az 31 düzensiz göçmen öldü
    sentences:
      - >-
        BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir. BİST isim ve logosu ”Koruma
        Marka Belgesi” altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas
        edilemez, değiştirilemez. BİST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin
        telif hakları tamamen BİST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Veriler
        tarafından sağlanmaktadır. www.sozcu.com.tr internet sitesinde
        yayınlanan yazı, haber ve fotoğrafların her türlü telif hakkı Mega Ajans
        ve Rek. Tic. A.Ş'ye aittir. İzin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi
        iktibas edilemez. Copyright © 2023 - Tüm hakları saklıdır. Mega Ajans ve
        Rek. Tic. A.Ş.
      - >-
        By euronews Fransa'dan Manş Denizi üzerinden İngiltere'ye geçmeye
        çalışan ve düzensiz göçmenleri taşıyan teknenin batması sonucu en az 31
        göçmen hayatını kaybetti. REKLAM Fransa'dan Manş Denizi üzerinden
        İngiltere'ye geçmeye çalışan ve düzensiz göçmenleri taşıyan teknenin
        batması sonucu en az 31 göçmen hayatını kaybetti. Fransa İçişleri
        Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, düzensiz göçmenlerin Fransa'nın
        Calais kentinden Manş Denizi üzerinden tekneyle İngiltere'ye ulaşmaya
        çalıştığı belirtildi. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, göçmenlerin ölüm
        haberi üzerine yaptığı açıklamada, ilgili bakanların acil olarak
        toplanmasını istedi ve ”Fransa, Manş Denizi'nin mezarlığa dönüşmesine
        izin vermeyecek.” dedi. Manş Denizi'nde yaşanan insani dramın
        sorumlularının derhal bulunacağı sözünü veren Macron, AB Sınır Koruma
        Ajansı'nın (Frontex) Manş Denizi'nde sınır güvenliğinin korunması
        konusunda imkanlarının artırılmasını istedi. Başbakan Jean Castex ise
        ilgili 8 bakanın katılımıyla yarın konuyla ilgili acil bir toplantı
        düzenleneceğini duyurdu. İçişleri Bakanı Gerald Darmanin, göçmenlerin
        yasa dışı bir şekilde denize açılmalarını sağladıklarından şüphelenilen
        4 kişinin gözaltına alındığı duyurdu. İngiltere Başbakanı Johnson acil
        toplantı düzenledi İngiltere Başbakanı Boris Johnson ise ilgili
        bakanlarıyla bu akşam acil bir toplantı düzenleyerek, Manş Denizi'nde
        yaşanan trajediyi görüştü. Johnson daha sonra basına yaptığı açıklamada
        üstü kapalı Fransa'yı suçlayarak, ”Bazı ortaklarımızı, özellikle de
        Fransızları son gelişmelerle ilgili duruma ayak uydurmaya ikna etmekte
        zorlandık, ancak bu konuda tüm ülkelerin karşı karşıya olduğu zorlukları
        anlıyorum.” dedi. Bir balıkçının Manş Denizi'nde cesetler görmesi
        üzerine yetkililere haber verdiği ifade edilen açıklamada, düzensiz
        göçmenleri taşıyan teknenin battığı, yapılan aramanın ardından ilk
        belirlemelere göre 5 düzensiz göçmenin de bilincini kaybettiği
        kaydedildi. İçişleri Bakanı Gerald Darmanin, Twitter hesabından yaptığı
        açıklamada, yaşanan bu dram nedeniyle üzüntü duyduğunu belirtti.
        Düzensiz göçmenlerin tekneyle İngiltere'ye geçişini sağlamaya
        çalışanların suçlu olduğunu ifade eden Darmanin, Calais kentine gideceği
        bilgisini paylaştı. Calais'de bulunan ve kötü şartlar içinde yaşam
        mücadelesi veren çok sayıda düzensiz göçmen İngiltere'ye gitmeye
        çalışıyor. İngiltere'ye bu ay içinde yaklaşık 2 bin göçmenin geleceği
        tahminine karşın sadece ilk 11 günde 3 bin 780 kişi Fransa üzerinden
        ülkeye giriş yaptı. Fransa'nın kuzeyindeki Grand-Synthe kentinde yol
        kenarlarında barınan yaklaşık 1500 düzensiz göçmen, 16 Kasım'da polisin
        düzenlendiği operasyonla barınma merkezlerine taşınmıştı.
      - >-
        Zorunlu Çerezler Bu çerez, insanlarla botları ayırt etmek için
        kullanılır. Bu, web sitelerinin kullanımı hakkında geçerli raporlar
        hazırlamak için kullanılmakta olup web sitesi için faydalıdır. İşlevsel
        Çerezler Kullanıcının web sitesinin seçtiği dil sürümünü hatırlar.
        Performans/Analitik Çerezler Ziyaretçinin web sitesini nasıl
        kullandığına ilişkin istatistiksel veriler oluşturmak için kullanılan
        benzersiz bir kimliği kaydeder. Google Analytics tarafından talep
        oranını kısmak için kullanılır. Kabul et Reddet Reklam/Pazarlama
        Çerezleri Bu çerez, Alexa Analytics'e gönderilen tüketici davranışları
        hakkında bilgi toplamak için kullanılır. (Alexa Analytics bir Amazon
        şirketidir.)
  - source_sentence: Gafele facute de catre autoritatile comuniste
    sentences:
      - >-
        Totul s-a întâmplat sâmbătă după-amiază, când mama celor doi a sunat la
        112 și a spus că fiica ei de 5 ani a fost violată de băiatul de 13. Când
        au ajuns polițiștii la locuința familiei din localitatea Ivănești,
        băiatul de 13 ani deja fugise de acasă. Potrivit unor surse judiciare,
        fata a fost dusă la Institutul de Medicină Legală pentru consult, iar
        politiștii l-au căutat pe fratele ei. După câteva ore, băiatul a fost
        găsit ascuns într-o casă părăsită din localitate. El a fost dus la un
        centru al DGASPC Vaslui, unde a fost audiat de către polițiști în
        prezența unui psiholog. Sora lui este acum acasă, în grija familiei.
        DGASCPC Vaslui a început propria anchetă în acest caz, urmând ca în
        cursul zilei de luni să aibă loc mai multe discuții cu reprezentanții
        familiei.
      - >-
        Costinești, cunoscută ca stațiunea tineretului de pe litoralul românesc,
        este o destinație de vacanță vibrantă și plină de viață, ideală pentru
        cei care doresc să se bucure de soare, mare și distracție. Situată la
        aproximativ 30 de kilometri sud de Constanța, locul atrage anual mii de
        turiști dornici de petreceri, activități recreative și relaxare pe
        plajă. Ce prețuri la cazare sunt în iulie și august 2024? Câți bani
        trebuie să scoți din buzunar pentru o vacanță la Costinești Pe un forum
        dedicat vacanțelor la Costinești, o româncă a dorit să știe dacă va găsi
        cazare pentru perioada 20….23 August, 11 adulți și 10 copii. Iată ce
        detalii a primit: „Mai avem disponibilitate pentru urmatoarele perioade
        * 15-21 iulie, 6 nopti, 1000 lei/noapte * 17-20 august, 3 nopti, 1000
        lei/noapte * 26-31 august, 5 nopti, 800lei/noapte * 1-6 septembrie, 5
        nopti, 800 lei/noapte”. De banii ăștia ai aer conditionat în toate
        camerele, TV, WIFI, terasă amenajată, foisor, grătar, bucătărie complet
        utilată (frigider, cuptor electric, cuptor cu microunde, plită,
        cafetieră, prăjitor de pâine), parcare. Sunt acceptate vouchere de
        vacanță. Plus că te afli la doar 10 minute de plajă! Altcineva are
        disponibile camere duble matrimoniale și triple pentru 19….3 1august
        (160 RON cameră dubla matrimonială/ 200 triplă). Atmosfera stațiunii
        Costinești Stațiunea Costinești este renumită pentru atmosfera sa
        prietenoasă. Plajele sale sunt unele dintre cele mai populare de pe
        litoralul românesc. Cu nisip fin și ape clare, acestea oferă condiții
        excelente pentru plajă și înot. Pentru cei care preferă un loc mai
        liniștit, există și plaje retrase în apropiere, unde se pot bucura de
        soare într-un cadru intim. Printre atracțiile principale ale stațiunii
        se numără Epava Evanghelia, o navă grecească eșuată pe țărm în anii ’60,
        care a devenit un simbol al Costineștiului. Ambarcațiunea este un loc
        popular pentru fotografii și explorări. Activități recreative În
        Costinești ai la dispoziție o gamă largă de activități recreative pentru
        toate gusturile. Sporturile nautice, cum ar fi windsurfing, kitesurfing
        și jetskiing, sunt foarte populare. De asemenea, poți închiria biciclete
        sau scutere pentru a explora stațiunea și împrejurimile. Pentru turiștii
        cu buget limitat, camping-urile sunt o alegere bună, oferind o
        experiență autentică de vacanță pe litoral. În ceea ce privește
        gastronomia, stațiunea este plină de restaurante și terase care servesc
        preparate tradiționale românești, fructe de mare proaspete și mâncăruri
        internaționale. Costinești are toate ingredientele necesare pentru o
        vacanță de neuitat. Indiferent dacă ești în căutare de petreceri până în
        zori sau de relaxare pe plajă, această stațiune promite o experiență
        memorabilă pentru toți cei care o vizitează.
      - >-
        Ziua de 16 decembrie, inainte de ora 17:00. De dimineata, Securitatea
        Judetului Timis isi desfasoara activitatea normal. ALEX MIHAI STOENESCU
        ADUNAREA. Coloane de timisoreni au inceput sa manifesteze impotriva
        regimului Ceausescu Asa cum am aratat, in jurul orei 8:30, manifestantul
        Simion Cherlea vine sa discute cu Radu Tinu, apoi maiorul va lucra
        impreuna cu locotenent-colonelul Kope R. la intocmirea raportului
        referitor la agentul maghiar Varga Ladislau, cel care luase contact cu
        Ambasada Ungariei. Filajul prezinta si el raportul - liniste. ”In
        dimineata de 16 decembrie 1989, la ora 8:00 - declara in proces Ion
        Florea, fost secretar al Comitetului Judetean Timis al PCR - , am fost
        chemat de Radu Balan, o data cu mine venind si ceilalti secretari: Bolog
        Vasile, Avram Teodorea, Boiboreanu Viorica si Lazureanu Aurel. Balan
        Radu ne-a informat cu privire la cazul Tokes si anume ca in Piata Maria
        s-au adunat trei-patru sute de persoane care-si exprimau opozitia fata
        de masura de evacuare a pastorului ce urma a fi luata.” ”Primul secretar
        ne-a informat ca pentru dezorganizarea acelei manifestatii urmeaza a fi
        infiltrati alti patru-cinci sute de oameni cu diferite responsabilitati
        pe linia muncii de partid sau de sindicat. Ne-a mai precizat ca deja
        printre acesti demonstranti se gasesc lucratori din aparatul
        Inspectoratului Judetean al Ministerului de Interne.” Avand in vedere ca
        la ora 8:00 nu era nimeni in fata casei parohiale, decizia lui Balan
        pare de neinteles. Ea capata un inteles - determinat si de natura
        masurii care urma a fi luata - doar daca in noaptea de 15 spre 16
        decembrie Emil Bobu l-a informat de Nicolae Ceausescu asupra convorbirii
        sale cu Balan, iar Ceausescu l-a sunat tot in aceeasi noapte pe Balan la
        Timisoara si i-a cerut sa ia masura neinspirata, dar tipica lui
        Ceausescu, de a aduce muncitori care sa-i ia la bataie pe manifestantii
        din fata casei lui Tokes. Si Balan, si Bobu au ascuns in proces aceasta
        convorbire de noapte cu Ceausescu, pentru ca ordinul lui Ceausescu se
        afla la originea evenimentelor, iar ei l-au executat, tot ca niste
        oameni lipsiti de judecata. Sa ne uitam la text si sa vedem ce contine.
        Isi poate cineva imagina ”infiltrarea” a 400-500 de cadre ale partidului
        printre 200-300 de manifestanti? Este hilar. Ce fel de ”infiltrare”
        poate fi aceea a unui grup masiv de oameni care depasesc ca numar
        numarul manifestantilor? Nu, este clar ca au fost trimisi la bataie, iar
        aceasta masura este tipica unui singur om - Nicolae Ceausescu. Sa ne
        amintim ca in timpul teleconferintei din 21 decembrie 1989, Ceausescu va
        invoca trecutul sau de membru al grupelor de soc organizate de sovietici
        pe strazile Bucurestilor in anii 1944-1947, pe care populatia i-a
        identificat sub numele de ”mardeiasi”: ”Reamintesc numai ca in Bucuresti
        functionau inainte asemenea grupe si nu indraznea nimeni, nici un
        huligan nu indraznea sa ridice capul pe bulevardele Capitalei. Este
        adevarat, am fost atunci criticati ca sunt prea aspre - este demult - ,
        dar le-am spus ca trebuie sa fie si mai aspre cu cei care incalca
        legile”. Toti biografii, cu exceptia celor platiti de el, confirma
        prezenta lui Nicolae Ceausescu in grupurile de batausi de pe strazile
        Bucurestilor, dar si la conducerea unor astfel de echipe in perioada
        colectivizarii fortate. Dupa ora 9:00 incep sa se adune mai intai cei
        patru enoriasi de serviciu, apoi aproximativ zece curiosi. La un moment
        dat, strada se goleste subit. Nimeni nu intelege din ce cauza, si
        ofiterii de Securitate coboara pentru a investiga. Pe Bulevardul 6
        Martie trecuse o masina de vidanja care avea scapari tehnologice si
        lasase pe caldaram o dara de materii fecale urat mirositoare. Persoanele
        din fata casei lui Tokes se imprastiasera pentru a scapa de mirosul
        insuportabil. Se indeplinea una din constatarile celebre ale lui Petre
        Tutea: ”Toate revolutiile se umplu pana la urma de cacat si sange”.
        Informat asupra acelui incident, Radu Tinu cere aprobarea ca vidanja sa
        fie oprita si pusa sa mai treaca o data. Colonelul Sima, seful
        Securitatii Timis, considera propunerea neserioasa si nu o aproba.
        Maiorul Tinu propune atunci ca in intersectia strazilor Treboniu Laurian
        si Timotei Cipariu sa fie amplasat un militean care sa dirijeze
        circulatia camioanelor grele pe Timotei Cipariu astfel incat sa nu se
        poata aduna o multime care sa ocupe strada. Colonelul Sima respinge si
        aceasta propunere pe motiv ca, dimpotriva, camioanele ar putea fi
        blocate acolo si va fi foarte greu sa le deblocheze apoi. Pentru acest
        moment al zilei, dar si pentru intervalul foarte mare dintre orele 10:00
        si 17:30, Comisia senatoriala are o versiune din pacate prea schematica.
        Se afirma ca la ora 10:00 Nicolae Ceausescu a luat legatura cu primul
        secretar Radu Balan si a dispus ”masuri concrete printre care si
        evacuarea imediata si neconditionata a pastorului la noul loc de munca.
        Dictatorul devenise nervos”. Nu avem stenograma convorbirii telefonice,
        dar din ceea ce se intamplase in 15 decembrie si din reconstituirea
        facuta din relatarile revolutionarilor si ale ofiterilor Securitatii, un
        interes al lui Ceausescu pentru situatia de la Timisoara este perfect
        plauzibil. Bobu fusese sunat noaptea de Balan si apoi acesta l-a
        informat pe seful statului acasa. Ceausescu a sunat si probabil ca Balan
        l-a informat asupra faptului ca evacuarea ar putea fi impiedicata de
        prezenta unui grup de oameni in fata casei lui Tokes. Iarasi in tonul
        cunoscut, Ceausescu a ordonat efectuarea evacuarii imediat, adica in
        ziua de 16 decembrie, cum era prevazut in hotararea judecatoreasca, fara
        sa tina cont ca legea obliga la executarea sentintei in prima zi
        lucratoare. Este de asemenea posibil ca Balan sa-l fi informat ca
        duminica Laszlo Tokes avea slujba si ar fi putut profita de ocazie
        pentru a incita lumea la nesupunere civica. Nu ne trebuie prea multe
        investigatii ca sa ne imaginam ca Ceausescu a cerut sa se ia masuri ”pe
        linie de partid”, de ”influentare obsteasca”, adica, altfel spus,
        muncitorii, oamenii muncii din Timisoara sa ia atitudine si sa intervina
        pentru executarea sentintei judecatoresti, dar mai ales pentru a-i lua
        la bataie pe cei stransi in fata casei lui Tokes. Acesta era patentul
        gandirii lui Ceausescu, primitiv, ramas la anii 1945-1948, cand facuse
        parte din acel grup de soc instruit de sovietici pentru incaierarile cu
        ”fascistii” din centrul Bucurestilor. REPRESIUNEA. Fortele de ordine au
        imprastiat multimea cu jeturi de apa Subliniem insa ca ordinul dat de
        Balan subalternilor sai a fost la ora 8:00, in timp ce discutia invocata
        de Comisia senatoriala a avut loc la ora 10:00, ceea ce demonstreaza
        existenta unei alte convorbiri, de noapte. Oricum, dupa convorbirea de
        dimineata cu Nicolae Ceausescu, primul secretar Radu Balan hotareste sa
        nu execute ordinul secretarului general: ”Sambata, 16 decembrie 1989, la
        ora 10:00, m-a sunat Ceausescu Nicolae, interesandu-se de situatia
        privitoare la pastorul amintit. I-am expus-o asa cum era in realitate,
        sustinand ca nu se poate trece la evacuare, deoarece hotararea
        judecatoreasca nu era inca executabila. El mi-a ordonat sa trec de
        indata la evacuare, lucru pe care insa nu l-am facut, tocmai in ideea de
        a nu da nastere la conflicte”. Ceausescu ii cerea sa execute un ordin
        ilegal. Este primul ordin ilegal dat de Ceausescu in acea perioada.
        Urmatoarele ordine ilegale date de el vor fi mult mai sangeroase.
        Comisia senatoriala arata ca ”in aceeasi zi, din ordinul ministrului de
        Interne, in toate unitatile subordonate acestui minister, a fost
        introdusa situatia numarul 2 prevazuta de Ordinul 2030 din 15.05.1972”.
        Nu se precizeaza ora la care s-a dat ordinul. Ea este importanta, pentru
        ca lipsa acestui amanunt din concluziile Comisiei senatoriale permite
        confuzia, inducand ideea ca in dupa-amiaza de 16 decembrie situatia era
        deosebit de grava. Ora declararii Situatiei nr. 2 o aflam de la
        generalul Grigorie Ghita, in timpul audierii sale din 1994: ”In 16
        decembrie, ora 20:00, m-a sunat Vlad la domiciliu sa ma prezint la
        Comandament, la Baneasa, in spatele Institutului de Meteorologie si
        Hidrologie (unde este acum Comandamentul Trupelor de Jandarmi). Am fost
        informat de situatia de la Timisoara. Am luat legatura cu gen. Bunoaica,
        comandantul brigazii de la Timisoara, i-am dat misiunea sa nu permita
        intrarea sau iesirea din biserica reformata din Timisoara. La ora 22:00
        s-a ordonat la MI aplicarea Ordinului 230/1973, deci Situatia nr. 2,
        stare de alerta a efectivelor. Am transmis ordinul in teritoriu”. Insa
        revolutionarii insisi, precum si fostii ofiteri de Securitate arata ca
        in dimineata zilei de 16 decembrie numarul persoanelor stranse in fata
        casei lui Tokes era redus. Revolutionara Veronica Balaj are o amintire
        romantica despre prima jumatate a acelei zile: ”Pana la pranz nu s-a
        aratat vreun semn ca ziua aceea ar fi putut fi deosebita. Era o sambata
        de sfarsit de an. Un 16 decembrie ca oricare altul. Asa parea. Si nici
        nu banuiam altfel. Atata ca vremea se incalzise peste asteptari. Soarele
        se hlizea in ciuda calendarului in care scria mijloc de decembrie”.
        Temperatura maxima la Timisoara in ziua de 16 decembrie 1989 va fi de 16
        grade C. Avem temeiuri sa credem ca incepand cu ora 11:00, in sediul
        Comitetului Judetean de Partid s-a dezvoltat un conflict personal intre
        primul secretar Radu Balan si fostul prim-secretar Ilie Matei. Balan va
        arata in proces ca ”tot in aceeasi zi, la ora 11:00, la Comitetul
        Judetean de partid si-a facut aparitia Matei Ilie, secretar al CC al
        PCR, care era invoit pentru a-si rezolva unele probleme familiale. L-am
        pus pe acesta in tema cu situatia creata in jurul pastorului mentionat,
        cu ordinul dat de Ceausescu de a se trece la evacuare, la care Matei
        Ilie a fost de parere ca trebuie sa se puna in executare hotararea de
        evacuare”. S-a nascut o contradictie intre cei doi lideri comunisti
        locali, provenita din faptul ca Ilie Matei era fostul prim-secretar al
        judetului Timisoara, iar Balan ii luase locul doar de o luna si
        jumatate. Conform unor surse din Primaria Timisoarei, Matei cunostea
        foarte bine cazul Tokes, fusese implicat in emiterea ordinului de
        evacuare si il considera pe Balan inca nefamiliarizat cu situatia
        judetului si cu a lui Tokes in particular. Radu Balan nu dorea sa-si
        inceapa conducerea judetului cu acte de violenta si, in plus, fiind
        prizonierul unei imagini clasice, larg raspandite, ca Timisoara este un
        oras civilizat, a mizat pe reactia civilizata a cetatenilor. Pentru Ilie
        Matei insa, proaspat promovat secretar in CC, ordinul lui Ceausescu era
        litera de lege. Faptul ca Balan a refuzat sa execute acest ordin a
        generat starea de conflict si poate si un telefon la Bucuresti. Avem
        astfel ipoteza unei diferente majore de opinie tocmai la nivelul
        deciziei superioare pe plan local. Mai tarziu, in seara zilei de 17
        decembrie, Balan ii va declara revolutionarului Ioan Savu: ”Am vorbit cu
        oamenii, Savule. Am vorbit, dar n-am putut face mai mult pentru ca
        sosise Matei, pentru ca venisera generalii”. Sa ne lamurim asupra
        problemei evacuarii lui Laszlo Tokes. In primul rand sa reamintim ca
        acesta ocupa ilegal apartamentul din cladirea situata in Strada Timotei
        Cipariu. In al doilea rand, legalitatea actiunii de evacuare era
        stabilita prin Codul de Procedura Civila. Potrivit prevederilor art. 385
        din Codul de Procedura Civila, in vigoare la acea data, ”nici o
        executare nu se va putea face inainte de ora 8 dimineata si dupa ora 6
        seara”. Dar art. 386, in vigoare la acea data, prevedea ca ”executarea
        silita nu se va putea face in zilele nelucratoare, potrivit legii, afara
        de cazurile urgente in care executarea poate fi incuviintata de
        presedintele instantei de executare”. Asadar, in caz de urgenta, Tokes
        putea fi evacuat in orice zi, intre ora 8:00 si 18:00, cu incuviintarea
        presedintelui Tribunalului Timis, daca intervenea un ”caz de urgenta”.
        Intamplarile din noaptea de 15 spre 16 decembrie nu intruneau conditiile
        cazului de urgenta, astfel ca ordinul de evacuare fortata dat de
        Ceausescu era ilegal. In jurul orei 12:00, in dreptul imobilului in care
        locuia Tokes erau stranse aproximativ 30 de persoane. De aceasta data,
        procentul curiosilor, al celor care poate incercau o solidarizare muta
        cu pastorul Tokes, este dominant; dintre cele aproximativ 30 de persoane
        lipsesc indivizii lumii interlope din ziua precedenta. La ora 13:00,
        maiorul Radu Tinu il suna la Bucuresti pe seful Directiei I din DSS,
        colonelul Ratiu, si ii raporteaza, printre altele: ”Nu e bine ce se
        intampla. E o balbaiala la partid, habar n-au ce sa faca”. Este vorba,
        fara indoiala, de conflictul Balan-Matei din sediul CJP. La cateva
        minute dupa ora 14:00, strazile din apropiere se anima si tramvaiele
        devin ceva mai aglomerate. Pentru cei care nu sunt familiarizati cu
        Piata Maria din Timisoara, trebuie precizat ca aceasta este un nod
        important de circulatie, locul unde angajatii intreprinderilor de la
        periferie schimba tramvaiele venite din trei directii diferite, pentru
        tramvaiele care circula spre centru. In Piata Maria, in mod normal la
        ore de varf, se adunau pentru a lua alte mijloace de transport multe
        sute de persoane. Asadar, posibilitatea de a vedea ce se intampla cativa
        pasi mai incolo, la parohiala, era maxima, iar sansele ca un calator
        curios sa intarzie pentru a afla ce se intampla treceau mult peste 50%.
        Era sambata si programul de lucru al intreprinderilor timisorene se
        incheia la ora 14:00. In jurul orei 16:00, in Strada Timotei Cipariu
        apare un grup compact, de aproximativ 60-70 de persoane, care se opresc
        in dreptul casei lui Tokes, ocupand si o parte din carosabil.
        Securitatea isi trimite rapid oamenii printre cei veniti, iar Radu Tinu
        se duce personal pentru a afla ce se intampla. De la ziaristul Teodor
        (Doru) Burza, venit in scurt timp si el la fata locului, afla ca sunt
        sindicalisti trimisi de primarul Petre Mot sa impiedice adunarea
        manifestantilor si, la nevoie, sa-i imprastie. Prin aceasta decizie
        stupida, autoritatile locale constituie ele insele un grup masiv de
        peste 100 de persoane in fata casei lui Tokes, trezind curiozitatea
        trecatorilor. Multi dintre ei se vor opri si apoi vor ramane pe loc
        pentru a vedea ce se mai intampla. Altii vor stationa un timp, se vor
        duce acasa sa manance si sa-si rezolve unele probleme casnice, insa
        hotarati sa revina pe seara. Sindicalistii - persoane cu functii pe
        linie de sindicat din mai multe intreprinderi timisorene - devin cu
        timpul agitati, lasati acolo fara nici o conducere, impiedicati sa se
        duca acasa dupa terminarea programului, preocupati ca si restul
        persoanelor prezente de lipsurile zilnice, enervati ca pierd timpul
        intr-un loc lipsit de interes. Li se spusese ca in Timotei Cipariu este
        un grup violent de iredentisti, de unguri care vor sa impiedice punerea
        in aplicare a unei hotarari judecatoresti. Nu se intampla nimic din
        toate astea. In aceasta manevra tipica mentalitatilor comuniste care
        dominau gandirea activistilor de partid, de jos si pana la Bobu si
        Ceausescu, trebuie identificat continutul discutiilor telefonice de
        noapte si dimineata dintre Ceausescu si Balan. LOCUL. Sindicalistii
        trebuia sa sparga ”mitingul” de la casa parohiala a lui Tökes
        Informatiile obtinute de Comisia senatoriala despre convorbirile
        telefonice la inalt nivel politic intre Timisoara si Bucuresti provin
        exclusiv de la factori politici locali. Era de asteptat ca in
        declaratiile lor ulterioare, date in procese sau in fata Comisiei, sa
        ascunda gafa monumentala pe care au facut-o, dovada a ingustimii
        gandirii lor si a incapacitatii de a conduce o structura, de a gestiona
        o situatie oarecare. Le era extrem de greu sa recunoasca faptul ca sunt
        autorii primei aglomerari importante de oameni din Timotei Cipariu si
        mai ales ca sindicalistii pe care i-au trimis acolo, ”reprezentantii
        clasei muncitoare”, ”forta inaintata a partidului” etc., pactizasera cu
        micul grup de enoriasi si simpatizanti de acolo, satui de propaganda, de
        minciuna, de conditiile mizerabile de trai si de salarii diminuate. Teza
        unei multimi de 1.000 de persoane prezente in dimineata sau dupa-amiaza
        zilei de 16 decembrie nu este realista. Nici autorii cei mai entuziasti
        si inclinati spre exagerari nu confirma aceste cifre, nici jumatate,
        nici macar un sfert. In dupa-amiaza de 16 decembrie, Emil Bobu va lua si
        alte masuri, asa cum aflam din declaratia adjunctului sau, Nicolae
        Mihalache: ”La data de 16 decembrie 1989, la ora 16:30, din ordin, m-am
        prezentat la Bobu Emil care, de fata cu Constantin Radu, mi-a spus
        urmatoarele: ”Vei pleca la Timisoara. In cursul acestei nopti va trebui
        sa fie evacuat un pastor, problema de care se vor ocupa organele
        Ministerului de Interne. Cumpanasu Ion va discuta cu pastorul si ii va
        preciza noua parohie. Toate indicatiile necesare au fost transmise si
        primului secetar Radu Balan. Tu nu vei avea alta sarcina decat aceea de
        a ma informa cu evolutia situatiei de la Timisoara””. Avem posibilitatea
        acum sa incercam o reconstituire a evenimentelor si din punctul de
        vedere al Securitatii, punct de vedere care a lipsit din analizele
        anterioare. In primul rand, trebuie subliniat ca supravegherea
        adunarilor de oameni in fata casei lui Tokes reprezenta doar un aspect,
        o parte a activitatii Securitatii Timis, care era mult mai complexa. Din
        punct de vedere strict profesional, adunarea oamenilor acolo ii deranja
        pe securisti in indeplinirea misiunii lor, atat prin faptul ca le
        mobiliza fortele pentru a depista prezenta unor eventuali instigatori
        din afara sau din interior, cat si prin faptul ca perturba operatiile de
        supraveghere asupra lui Tokes. Este clar ca in momentul in care s-au
        implicat autoritatile locale, Securitatea s-a retras in interiorul
        misiunilor sale stricte de urmarire informativa. Si sa nu uitam ca avea
        in zona cateva coloane de ”turisti” sovietici care tot declarau ca se
        duc in Iugoslavia sa petreaca Craciunul, dar nu mai paraseau
        imprejurimile Timisoarei. Ei nu se cazau la hoteluri si dormeau peste
        noapte in masini. Dormitul peste noapte in masina, la jumatatea lui
        decembrie, presupune fie o rezistenta fizica iesita din comun, fie
        folosirea intensa, pe durata intregii nopti, a sistemului de incalzire
        al autoturismului, fapt care produce un consum de combustibil foarte
        greu de recuperat. Iarasi nu trebuie sa uitam ca nu se gasea benzina si
        ca la statiile de alimentare erau cozi imense, zi si noapte. Este
        imposibil sa neglijam aceste detalii ale unor intamplari nefiresti si
        ilogice. Coloanele de turisti se aflau la doar cativa kilometri de
        Iugoslavia si totusi nu treceau granita. In cursul zilei, unul sau doua
        autoturisme din coloana plecau in recunoastere prin oras, oprindu-se in
        apropierea unor locuri care vor deveni ”aprinse” incepand cu seara zilei
        de 16 decembrie - in fata Consiliului Judetean, in dreptul aleii ce
        ducea la Opera, pe strazile din vecinatatea casei lui Tokes. In
        dimineata aceleiasi zile, doua tiruri sovietice vor stationa pe interzis
        in apropierea unor unitati militare din Timisoara, ingreunand accesul.
        Vor fi indepartate de Militie. Mirko Atanaskovici, consulul iugoslav de
        la Timisoara, care va fi acuzat in timpul proceselor revolutiei ca s-a
        implicat in revolta si se va apara dupa aceea ca nu a depasit ”cu nimic
        ceea ce e prevazut in Conventia Internationala privind relatiile
        diplomatice internationale”, facea in saptamana 10-16 decembrie trei si
        chiar cinci deplasari pe zi in Iugoslavia si inapoi. El nu stie sau nu
        vrea sa spuna ca urmarirea sa nu se reducea la un granicer care ii
        numara iesirile si intrarile pe la granita, ci era supravegheat pe
        teritoriul Iugoslaviei si interceptat de la Belgrad, astfel ca Directia
        de Contrainformatii a Securitatii cunostea unde si in ce masura incalca
        prevederile Conventiei Internationale. In plus, el isi activase propria
        retea de informatii, intre care unii agenti ai sai au fost identificati
        la casa parohiala. Precizam ca in orasul Timisoara se mai aflau cateva
        obiective ale supravegherii operative, asemanatoare lui Tokes.
  - source_sentence: AKP'li vekilin traktör açıklamasına tepki
    sentences:
      - >-
        Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer,
        “Türkiye’de AK Parti’den önce traktör yoktu” diyen AK Parti Grup
        Başkanvekili ve Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’ya tepki gösterdi.
        Usta’nın Meclis Genel Kurulu’ndaki konuşmasını, “İnkarcılığın bu kadara
        da pes” diyerek eleştiren CHP Milletvekili ve TBMM Tarım, Orman ve
        Köyişleri Komisyon Üyesi Ömer Fethi Gürer, Osmanlı Döneminde bile 4
        traktörün olduğunu anımsattı. “ATATÜRK’ÜN TRAKTÖR ÜZERİNDEKİ
        FOTOĞRAFLARINA İYİ BAKIN” 1923 yılında Cumhuriyet kurulduğunda, Büyük
        Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ilk talimatlarından birinin de tarımda
        makineleşmenin gerçekleşmesi yönünde olduğunu hatırlatan Milletvekili
        Gürer, “Bu nedenle 221 traktör ithal edildi. Atatürk’ün de üzerinde
        olduğu traktör fotoğrafları arşivlere girildiğinde görülebilir” dedi.
        ATATÜRK ASKERE GİDEN ÇOCUKLARA TRAKTÖR EĞİTİMİ VERİLMESİNİ İSTEMİŞTİ CHP
        Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Atatürk’ün askere giden köylü çocuklarına
        traktör kursu verilerek, ileride traktör sayısı artacağı için gençlerin
        köylerine döndüklerinde, traktör kullanıyor olmalarının sağlanmasını
        istediğini de ifade etti. 1980’LERDE TRAKTÖR ÜRETİMI HIZLA ARTTI
        Türkiye’de 1944 yılında 956 traktörün bulunduğuna işaret eden CHP
        Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “1960 yılında ülkemizde 42 bin 136
        traktör vardı ki, Türkiye o dönemde traktör üretimine de başlamıştı.
        1980’lere kadar traktör üretimi hızla arttı. 1980’lerden sonra traktör
        fabrikalarından birinde ben de genel müdür olarak görev yaptım. Ama AK
        Parti Grup Başkanvekilinin sözlerini duyunca, insana ‘Bu kadar da olmaz’
        dedirtiyor. Sanayi ve Teknoloji Bakanı da bu konuşma olurken Mecliste
        genel kurulunda idi. En azından Bakan bir düzeltme yapmalı idi. Grup
        Başkanvekili Usta bu sözlerinden sonra da konuştu ancak bir düzeltme
        yapmadı. Görünen o ki sözlerini düzeltme yerine hala öyle sanıyor.
        Cumhuriyet tarihi bilmemek de böyle bir şey” diye konuştu. 2000 YILINDA
        1 MİLYONA YAKIN TRAKTÖR VARDI “Türkiye’de traktörün olmadığını iddia
        etmenin, iddia sahibinin ülkemizin dününün sanayide gelişmelerini de
        bilmediğini gösterir” diyen Milletvekili Gürer, “Çünkü 2000 yılına
        gelindiğinde ülkemizde traktör sayısı 941 bin 843 adetti. 1 tane değil,
        5 tane değil, 10 tane değil, neredeyse 1 milyon traktör vardı ülkemizde”
        dedi. Gürer bir traktör fabrikasında 1980 sonrası yönetici olarak
        çalıştığını da ifade ederek 1960’lardan sonra ülkede üretimi yapılan
        traktörler ile Türkiye’nin önemli bir aşamaya geldiğini ifade etti.
        Gürer, “AKP’den önce bir şey yoktu masalının iş yaptığı sanısı bundan
        sonra da benzer açıklamaların olmasını olası kılıyor. Cumhuriyet
        tarihini bilmeyenler sanayi ununun, şekerin, bezin ithal olduğunu ve
        ülkemizde Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan fabrikalarla üretildiğini
        öğrenmeyenler, fabrika yapan fabrika olduğu gibi tiyatro salonlarına
        dahi sahip şeker fabrikalarını yapmak değil satmaktan anlayanların,
        ülkenin dünü-bugünü arasında kamuda sata sata bitiremedikleri
        varlıkların nasıl oluştuğunu ve halen dünya Endüstri 5.0 geçmişken
        Endüstri 3.5’te debelendiğini göstermemek için her türlü ifadeyi
        rahatlıkla kullanabiliyorlar” diye konuştu.
      - >-
        Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yapılan uyarının ardından
        Tekirdağ'da etkili olan kar yağışı İstanbul'un sınırına dayandı.
        Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yapılan uyarıların ardından
        Tekirdağ'da bu sabah saatlerinde kar yağışı etkili oldu. Kar yağışı
        şehrin yüksek kesimlerini ve evin çatılarına beyaz örtü ile kaplarken,
        sabah işe çıkmak için arabalarına binen sürücülerde yollarda ilerlemekte
        güçlük çekti. Etkisini sürdüren kar yağışı Tekirdağ sınırındaki
        İstanbul'un kapısına dayandı. (İHA)
      - >-
        Milli Eğitim Bakanı Tekin, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla sosyal
        medya hesabından bir mesaj yayımladı. Mesajında, 100 yıldır var olan
        şanlı Cumhuriyet'in ilelebet payidar kalmasında öğretmenlerin her zaman
        en önemli görevi üstlendiğini belirten Tekin, ”Aziz milletimiz, en çetin
        ve en mihver zamanlarda dahi görevini özveriyle ifa eden, vatan
        evlatlarının yarınları için canı gönülden çalışarak daha müreffeh bir
        geleceği tahayyül eden meslektaşlarımın omuzlarında yükselecek.”
        değerlendirmesinde bulundu. 100 yıldır var olan şanlı Cumhuriyetimizin
        ilelebet payidar kalmasında her zaman en önemli görevi üstlenen kıymetli
        Öğretmenim! Aziz milletimiz, en çetin ve en mihver zamanlarda dahi
        görevini özveriyle ifa eden, vatan evlatlarının yarınları için
        canıgönülden çalışarak daha… pic.twitter.com/074mzguYYn — Yusuf Tekin
        (@Yusuf__Tekin) November 22, 2023 Bakan Tekin, şunları kaydetti:
        ”Türkiye Yüzyılı'nın mimarları olmanız, evlatlarımızın ülkemize faydalı
        bir nesil olarak yetişmesinde sarf ettiğiniz emek ve maarif davamıza ruh
        katan vakur duruşunuz için sizlere minnettarım. Uhdenize emanet edilen
        öğrencilerinizi, bir anne, bir baba şefkatiyle benimseyip her daim
        onları düşündüğünüzü biliyorum. O sebepledir ki ülkemizin tüm başarısı,
        Sayende Öğretmenim.” Tekin, Bakanlık tarafından hazırlanan ”Sayende”
        adlı kısa filmi de paylaştı. Sanatçılar filmde gönüllü olarak yer aldı
        Milli Eğitim Bakanlığının 24 Kasım Öğretmenler Günü kutlamaları içi
        hazırladığı ”Sayende” adlı kısa filmde Gülen Karaman, Ziya Kürküt, Zuhal
        Yalçın, Sefa Zengin, Gülçin Gülrek ve Özge İnce rol aldı. Arzu Balkan'ın
        seslendirdiği filmde müzik, edebiyat, tiyatro ve sporla ilgilenen dört
        öğrencinin sorunlarını, kendi evlatlarının sorunlarıymış gibi benimseyen
        öğretmenlerin, onların hayatlarına dokunuşu konu edildi. Dört öğrencinin
        farklı alanlarda çalışma yaparken yaşadıkları zorluklar ekrana
        yansıtılırken öğretmenlerinin bu sorunlara çözüm bulmak için
        düşüncelerine yer verildi. Öğretmenler odasındaki mutlu finalde
        öğrenciler, onlara yol gösteren öğretmenleri ile buluşup Öğretmenler
        Günü'nü kutladı. Tüm sanatçıların gönüllü olarak rol aldığı projenin
        çekimleri Kabataş Lisesi, Maçka Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi ile
        Nişantaşı Anadolu Lisesi'nde gerçekleştirildi.

SentenceTransformer based on sentence-transformers/multi-qa-mpnet-base-dot-v1

This is a sentence-transformers model finetuned from sentence-transformers/multi-qa-mpnet-base-dot-v1. It maps sentences & paragraphs to a 768-dimensional dense vector space and can be used for semantic textual similarity, semantic search, paraphrase mining, text classification, clustering, and more.

Model Details

Model Description

Model Sources

Full Model Architecture

SentenceTransformer(
  (0): Transformer({'max_seq_length': 512, 'do_lower_case': False}) with Transformer model: MPNetModel 
  (1): Pooling({'word_embedding_dimension': 768, 'pooling_mode_cls_token': True, 'pooling_mode_mean_tokens': False, 'pooling_mode_max_tokens': False, 'pooling_mode_mean_sqrt_len_tokens': False, 'pooling_mode_weightedmean_tokens': False, 'pooling_mode_lasttoken': False, 'include_prompt': True})
)

Usage

Direct Usage (Sentence Transformers)

First install the Sentence Transformers library:

pip install -U sentence-transformers

Then you can load this model and run inference.

from sentence_transformers import SentenceTransformer

# Download from the 🤗 Hub
model = SentenceTransformer("mustozsarac/finetuned-one-epoch-multi-qa-mpnet-base-dot-v1")
# Run inference
sentences = [
    "AKP'li vekilin traktör açıklamasına tepki",
    'Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Türkiye’de AK Parti’den önce traktör yoktu” diyen AK Parti Grup Başkanvekili ve Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’ya tepki gösterdi. Usta’nın Meclis Genel Kurulu’ndaki konuşmasını, “İnkarcılığın bu kadara da pes” diyerek eleştiren CHP Milletvekili ve TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyon Üyesi Ömer Fethi Gürer, Osmanlı Döneminde bile 4 traktörün olduğunu anımsattı. “ATATÜRK’ÜN TRAKTÖR ÜZERİNDEKİ FOTOĞRAFLARINA İYİ BAKIN” 1923 yılında Cumhuriyet kurulduğunda, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ilk talimatlarından birinin de tarımda makineleşmenin gerçekleşmesi yönünde olduğunu hatırlatan Milletvekili Gürer, “Bu nedenle 221 traktör ithal edildi. Atatürk’ün de üzerinde olduğu traktör fotoğrafları arşivlere girildiğinde görülebilir” dedi. ATATÜRK ASKERE GİDEN ÇOCUKLARA TRAKTÖR EĞİTİMİ VERİLMESİNİ İSTEMİŞTİ CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Atatürk’ün askere giden köylü çocuklarına traktör kursu verilerek, ileride traktör sayısı artacağı için gençlerin köylerine döndüklerinde, traktör kullanıyor olmalarının sağlanmasını istediğini de ifade etti. 1980’LERDE TRAKTÖR ÜRETİMI HIZLA ARTTI Türkiye’de 1944 yılında 956 traktörün bulunduğuna işaret eden CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “1960 yılında ülkemizde 42 bin 136 traktör vardı ki, Türkiye o dönemde traktör üretimine de başlamıştı. 1980’lere kadar traktör üretimi hızla arttı. 1980’lerden sonra traktör fabrikalarından birinde ben de genel müdür olarak görev yaptım. Ama AK Parti Grup Başkanvekilinin sözlerini duyunca, insana ‘Bu kadar da olmaz’ dedirtiyor. Sanayi ve Teknoloji Bakanı da bu konuşma olurken Mecliste genel kurulunda idi. En azından Bakan bir düzeltme yapmalı idi. Grup Başkanvekili Usta bu sözlerinden sonra da konuştu ancak bir düzeltme yapmadı. Görünen o ki sözlerini düzeltme yerine hala öyle sanıyor. Cumhuriyet tarihi bilmemek de böyle bir şey” diye konuştu. 2000 YILINDA 1 MİLYONA YAKIN TRAKTÖR VARDI “Türkiye’de traktörün olmadığını iddia etmenin, iddia sahibinin ülkemizin dününün sanayide gelişmelerini de bilmediğini gösterir” diyen Milletvekili Gürer, “Çünkü 2000 yılına gelindiğinde ülkemizde traktör sayısı 941 bin 843 adetti. 1 tane değil, 5 tane değil, 10 tane değil, neredeyse 1 milyon traktör vardı ülkemizde” dedi. Gürer bir traktör fabrikasında 1980 sonrası yönetici olarak çalıştığını da ifade ederek 1960’lardan sonra ülkede üretimi yapılan traktörler ile Türkiye’nin önemli bir aşamaya geldiğini ifade etti. Gürer, “AKP’den önce bir şey yoktu masalının iş yaptığı sanısı bundan sonra da benzer açıklamaların olmasını olası kılıyor. Cumhuriyet tarihini bilmeyenler sanayi ununun, şekerin, bezin ithal olduğunu ve ülkemizde Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan fabrikalarla üretildiğini öğrenmeyenler, fabrika yapan fabrika olduğu gibi tiyatro salonlarına dahi sahip şeker fabrikalarını yapmak değil satmaktan anlayanların, ülkenin dünü-bugünü arasında kamuda sata sata bitiremedikleri varlıkların nasıl oluştuğunu ve halen dünya Endüstri 5.0 geçmişken Endüstri 3.5’te debelendiğini göstermemek için her türlü ifadeyi rahatlıkla kullanabiliyorlar” diye konuştu.',
    "Milli Eğitim Bakanı Tekin, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla sosyal medya hesabından bir mesaj yayımladı. Mesajında, 100 yıldır var olan şanlı Cumhuriyet'in ilelebet payidar kalmasında öğretmenlerin her zaman en önemli görevi üstlendiğini belirten Tekin, ”Aziz milletimiz, en çetin ve en mihver zamanlarda dahi görevini özveriyle ifa eden, vatan evlatlarının yarınları için canı gönülden çalışarak daha müreffeh bir geleceği tahayyül eden meslektaşlarımın omuzlarında yükselecek.” değerlendirmesinde bulundu. 100 yıldır var olan şanlı Cumhuriyetimizin ilelebet payidar kalmasında her zaman en önemli görevi üstlenen kıymetli Öğretmenim! Aziz milletimiz, en çetin ve en mihver zamanlarda dahi görevini özveriyle ifa eden, vatan evlatlarının yarınları için canıgönülden çalışarak daha… pic.twitter.com/074mzguYYn — Yusuf Tekin (@Yusuf__Tekin) November 22, 2023 Bakan Tekin, şunları kaydetti: ”Türkiye Yüzyılı'nın mimarları olmanız, evlatlarımızın ülkemize faydalı bir nesil olarak yetişmesinde sarf ettiğiniz emek ve maarif davamıza ruh katan vakur duruşunuz için sizlere minnettarım. Uhdenize emanet edilen öğrencilerinizi, bir anne, bir baba şefkatiyle benimseyip her daim onları düşündüğünüzü biliyorum. O sebepledir ki ülkemizin tüm başarısı, Sayende Öğretmenim.” Tekin, Bakanlık tarafından hazırlanan ”Sayende” adlı kısa filmi de paylaştı. Sanatçılar filmde gönüllü olarak yer aldı Milli Eğitim Bakanlığının 24 Kasım Öğretmenler Günü kutlamaları içi hazırladığı ”Sayende” adlı kısa filmde Gülen Karaman, Ziya Kürküt, Zuhal Yalçın, Sefa Zengin, Gülçin Gülrek ve Özge İnce rol aldı. Arzu Balkan'ın seslendirdiği filmde müzik, edebiyat, tiyatro ve sporla ilgilenen dört öğrencinin sorunlarını, kendi evlatlarının sorunlarıymış gibi benimseyen öğretmenlerin, onların hayatlarına dokunuşu konu edildi. Dört öğrencinin farklı alanlarda çalışma yaparken yaşadıkları zorluklar ekrana yansıtılırken öğretmenlerinin bu sorunlara çözüm bulmak için düşüncelerine yer verildi. Öğretmenler odasındaki mutlu finalde öğrenciler, onlara yol gösteren öğretmenleri ile buluşup Öğretmenler Günü'nü kutladı. Tüm sanatçıların gönüllü olarak rol aldığı projenin çekimleri Kabataş Lisesi, Maçka Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi ile Nişantaşı Anadolu Lisesi'nde gerçekleştirildi.",
]
embeddings = model.encode(sentences)
print(embeddings.shape)
# [3, 768]

# Get the similarity scores for the embeddings
similarities = model.similarity(embeddings, embeddings)
print(similarities.shape)
# [3, 3]

Training Details

Training Dataset

Unnamed Dataset

  • Size: 62,964 training samples
  • Columns: sentence_0, sentence_1, and label
  • Approximate statistics based on the first 1000 samples:
    sentence_0 sentence_1 label
    type string string float
    details
    • min: 4 tokens
    • mean: 25.67 tokens
    • max: 70 tokens
    • min: 3 tokens
    • mean: 439.19 tokens
    • max: 512 tokens
    • min: 1.0
    • mean: 1.0
    • max: 1.0
  • Samples:
    sentence_0 sentence_1 label
    “Case pentru generali” O teribilă afacere, pusă la cale la vîrful Armatei, a fost dezvăluită de Jurnalul Naţional în decembrie 1999. Mărimile oştirii au pus mîna pe locuinţe de lux, din cota MApN, chiar în centrul Capitalei, deşi mai aveau şi alte date de stat şi Armată. Operaţiunea, dovedită de cotidianul nostru, a fost anchetată de Parchetul Militar şi, după o primă spălare pe mîini, dosarul a fost redeschis la cinci ani de la articolele noastre. MApN • Afacerea care a ştirbit imaginea morală a armatei O teribilă afacere, pusă la cale la vîrful Armatei, a fost dezvăluită de Jurnalul Naţional în decembrie 1999. Mărimile oştirii au pus mîna pe locuinţe de lux, din cota MApN, chiar în centrul Capitalei, deşi mai aveau şi alte case date de stat şi Armată. Operaţiunea, dovedită de cotidianul nostru, a fost anchetată de Parchetul Militar şi, după o primă spălare pe mîini, dosarul a fost redeschis la cinci ani de la articolele noastre. Trecuseră, deja, cîteva luni de cînd o anonimă care a ajuns pe masa procurorilor militari, conduşi atunci de generalul Dan Voinea, dădea frisoa­ne. Mai mulţi ofiţeri din Garnizoana Bucureşti erau scandalizaţi de faptul că un grup de generali, care-i avea în frunte pe şeful Statului Ma­jor General de la acea vreme, genera­lul Constantin Degeratu, obţinuse al doilea şi chiar al treilea rînd de apartamente din cota MApN, deşi 20.000 de cadre militare trăiau, atunci, în condiţii mizere. Locuinţele de serviciu vizate erau în Centrul Civic. Faptele sesizate erau descrise foarte explicit şi trimiteau direct la do­vezi. Anonima fusese scrisă de cîţiva ofiţeri ce au avut acces la docu­mente şi care se temeau foarte tare de represalii. Ca de obicei, nu se în­tîm­pla nimic. Dezvăluirile din de­cembrie 1999 din Jurnalul Naţional despre acest subiect, publicate într-un serial cu nouă episoade, au im­pulsionat investigaţiile, atît la Parchetul Militar, cît şi în interiorul ministerului. Abia atunci, Victor Ba­biuc, ministrul Apărării, a ordonat ver­bal “verificarea aspectelor semna­late în ziarul Jurnalul Naţional din 16-20 decembrie 1999, referitoare la «re­partizarea şi vînzarea locuinţe­lor de serviciu unor colonei şi gene­rali cu funcţii importante»“ de către o comisie din Inspectoratul General al Ministerului Apărării Naţionale. De altfel, cînd a demisionat Victor Babiuc a recunoscut într-un interviu acordat nouă: “În legătură cu Afa­ce­rea «Case pentru generali», într-adevăr, sînt nereguli”. RAPORTUL. La începutul anului 2000, an electoral, nimeni nu se grăbea să găsească eventuali vinovaţi. În toamna acelui an, cotidia­nul nostru a oferit şi dovada afacerii. Comisia Inspectoratului MApN confirma re­zultatele articolelor noastre şi arăta şi adevărata amploare a ope­raţiunii: peste 60 de generali şi colonei implicaţi. Raportul Inspectoratului MApN a fost dosit la cel mai înalt nivel, dar am reuşit să intrăm în posesia lui şi, astfel, să-l publicăm. Atunci, în urma articolelor, la adresa subsemnatului au fost făcute presiuni foarte mari. Inclusiv insinuări adresate vecinilor că aş fi traficant de dro­guri, iar locuinţa mi-a fost spartă demonstrativ. Nu lipsea nimic. In­vestigaţiile făcute de ofiţerii Inspec­toratului MApN spuneau că locuinţe de serviciu din cota Armatei au fost luate la preţ de nimic, cu mult sub cel al pieţei, de generali şi colonei cu funcţiile cele mai mari în Ministerul Apărării Naţionale, deşi aceştia nu aveau dreptul, conform legilor, şi dădu­seră declaraţii în fals la notariate. “Apreciem că repartizarea unor locuinţe de serviciu unor ofiţeri care deţin sau au deţinut şi îns­tră­­inat copiilor locuinţe proprie­ta­te perso­nală reprezintă încăl­carea legislaţiei în vigoare”, era una dintre conclu­ziile ra­portului. Mai mult, unii îşi cumpă­ra­seră în rate, deşi nici acest lucru nu era permis de lege, potri­vit ofiţerilor Inspectoratului MApN. Pe lista Inspectoratului se afla şi viitorul şef al Statului Major General, ge­nera­lul Eugen Bădălan. PUNCT. Pentru declanşarea şi de­rularea afacerii s-au făcut presiuni şi asupra ofiţerilor care aveau atri­buţii de verificare a legalităţii re­partiţiei din Comenduirea Garnizoanei Bucureşti, care au priceput ime­diat: “A aprobat ministrul!”. Deloc surprinzătoare a fost viteza cu care în noiembrie 2000 dosarul “de la Parchetul Militar” a şi fost în­chis. Nimeni nu era vinovat. “Actele premergătoare administrate în cau­ză nu au confirmat învinuirile tendenţioase aduse unor cadre militare, cu funcţii de conducere, din structurile MApN. De asemenea, nu este sarcina urmăririi penale de a lua po­ziţii critice faţă de anumite iniţia­ti­ve legislative ale ministerului, ori de a interpreta corectitudinea sau moralitatea unuia sau altuia din actele normative ce au stat la baza procesului de vînzare a locuinţelor de serviciu din administrarea MapN”, spunea rezoluţia semnată de pro­curorul militar, col. Dumitru Carp. DE LA CAPĂT. La bilanţul Ser­viciului de Telecomunicaţii Speciale pe anul 2001, şeful serviciului, Tudor Tănase, a prezentat ce a găsit Curtea de Conturi în “ograda” pe care tocmai o prelua. Astfel, Curtea de Conturi atrăgea atenţia asupra achiziţiei de către STS tocmai a apartamentului de patru camere din Cluj-Napoca pe care generalul Constantin Degeratu, fostul şef al Sta­tului Major General, o deţinea. E taman dovada că generalul Degeratu n-avea cum să-şi cumpere locuinţa de serviciu în 1999. Conducerii din momentul achiziţiei a STS i se imputa faptul că suma de 42.000 de dolari, cu care s-a plătit apartamentul, de­păşea cotaţia pieţei de la acea vreme, iar legislaţia privind achizi­ţionarea de imobile pentru STS a fost în­călcată. De atunci şi pînă în 2005 nu s-a mai întîmplat nimic. De pe po­ziţia de consilier de stat la Admi­nistraţia Prezidenţială, generalul Constantin Degeratu ne declara că nimic n-a fost în neregulă. “Nu a existat nici o ilegalitate. La mutarea mea de la Cluj aici, în Capitală, am stat un timp, provizoriu, cu familia, la un cămin de garnizoană. Apoi, la un moment dat, s-a pus chiar pro­ble­ma trecerii mele în rezervă, că, dacă nu, mă mut definitiv în Bu­cu­reşti. Mai întîi mi s-a oferit o altă lo­cu­inţă, care, chiar dacă se afla într-o po­ziţie centrală, nu i-a plăcut soţiei mele. A doua, cea în care locuim şi acum, i-a plăcut, chiar dacă avea unele probleme. Ne-am mutat, iar apoi, ani la rînd, a tot trebuit să facem reparaţii pentru că, practic, ori de cate ori ploua, se produceau infiltraţii. Asta este locuinţa cu pricina. Ştiu că la un moment dat a existat o cercetare a Parchetului, dar, concret, nimeni nu a fost acuzat de vreo încălcare a legii”, spunea Degeratu în 2005. Locuinţa de care se plîngea generalul este un apartament duplex pe B-dul Unirii. Poveste fără sfîrşit În 2005, accesul la Dosarul “Ca­­­se pentru generali”, era deja închis. Generalul Samoilă Joar­ză, şeful Secţiei Parchetelor Militare, mirat că ne-aducem amin­te de o aşa anchetă, ne-a spus că nu poate să ne permită accesul la el fiindcă are documen­te secrete. Mai mult, ne-a mai zis că, dacă tot întrebăm de el, îl va reciti pentru a vedea cum s-au pus soluţiile. La scurt timp, şeful pro­curorilor militari a decis infirma­rea soluţiei de NUP date în anul 2000. Fapt care demonstrea­ză că şi generalului i s-a părut ceva în neregulă în cazul respectiv. Joar­ză ne-a de­cla­rat atunci că Jur­na­lul Na­ţio­nal a avut mai multe informaţii decît procurorii militari. Din 2005 şi pînă astăzi au mai trecut încă trei ani. Dosa­rul a fost repartizat la procurori militari care erau în prag de trecere în rezervă şi an­che­ta a continuat, normal, cu sincope. Un alt procu­ror, o nouă fa­miliarizare cu cazul şi tot aşa. Cert este că la nouă ani de cînd am publicat pri­mul articol nimeni nu a fost găsit vinovat, nici măcar moral, pentru afacerea cu lo­cu­inţele de serviciu ale Armatei. Şi nimeni, după toate probabilităţile, nici n-o să fie. Citiţi şi: Monarhistul a devenit republican în trei zile Epopeea ”Mineriadei” din ianuarie 1999 Reportaj fără vestă antiglonţ Bebe Carabină s-a înţepat la Ghimpaţi Prindeţi bestia! La 20 august 1996, Jurnalul Naţional a stîrnit un iureş politic preluînd un interviu acordat de Emil Constantinescu revistei Micro Magazin, revistă de limbă română ce apărea în Statele Unite ale Americii. Interviul fusese luat în timpul unei vizite pe care candidatul de atunci al CDR la Preşedinţie o făcuse în comunităţile româneşti Los Angeles, Chicago şi New York.Aprilie 1998, primăvara în care Armata, M.I. şi serviciile secrete au fost implicate într-un scandal imens, care a ricoşat şi în clasa politică: Ţigareta II. Atunci, Jurnalul Naţional a relatat zi de zi amănuntele acestei afaceri extrem de încîlcite. Aflaţi, de multe ori, cu un pas înaintea anchetatorilor, reporterii noştri au dezvăluit informaţii spectaculoase pe care autorităţile le-ar fi dorit ascunse pentru totdeauna.Ianuarie 1999, luna în care România s-a aflat în pragul dezastrului. Ieşiţi din bezna galeriilor, minerii din Valea Jiului s-au răzvrătit împotriva Guvernului şi au fost la un pas de a arunca ţara în haos. Au fost zile şi nopţi dramatice, în cursul cărora reporterii Jurnalului Naţional s-au aflat în ”linia întîi” a evenimentelor, martori ai dezastrului de la Costeşti, dar şi ai ”Păcii de la Cozia”.”De nouă ani, Iugoslavia nu mai are pace. Se strecoară printre războaie, dar nu vrea să recunoască. Nu vrea să se lase doborîtă. Îmbină pacea şi războiul aşa de bine, încît nu mai ştii să faci diferenţa”.”Ghimpaţi, un sătuc liniştit din Giurgiu, a intrat în istorie cu tot cu vajnicii săi paznici comunali, care au reuşit performanţa de a-l prinde pe unul dintre cei mai căutaţi bandiţi din România. Ce n-a putut face Poliţia atîta amar de vreme s-a întîmplat sîmbătă noaptea datorită sănătosului spirit al ţăranului român.””Jurnalul Naţional oferă recompensă 5 milioane de lei pentru informaţiile ce vor duce la prinderea şoferului criminal” – anunţa ziarul de luni, 17 iulie 2000, anul VIII, nr. 2178. Campania a avut succes. Bestiile care au accidentat un copil pe o stradă din Bucureşti, apoi l-au răpit şi l-au lăsat să moară pe un teren viran în zona Vitan au fost identificate cu ajutorul martorilor. 1.0
    Filenin Efeleri'nin rakibi Belarus CEV Avrupa Altın Ligi'nde ilk etap karşılaşmalarında 3'te 3 yapan ”Filenin Efeleri”, 4-6 Haziran 2021 tarihlerinde Portekiz'de oynanacak ikinci etap karşılaşmaları öncesinde son antrenmanını İstanbul'da yaptı. TVF Burhan Felek Vestel Voleybol Salonu'nda başantrenör Nedim Özbey yönetiminde yapılan antrenmanda milliler, hücum ve savunma üzerine taktik uygulamalar çalıştı. Milli kafile, ikinci etap karşılaşmalarını oynamak üzere bugün Portekiz'e hareket edecek. C Grubu'nda Belarus, Çekya ve Portekiz ile mücadele edecek milli takımın maçları TRT Spor ve TRT Spor Yıldız'da yayınlanacak. 4 Haziran Cuma: 18.00 Türkiye-Belarus 5 Haziran Cumartesi: 20.00 Portekiz-Türkiye 6 Haziran Pazar: 17.00 Çekya-Türkiye Statü İki ayrı turnuva şeklinde düzenlenecek Avrupa Altın Ligi'nin sonunda gruplarını ilk sırada tamamlayan 3 takım ve final grubuna ev sahipliği yapacak ülke (Belçika), Dörtlü Final oynamaya hak kazanacak. 1.0
    Ankara için fırtına ve kuvvetli yağış uyarısı Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yapılan son değerlendirmelere göre, yarın kuvvetli yağış beklenen Ankara'da rüzgarın da güney (lodos) yönlerden fırtına (50-70 km/saat), yer yer kuvvetli fırtına şeklinde esmesi bekleniyor. Ankara Valiliği, yarından itibaren beklenen sağanak ve kuvvetli fırtına nedeniyle dikkatli ve tedbirli olunması uyarısında bulundu. Valilikten yapılan açıklamada, Meteoroloji Genel Müdürlüğünden alınan son verilere göre, yarından itibaren Balkanlar üzerinden gelecek yağışlı havanın etkisiyle Ankara genelinde sağanak ve yer yer gök gürültülü sağanak beklendiği, yağışların cumartesi, pazar ve pazartesi yer yer kuvvetli olacağının tahmin edildiği belirtildi. Açıklamada, ”Cumartesi günü rüzgarın güney yönlerden fırtına, yer yer kısa süreli kuvvetli fırtına, yüksek kesimlerde tam fırtına şeklinde eseceği ve mevsim normallerinin üzerinde olması beklenen hava sıcaklıklarının pazar gününden itibaren yağışlarla beraber hissedilir derecede azalarak mevsim normalleri civarına düşmesi bekleniyor. Rüzgar ve fırtına sebebiyle ulaşımda aksamalar, çatı uçması, ağaç ve direk devrilmesi, soba ve doğal gaz kaynaklı zehirlenmeler gibi olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunmalıdır.” uyarısına yer verildi. AFAD, SMS ile uyardı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) ise cep telefonlarına gönderdiği SMS'te, ”Meteorolojiye göre yarın Ankara'da kuvvetli lodos ve yağış bekleniyor. Baca zehirlenmesi, ulaşımda aksamalar ve çatı uçmasına karşı dikkatli olun.” uyarısı yaptı. 1.0
  • Loss: MultipleNegativesRankingLoss with these parameters:
    {
        "scale": 20.0,
        "similarity_fct": "cos_sim"
    }
    

Training Hyperparameters

Non-Default Hyperparameters

  • per_device_train_batch_size: 16
  • per_device_eval_batch_size: 16
  • num_train_epochs: 1
  • multi_dataset_batch_sampler: round_robin

All Hyperparameters

Click to expand
  • overwrite_output_dir: False
  • do_predict: False
  • eval_strategy: no
  • prediction_loss_only: True
  • per_device_train_batch_size: 16
  • per_device_eval_batch_size: 16
  • per_gpu_train_batch_size: None
  • per_gpu_eval_batch_size: None
  • gradient_accumulation_steps: 1
  • eval_accumulation_steps: None
  • learning_rate: 5e-05
  • weight_decay: 0.0
  • adam_beta1: 0.9
  • adam_beta2: 0.999
  • adam_epsilon: 1e-08
  • max_grad_norm: 1
  • num_train_epochs: 1
  • max_steps: -1
  • lr_scheduler_type: linear
  • lr_scheduler_kwargs: {}
  • warmup_ratio: 0.0
  • warmup_steps: 0
  • log_level: passive
  • log_level_replica: warning
  • log_on_each_node: True
  • logging_nan_inf_filter: True
  • save_safetensors: True
  • save_on_each_node: False
  • save_only_model: False
  • restore_callback_states_from_checkpoint: False
  • no_cuda: False
  • use_cpu: False
  • use_mps_device: False
  • seed: 42
  • data_seed: None
  • jit_mode_eval: False
  • use_ipex: False
  • bf16: False
  • fp16: False
  • fp16_opt_level: O1
  • half_precision_backend: auto
  • bf16_full_eval: False
  • fp16_full_eval: False
  • tf32: None
  • local_rank: 0
  • ddp_backend: None
  • tpu_num_cores: None
  • tpu_metrics_debug: False
  • debug: []
  • dataloader_drop_last: False
  • dataloader_num_workers: 0
  • dataloader_prefetch_factor: None
  • past_index: -1
  • disable_tqdm: False
  • remove_unused_columns: True
  • label_names: None
  • load_best_model_at_end: False
  • ignore_data_skip: False
  • fsdp: []
  • fsdp_min_num_params: 0
  • fsdp_config: {'min_num_params': 0, 'xla': False, 'xla_fsdp_v2': False, 'xla_fsdp_grad_ckpt': False}
  • fsdp_transformer_layer_cls_to_wrap: None
  • accelerator_config: {'split_batches': False, 'dispatch_batches': None, 'even_batches': True, 'use_seedable_sampler': True, 'non_blocking': False, 'gradient_accumulation_kwargs': None}
  • deepspeed: None
  • label_smoothing_factor: 0.0
  • optim: adamw_torch
  • optim_args: None
  • adafactor: False
  • group_by_length: False
  • length_column_name: length
  • ddp_find_unused_parameters: None
  • ddp_bucket_cap_mb: None
  • ddp_broadcast_buffers: False
  • dataloader_pin_memory: True
  • dataloader_persistent_workers: False
  • skip_memory_metrics: True
  • use_legacy_prediction_loop: False
  • push_to_hub: False
  • resume_from_checkpoint: None
  • hub_model_id: None
  • hub_strategy: every_save
  • hub_private_repo: False
  • hub_always_push: False
  • gradient_checkpointing: False
  • gradient_checkpointing_kwargs: None
  • include_inputs_for_metrics: False
  • eval_do_concat_batches: True
  • fp16_backend: auto
  • push_to_hub_model_id: None
  • push_to_hub_organization: None
  • mp_parameters:
  • auto_find_batch_size: False
  • full_determinism: False
  • torchdynamo: None
  • ray_scope: last
  • ddp_timeout: 1800
  • torch_compile: False
  • torch_compile_backend: None
  • torch_compile_mode: None
  • dispatch_batches: None
  • split_batches: None
  • include_tokens_per_second: False
  • include_num_input_tokens_seen: False
  • neftune_noise_alpha: None
  • optim_target_modules: None
  • batch_eval_metrics: False
  • batch_sampler: batch_sampler
  • multi_dataset_batch_sampler: round_robin

Training Logs

Epoch Step Training Loss
0.1270 500 0.3574
0.2541 1000 0.3181
0.3811 1500 0.2846
0.5081 2000 0.2585
0.6352 2500 0.2455
0.7622 3000 0.235
0.8892 3500 0.2324

Framework Versions

  • Python: 3.10.12
  • Sentence Transformers: 3.0.1
  • Transformers: 4.41.2
  • PyTorch: 2.3.0+cu121
  • Accelerate: 0.31.0
  • Datasets: 2.20.0
  • Tokenizers: 0.19.1

Citation

BibTeX

Sentence Transformers

@inproceedings{reimers-2019-sentence-bert,
    title = "Sentence-BERT: Sentence Embeddings using Siamese BERT-Networks",
    author = "Reimers, Nils and Gurevych, Iryna",
    booktitle = "Proceedings of the 2019 Conference on Empirical Methods in Natural Language Processing",
    month = "11",
    year = "2019",
    publisher = "Association for Computational Linguistics",
    url = "https://arxiv.org/abs/1908.10084",
}

MultipleNegativesRankingLoss

@misc{henderson2017efficient,
    title={Efficient Natural Language Response Suggestion for Smart Reply}, 
    author={Matthew Henderson and Rami Al-Rfou and Brian Strope and Yun-hsuan Sung and Laszlo Lukacs and Ruiqi Guo and Sanjiv Kumar and Balint Miklos and Ray Kurzweil},
    year={2017},
    eprint={1705.00652},
    archivePrefix={arXiv},
    primaryClass={cs.CL}
}