text
stringlengths
7
4.73k
Bunu 40 hasta ile asendan aort replasmanına ek olarak hemiark replasmanı ve 10 hasta ile asendan aort replasmanına ek olarak AKO izlemektedir.
Ayrıca 10 hastaya Bentall operasyonu yapılmış olup 1 hastaya total arkus replasmanı yapılmıştır.kadar distale Bazı yayınlarda aort diseksiyonunun agresif olarak cerrahi tedavisinin yapılması gerektiği olabildiğince aortun değiştirilmesi gerektiği belirtilmektedir.
Bu doğrultuda Rylski ve arkadaşlarının yaptığı 629 hastadan oluşan çalışmada 534 hastaya hemiark hastaya hemiark replasmanına ek olarak torasik aort stenti, 26 hastaye total arkus replasmanı ve yanlızca 6 hastaye izole asendan aort replasmanı yapılmıştır8.
Kendi hasta serimizde %42 replasmanı yapıldığını ve yukarıda belirttiğimiz çalışmaya replasmanı, 63 asendan oranla aort
Engin M., Göncü M. T., Güvenç O., Savran M., Özyazıcıoğlu A. F.göre daha konservatif davranıldığını tespit ettik.
Kliniğimizde bu yıllar arasında hibrit operasyon odası olmadığından hibrit yöntemler hasta serimizde kullanılamamıştır.
Ancak uzun dönem aorta patolojilerine yönelik endovasküler girişimler yapılabilmektedir.takiplerde distal olası ve olarak derecede retrograd yanlızca beynin ASP Antegrad Aort diseksiyonu cerrahisinde beyin koruma RSP yöntemleri kullanılabilmektedir.serebral perfüzyon beynin Willis poligonu aracılığı ile beslenmesine dayanmakta olup günümüzde hipotermide orta gerçekleştirilmektedir.
Retrograd serebral perfüzyon ise derin hipotermide yapılmakta olup olarak beslenmesi değil aynı zamanda serebral temizlenmesi amaçlanmaktadır.embolilerin 401 hasta üzerinde yapılan bir çalışmada hastaların %78’inde ASP, geri kalanında ise RSP serebral koruma yöntemi olarak kullanılmıştır.iki grup Bu çalışmada operatif mortalite olarak arasında bulunmuştur.
Operasyon stroke oranları RSP grubunda yüksek olsa da istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır.
Bu çalışmada uzun mortalite oranları ASP dönem grubunda düşük bulunmuştur9.benzer sonrası derecede anlamlı Vaka serimizde beyin koruma yöntemleri olarak 122 hastada ASP, 12 hastada ise RSP kullanıldı.
Retrograd serebral perfüzyon yapılan hasta grubunda mortalite ve yoğun bakımda 2 günden fazla yatış oranları istatiksel olarak anlamlı bulundu.
Major serebrovasküler hadise ve postop ekstübasyon süresi RSP uygulanan hasta grubunda yüksek olsa bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildi.mortalite Çok merkezli olarak yapılan başka bir çalışmada değişik merkezlerde %7 ve %30 aralığında verilmiş olarak ortalama mortalite %25,1 olup bulunmuştur.
Renal yetmezlik, myokard iskemisinin olması, nörolojik olaylar, visseral oranları organ malperfüzyonu ve kardiyak tamponad varlığı mortalite üzerinde belirleyici olarak bulunmuştur10.tip A aort arkadaşlarının Apaydın ve diseksiyonu tanısıyla müdalele ettikleri 108 hastadan oluşan çalışmada mortalite oranı %25 olarak bulunmuştur.
Bu çalışmada mortalite üzerindeki temel belirleyicilerin preoperatif komplikasyonlar olduğu belirtilmiş olup erken tanı ve tedavinin önemi vurgulanmıştır11.içi mortalite Bizim çalışmamızda hastane %26,4 olarak bulunmuştur.
Mortalite üzerine etki eden faktörleri analiz ettiğimizde; uzamış TPS, KKS ve TSA sürelerinin mortalite olan grupta anlamlı derecede yüksek olduğunu gördük.
Aynı zamanda operasyon sonrası artmış inotrop ihtiyacı ve renal yetmezlik gelişmesi, yoğun bakım süresinin iki günden fazla olması, başvuru anında nörolojik defisit olması, geçirilmiş kalp cerrahisi hikayesinin olması ve başvuru anında 90 mmHg ve altında sistolik tansiyonun olması mortalite üzerinde belirleyici olarak bulundu.
En sık mortalite nedenleri düşük kalp debisi ve çoklu organ yetmezliği olarak gösterildi.
Çalışmamızda ise hastalar 65 yaş ve üzeri, 65 yaş altı olmak üzere iki grupta incelenmiş olup yapılan değerlendirmede 65 yaş üstü mortalite oranı yüksek olsa da istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır.
Mehta ve arkadaşlarının yaptığı IRAD veri tabanına dayanan geniş kapsamlı 547 hastadan oluşan çalışmada 70 yaş ve üzerinde olmanın mortaliteyi arttırdığı gösterilmiştir12.
Nakajima ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmada sadece asendan aort replasmanı ile asendan aort ve arkus replasmanı yapılan hastalar arasında mortalite oranları benzer olarak bulunmuştur13.
Asendan aortayı tutan akut aort diseksiyonu olan hastalar üzerinde yapılan başka bir çalışmada ise sadece asendan arkus aort replamanı yapılan gruba göre mortalite daha düşük bulunmuştur14.replasmanı yapılan grupta 394
Finansal destek: Herhangi bir finansal destek kullanılmamıştır.
Yöntemler: 01.01.2008 31.08.2011 tarihleri arasında Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Kliniği’nde sentinel lenf nodu biyopsisi sonucunda sentinel lenf nodunda metastaz saptanan invaziv meme kanseri olan 112 hasta çalışmaya alındı.
Karşılaştırılacak değişkenler SPSS 15.0 versiyonu programından yararlanılarak kaydedildi.
Lojistik regresyon analizi ile NSLN pozitifliğine etki eden risk faktörleri araştırıldı.
P< 0.05 anlamlılık düzeyi olarak kabul edildi.
Her iki nomogram icin “Receiver Operating Characteristics ” eğrileri oluşturuldu ve eğriler altındaki alanlar hesaplandı.
AUC değeri 0.70 ve üzerinde hesaplanan yöntem etkin olarak kabul edildi.
Bulgular: Tek değişkenli analizde tümör boyutu, multifokalite, lenfovasküler invazyon varlığı, SLN’daki metastazın makrometastaz oluşu, SLN’da kapsül dışı invazyon varlığı ve metastatik SLN sayısının toplam SLN sayısına oranı anlamlı bulundu.
Çok değişkenli analizde lenfovasküler invazyon, SLN’da kapsül dışı invazyon ve metastatik SLN sayısının toplam SLN sayısına oranı NSLN metastazı ile ilgili bağımsız prediktif faktörler olarak saptandı.
MSKCC ve Stanford nomogramlarının ikisinin de hasta grubumuzda etkin olmakla birlikte MSKCC nomogramının daha etkin olduğu sonucuna vardık.
Sonuç: Nomogramlar aksillada NSLN’unda metastataz olasılığı hakkında yol gösterici yöntemlerdir.
Ancak henüz aksiller lenf nodu diseksiyonunun yerini alacak kapasitede değildirler.
NSLN pozitifliğine etki eden yeni prediktif faktörlerin ortaya konulması ile etkinlikleri artırılabilir.
Her klinik kendisine en uygun nomogramı belirlemeli ve kullanmalı veya kendi nomogramını oluşturmalıdır.
DOI: 10.5798/dicletip.497892 Yazışma Adresi / Correspondence: Bülent Koca, Bafra Devlet Hastanesi Genel Cerrahi Servisi, Samsun, Türkiye email: 397
Koca B., Kuru B.ve görülen GİRİŞ Meme kanseri kadınlarda en sık görülen malign tüm kadınlarda tümördür kanserlerin yaklaşık %30’unu oluşturur.
Kadınlarda kansere bağlı ölümlerin % 18’i meme kanseri nedeniyle oluşmaktadır12.
Avrupa’da yılda 180 bin, Amerika Birleşik Devletleri’nde yılda 184 bin yeni olgu saptanmaktadır3.
Cerrahi, meme kanseri tedavisinde ilk ve en etkili seçenektir.
Meme kanserinde cerrahi memeye ve aksillaya uygulanan girişimlerin bütünüdür.
Modern meme cerrahisi tarihçesi incelendiğinde; eskiden yeniye doğru cerrahi işlemlerin daha az morbidite, daha çok hasta konforu lehine evrildiği görülmektedir.
Radikal ile başlayan modern meme mastektomi radikal mastektomi cerrahisi modifiye koruyucu aşamasından geçerek meme cerrahinin güvenilirliğini kanıtlaması ile sağlam bir zemine oturmuştur.
Aksilla açısından da durum çok farklı değildir.
Meme kanserinde aksillada metastatik lenf nodu varlığı ve sayısı en önemli prognostik faktörlerdir456.
Aksillanın durumu sağkalım ve hastalıksız sağkalım ile de yakın ilişkilidir.
Aksillanın durumunun bilinmesi evreleme ve adjuvan tedavinin planlanması açısından çok olmayan Aksiller metastazı önemlidir.hastalarda beş yıllık sağkalım %94, 13 lenf nodu tutulumunda %85, 4 ve daha fazla lenf nodu tutulumunda %58 olarak bildirilmişken aynı seride hastalıksız sağkalım oranları sırasıyla %83, %73 olarak bildirilmiştir7.
Aksiller değerlendirme amacıyla lenf nodu diseksiyonu uzun süre aksiller kullanılmıştır.
ALND’un avantajları hastalığın evrelendirilmesi, daha doğru bir ve %38 398
ve gibi geçen damar nedeniyle karıncalanma prognoz tahmininin yapılabilmesi, aksillada lokal kontrolün sağlanması, sağkalıma olası katkısı ve adjuvan sistemik tedaviye karar vermede yardımcı olmasıdır.
Bununla birlikte seroma, aksiller diseksiyon kol ödemi, aksilladan sinirlerin yaralanması, kol hareketlerinde kısıtlılık, ağrı, birtakım uyuşukluk, beraberinde komplikasyonları getirebilmektedir89.
ALND lokal nüksleri azaltmakla birlikte genel sağkalım üzerine olumlu etkisi tartışmalıdır10.
ALND’nun neden olduğu morbidite aksillayı değerlendirmekte alternatif yöntem arayışları devam etmiştir.
Önceleri düzey 123 şeklinde yapılan ALND morbiditeyi azaltmak amacıyla düzey 12 ile sınırılandırılmıştır.1991 yılında National Institute of Health Konsensus Konferansı’nda ALND’un level 12 düzeyinde yapılması önerilmiştir.
Sentinel lenf nodu biyopsisi aksiller değerlendirmede bir devrim yaratmıştır.
American Society of Oncology , National Comprehensive Cancer Network kılavuzlarında klinik olarak aksillası negatif olan hastalarda SLNB yapılması, SLNB negatif olanlarda ALND yapılmaması, SLNB pozitif olanlarda ALND yapılması önerilmektedir11.
Bu arayış SLNB’nin geliştirilmesini ve klinik olarak aksillasında ele gelen lenf nodu olmayan hastalarda ALND yapılmasının önlenmesini sağlamıştır.
Ancak yapılan saptanan SLNB’inde metastaz hastalarda, yapılan ALND’larının %3070’inde NSLN’unda metastaz saptanmamaktadır.
Bu durumda NSLN pozitifliğini invaziv olmayan önem yöntemlerle kazanmaktadır.
Bu amaçla NSLN pozitifliğine faktörlerin etki ve eden sonucunda NSLN durumunu belirlenmesi nomogramlar tahmin geliştirilmiştir.
İlk olarak 2003’de Memorial SloanKettering Kanser Merkezi’nde Van Zee ve arkadaşları tarafından NSLN durumunu tahmin etmekte geliştirilmiş12, bunu Stanford, Cambridge, izlemiştir13.
Meme kanserine çevresel etkenler, genetik özellikler ve demografik özellikler hastaların genel özelliklerinde farklılaşmalara yol açmaktadır.
Nomogramlar kullanılmadan önce her klinik kendi hasta gubunda bu nomogramların etkinliğini etkin olanı kullanmalıdır.
Amacımız NSLN pozitifliğine etki eden faktörleri araştırmak ve kendi hasta grubumuzda dünyada en sık kullanılan MSKCC ve etkinliğini Stanford karşılaştırmaktır.nomgramlarının sınamalı ve en YÖNTEMLER Ocak 2008 ile Ağustos 2011 tarihleri arasında Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Kliniğinde primer meme kanseri tanısı konulan, klinik olarak aksillası negatif olan ve sentinel lenf nodu biyopsisi yapılan 338 hastanın dosyası incelendi.
SLNB sonucunda lenf nodunda metastaz saptanan, sentinel neoadjuvan kemoterapi almamış, evre 123 invaziv meme kanseri olan 112 hasta çalışmaya alındı.
SLNB pozitif olanlarda level 12 ALND yapıldı.
Hastaların 52’sinde izosülfan mavisi enjeksiyon yöntemi kullanılırken, 60’ında tc 99 m sülfür kolloid kullanıldı.
Lenf nodundaki ≤2 mm’den küçük metastazlar mikrometastaz ve >2 mm büyük metastazlar makrometastaz olarak kabul edildi.
Patolojik tümör boyutu American Joint Comittee on Cancer sınıflamasına göre , tümörün histolojik tipi , ≥50), grade13, SLN lenfovaskuler sayısının toplam SLN sayısına oranı , metastazın boyutu , memede birden çok tümör odağı varlığı, SLN’da yayılım olması, östrojen, kapsül dışına progesteron ve Cerb B2 reseptör durumu NSLN pozitifliğinde olası prediktif faktörler olarak belirlendi.invazyon, metastatik araştırılacak hastanın etkinliği Stanford ve Üniversitesi.
tarafından hazırlanan ve internet üzerinden uygulanan formüller kullanıldı.
Her “Receiver Operating iki nomogram Characteristics ” eğrileri oluşturuldu ve eğriler altındaki alanlar hesaplandı.
AUC değeri 0.70 ve üzerinde hesaplanan yöntem etkin olarak kabul edildi.icin BULGULAR SLNB yapılan 338 hastadan biyopsi sonucunda sentinel lenf nodunda metastaz saptanan, neoadjuvan kemoterapi almamış, evre 123 invaziv meme kanseri olan 112 hasta çalışmaya alındı.
Hastaların ortanca yaşı 49 olarak hesaplandı.
SLN’da metastaz görülme oranı % 33 olarak bulundu.
2: Tek değişkenli analiz sonuçları 3: NSLN pozitifliğine etki eden prediktif faktörler.
Bağımsız prediktif faktörlerin üçünün de pozitif olduğu , ekin , SLN’nun toplam SLN sayısına oranı: 1) 18 hastanın 17’sinde NSLN’da metastaz olduğu saptanırken, bu faktörlerin üçünün de negatif olduğu , ekin , pozoran <1) 22 hastanın hiç birinde NSLN’da metastaz olmadığı görüldü.
MSKCC ve Stanford Nomogramlarının hasta serimizde NSLN pozitifliğini tahmin etmekteki etkinliğini ölçmek amacıyla, NSLN metastazı icin MSKCC olasılıklarının hesaplanması Stanford ve Üniversitesi tarafından hazırlanan ve internet üzerinden uygulanan formüller kullanıldı.
ROC curve testi yapıldı ve eğri altı alan değeri hesaplandı .
Eğri altı değeri MSKCC nomogramı için 0.88 ve Stanford nomogramı için hesaplandı.
MSKCC nomogramının sensitivitesi %80, spesifitesi %80,7 olarak bulundu.
Stanford nomogramının sensitivitesi %83,6 ve spesifitesi %77,2 olarak bulundu.
MSKCC yalancı pozitifliği %19,3 iken, yalancı negatifliği %20 idi.
Stanford nomogamının yalancı pozitifliği %22,8 iken yalancı negatifliği %16,4 idi.
Tek değişkende anlamlı olduğu belirlenen faktörler kullanılarak yapılan çok değişkenli lojistik regresyon testi sonucunda LVİ varlığı : 1,7919,30, p=0.003), SLN’da kapsül dışı invazyon varlığı NSLN pozitifliğine etkili bağımsız prediktif faktörler olduğu görüldü .
Koca B., Kuru B. değerler sonucunda her iki nomogramın da hasta grubumuzda kullanılabileceği görüldü.
ROC curve grafiği 4: Nomogramların eğri altı değerleri tablosu.
SLN negatif olan ve tamamlayıcı ALND yapılanlar ile yapılmayanlar arasında aksiller yineleme ve sağkalım açısından anlamlı bir fark olmadığı bildirilmiştir16.
SLN pozitif olan hastaların %50’sinde NSLN pozitifliği saptanmaktadır17.
SLN pozitif olanlarda ALND yapılması son yıllara dek genel kabul görmüş bir kuraldır.
SLN pozitif olan hastalarda ALND yapılmasının çıkarılmasını metastatik NSLN’larının 402 NSLN yineleme %50’sinde aksiller ve hastalıksız olasılığını sağlayarak düşürdüğü sağkalımı da uzatacağı düşünülerek ALND yapılmaktadır18.
Çünkü klinik olarak aksiller lenf nodu pozitif olan ve ALND yapılan hastalarda aksiller yineleme anlamlı olarak daha düşük ve hastalıksız sağkalım daha uzundur19,20.42000 hasta ile yapılan EBCTCG çalışmasında yerelbölgesel yinelemenin 5 yılda %10’dan az olduğu hastalarda, yinelemenin %10’dan fazla olduğu hastalara göre 15 yıllık sağkalımın %5 daha fazla olduğu bildirilmiştir21.
Bu bilgiler ışığında yerel bölgesel yinelemeyi azaltacak şekilde SLN pozitif olan hastalarda ALND yapılması doğru görünmektedir.
Öte yandan SLN pozitif olanlarda yapılan ALND sonucunda hastaların negatif olmaktadır17.
Bizim çalışmamızda da bu oran %51’dir.
Yani SLN pozitif çıkan her iki hastadan birinde evreleme, prognoz ve adjuvan tedaviye karar verme hakkında ek bir yarar sağlamadığı halde ALND yapılmakta ve hastalar ALND’nun neden olduğu morbiditenin etkisi altında kalmaktadırlar22.
SLNB yapılanlarda ALND yapılanlara göre kol ve omuz hareketlerinde morbiditenin anlamlı olarak daha az olduğu bilinmektedir23.
Temel sorun tamamlayıcı ALND’nun hangi hastaya yapılıp, hangi hastaya verebilmektir.
Bu yapılmayacağına karar soruna çözüm bulabilmek amacıyla SLN pozitif olanlarda NSLN pozitifliğine etki eden faktörler araştırılmış ve son aşamada saptanan faktörler olasılığını kullanılarak hesaplayan nomogramlar geliştirilmiştir12,13.
Bizim çalışmamızda LVİ, kapsül dışı invazyon toplam SLN ve metastatik SLN sayısının sayısına oranının 1 olması NSLN pozitifliğine etki eden bağımsız prediktif faktörler olarak bulunmuştur.
LVİ’un NSLN pozitifliğine etki eden bir faktör olduğu Travagli, Sachdev, Bolster, tarafından ve bildirilmiştir2428.